Yeni Ekonomi Modeli
Kıymetli büyüklerim, kardeşlerim,
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, sizinle biraz dertleşmek istiyorum. Aynı gemideyiz, kaderimiz ortak.
Türkiye de bugün ekonomik anlamda bir sıkıntı olmadığını iddia etmek ne vicdana ne mantığa ne de bilime sığar. Döviz kısa vadede özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın üzerine büyük bir yüktür.
Bunu da hiç kimse inkar etmiyor.
Ekonomik kriz; Üç çeyrek ardı ardına küçülme, faizlerin tavan yapması, borsanın çökmesi, ve kur’unda aynı oranda yükselmesi neticesinde meydana gelir. IMF gibi kurumların tanımıdır bu.
Lakin bugün Türkiye de garip bir paradoksun içerisindeyiz. Borsa yükseliyor; Yani diyor ki bize; kardeşim senin ülkende üretim ve tüketim noktasında bir entegrasyon söz konusu ben bu durunda şirketlere değer katıyorum. Ama dövizde yükseliyor. Ülkeden döviz gidiyor.
Normal şartlarda tamamı ile kriz ortamında döviz yükselmeli borsa da dibe vurmalıydı. Peki döviz neden yükseliyor? İthalata bağımlı olduğumuz için. Neden bağımlıyız?
Şimdi sizin bir araba firmasının ceo’su olduğunuzu düşünelim. 3 milyar dolar bir bütçeniz var, Türkiye’ye bakıyorsunuz, 45 yaş altı 35 milyon insan var ve işgücü inanılmaz yüksek. Üretim maliyeti de düşük. Hemen ekibinizi topluyorsunuz ve diyorsunuz ki; Arkadaşlar Türkiye’ye yatırım yapacağız ve bunun için 3 milyar dolar bütçe ayırmayı düşünüyorum, hemen yatırım danışmanınız devreye giriyor ve şöyle diyor; Efendim! Daha fazla kazanç elde edebiliriz, çünkü Türkiye’de faiz oranları % 20, siz şimdi fabrikayı açarsanız, bunun eleman maliyeti var, girdi maliyeti var, yazı var kışı var %20 kazanç risk olabilir, ama faize yatırırsak paramız garantidir efendim, bence faize yatıralım’’ dese Allah aşkına siz hangi yolu seçerdiniz?
Kazanç maksimize etmek için tabi ki faize yatırırdınız!
Veya içeride bir fabrikanın sahibi olsanız, diyelim x bankasından firmanızı büyütmek için kredi çekmek istediniz faiz yüksek iken bu riski alır mısınız? Kabul edelim ki almazsınız.
Dolasıyla faiz, üretimi engeller, sonra istihdamı engeller. Ve işsiz adamın enflasyonu hep yüksektir. Bu sarmal böyle sürüp gider. En sonunda bir yerde SOS verir ve Stagflasyon başlar, enflasyon ile işsizlik aynı anda artar. Buda sizi tamamı ile bir ekonomik krizin içine iter.
Ha bu arada her kriz ortamında garip açıklamaları ile meydana çıkan bir kurum peydah olur. Tüsiad’dır bunun adı. Ne zaman kriz olsa ortadadır. Size önce faiz yüksek yatırım yapamıyoruz der, faizi aşağı indirirsiniz bu seferde döviz yüksek fakirleşiyoruz der. Bu kurum çok acayiptir, Kenan Evrene darbe yaptığı için teşekkür etmiştir, üyeleri MC hükümetlerinin(Türkeş, Demirel, Erbakan) hepsine eleştiri yöneltmiştir, 2001 krizinde hükümete çekilin demiştir. Birde Emin Çölaşan diye biri çıkar meydana, Erbakana çekil demiştir, Ecevite korseli başbakan demiştir, Bahçeliye hakaretler yağdırmıştır, Tayyip Erdoğan’a da sağlığından vurmuştur. Bunlar pusuda ki tilki gibidir, kur her yükseldiğinde bunlarda seslerini bir desibel yükseltir. Sonra sokaklar canlanır, millet gerilir ve hükümetin üzerinde naylon bir baskı oluşur, hükümette bu baskıyı yıkmak için taviz verir, taviz tavizi doğurur ve netice yine krizdir.
Gariptir ya, Milliyetçi- Muhafazakar bir hükümet veya ortaklık ne zaman meydana gelse bunların biletini hep ekonomi keser. Özellikle MHP’nin hükümet ortağı veya ittifak ortağı olduğu her hükümet bununla sınanır.
Sizce neden?
Bugünden cevap verelim isterseniz. 15 Temmuzdan sonra gerçekleşen Yeni Kapı ruhu ile önce Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile Siyonist emeller al aşağı edilmiştir, sonra Libya ile anlaşma imzalanıp Türkiyeyi Antalya koylarına hapsetme planları berhava edilmiştir, Karabağ Ermeni işgalinden kurtulmuştur, Türkiyede 180 adet terörist kalmıştır, İHA-SİHA-TİHA üretilmiştir, Türk Devletleri teşkilatı kurulmuştur, 7 ülkede üs kurulmuştur, Afrikada Fransanın oyunu, Doğu Akdenizde, GKRK, İsrail, ABD, oyunları bozulmuştur. Bunları çoğaltabiliriz. (MC hükümetleri zamanında da buna benzer gelişmeler olmuştur, ABD- RUSYA ikilisinin baş hedefi bu hükümetler olmuştur, zira bu hükümetler kapitalizme karşıydı ABD tehdit gördü, Komünizme karşıydı Rusya tehdit gördü.)
Daha eskiye gidersek Gazi Mustafa Kemal Paşa, İktisat kongresini düzenledikten sonra Türk ekonomisi daha o zamanlar operasyona maaruz kalmıştır ve yanlış hatırlamıyorsam, Hasan Rıza Soyak Hatıratlarında; Atatürk ile beraber doğu gezisine çıktık bana '' bunalıyorum çocuk! her taraf derin bir yokluk içinde bunalıyorum'' dedi demiştir.
Peki bu üretim gelişmeleri kimleri rahatsız eder? Neden eder? Ne için eder? Bunları sizin takdirinize bırakıyorum.
Hele bide günümüzde bunların üstüne üretime başlayacağım faizi indireceğim derseniz işte o zaman birileri bazı iş adamlarına talimat verir, der ki sen dövizi piyasadan çek, onlar Cumhurbaşkanının konuşmalarına kitlenir, amaçları dışında her beyanda kur ile oynarlar.
Böylece şuan da yaşadığımız durum meydana gelir. Olan garibe, gurabaya, asgari ücretle geçinene olur. Birileride çıkar ben ekonomi bakanı iken şöyleydi böyleydi der. Bir bakarsınız hazine bakanlığının sitesine bu adamın zamanında dolar 1.80, afedersiniz millet donunu bile dışardan getirmiştir, Türkiye beton ve ithalat cenneti olmuştur ve aynı zamanda bu adam bugüne kadar ki en yüksek faizli borçları ve ödemeleri gerçekleştirmiştir. Buda bir garip çelişkidir.
Ne olursa olsun taviz verilmemeli,2023 diyorsak benim çocuğum, torunum faiz sarmalında krizler ile dolu bir ülkede yaşamamalı.
Şimdi ise ne olursa olsun, dar gelirli asgari ücretli dövize yedirilmemeli. Erbakan hoca zamanında da döviz yüksekti lakin bir asgari ücret hamlesi ile piyasayı canlandırdı. Aynısını Sn. Cumhurbaşkanımızdan da milletimiz bekliyor, biz ise böyle bir artış olacağını düşünüyoruz.
Neticede abilerim, dostlarım. Kur kısa vadede belimizi büküyor, ama bu faiz yıllarımızı alacak. İşsizler ordusu kuracak onun için faize direnmek her vatansever Türk evladının bir görevi. Arife tarif gerekmez. Türkiye’de ki durum budur. Sevmeseniz de nefret etseniz de bugün Türkiye’ye kur operasyonu çekilmediğini idda etmek, ekonomide sıkıntı olmadığını söylemek ile aynı şeydir.
Pek tabi millet tenceresine bakar, en doğal hakkıdır, döviz kurunun maliyet artışları da ki payı su götürmez bir gerçektir. Bakın, salgın döneminde dünya ekonomisi yüzde 92 küçüldü. Bir daralma yaşadı. Peki halklar bunu ele aldı mı? ABD'de Trump gitti, Almanyada Hristiyan Demokratlar gitti, Çekya hâlâ hükümet kurmada sıkıntı yaşıyor, yani ekonomi söz konusu olduğunda çok derin sarsıntılar meydana geliyor.
Türkiye'de siyasi dinamikler farklıdır, Türkiye biraz daha statiktir ve bunu herkes kabul eder ki Erdoğan çok tecrübeli bir siyasetçidir.
Bana göre bu faiz mücadelesi bu güne kadar bu hükümetin verdiği en büyük mücadelelerin başındadır. Ama bir o kadar da zordur.
Anladığım kadarı ile Tayyip Bey Avrupa'da ki daralmayı ve pandemiden sonra ki üretim artışını fırsat bilerek faizden kurtulup istihdamın, üretimin artması noktasında kapital ekonominin kolonlarına balyoz vurmayı kararlı bir şekilde uygulamak azminde.
Böylece cari açıkta kapatılmak veya azaltılmak isteniyor gerçekleşen ihracat rakamları ile.
Ama bunu yaparken de dar gelirli vatandaşın bir koruma kalkanına alınması lazım.
Burada ise acilen kur'un oluşturduğu sağlıksız fiyat oynamalarına müdahale edilmesi lazım. Stokçulara nefes aldırılmaması lazım, özellikle dar gelirli vatandaşın, örneğin fatura destekleri olabilir, maaşından vergi almama olabilir, gibi desteklerle korunması lazım.
Ben inanıyorum; Cumhurbaşkanımız ve Devlet bey ki daha önce aynı cendereyi başbakan yardımcısı iken yaşamıştır, hem dar gelirliye müjdeler verecektir hem de faize karşı dik duracaktır. Çünkü faizin hasmı ALLAHTIR! Faize savaş açan millete, Devlete ALLAH yemin ederim ki, vallahi, billahi yardım edecektir!
Gönül ister ki tüm meclis bütün unsurları ile bu mücadeleye destek versin, versinler. Muhalefet partileri ile ortak bir tavır belki kur'un ateşini indirecektir, lakin siyasetin doğasıdır ekonominin böyle bir döneminde muhalefet bu sıkıntıları fırsat olarak görecektir ki bu dünyanın her yerinde böyledir ve doğaldır.
Ama garip bir mesele Türkiye'de ekonomiyi kim çözer diye anket yapılıyor, AK Parti yine birinci çıkıyor, Tayyip Bey yine birinci çıkıyor. Bence muhalefet partilerinin kendine bir sorması lazım. Neden bu millet bizi alternatif görmüyor diye bir düşünmesi lazım.
Muhalafet öyle basit bir şey değildir, iktidardan daha önemlidir, iktidarı denetleme ve eleştirileri ile diri tutar, ama ne yazık ki ülkemizde en başından beri söylüyorum en büyük sıkıntı muhalefet sıkıntısıdır. Burada bir özeleştiri yapılması lazım.
Hülasası; Hükümete faiz konusunda koşulsuz şartsız destek vermekle beraber dövize karşı bir barikat ile dar gelirliyi korumasını beklemek vatandaşın en doğal hakkıdır, ki bu minvalde açıklamalar da gelmektedir. (3600 gibi, asgari ücretin 4000 tl olacağı gibi, EYT gibi v.s).
Biz halkız, AK Partilisi ile MHP'lisi ile, CHP'lisi ile biz milletiz. Rabbimden niyazım bu millet faiz ile sömürülmesin, emeği hiç edilmesin.
Türkiye'den para kazanmak isteyenler bilsin ki biz sağmal inek değiliz, para kazanmak istiyorsan faize yatırmayacak gelip memleketimde fabrika, işletme açıp kazanacaksınız. Benim kardeşlerim işe girecek ekmeğini kazanacak. Yok öyle faize para yatırıp milleti işsiz bırakıp banka kredileri ile bir ömür boyu köle gibi yaşatmak.
Faiz krallığınız yıkılacak bu milletin kanını ememeyeceksiniz artık. Gidin kendinize başka sağmal inek bulun. ,Türkiye üretecek, bizde genç nüfus var, seve seve gelip fabrika açacaksınız faizler düştükçe.çünkü üretim açısından en önemli argüman genç nüfus bizde.
Kıymetli okurlarım yazıma son verirken asgari ücret tahmini mi de yapmak istiyorum izninizle. Gösterge ve gelişmeler ele alındığında 3900-4200₺ bandında bir asgari ücret belirleneceği kanısındayım.
Kalın sağlıcakla
Rabbim devletin ve milletin yardımcısı olsun.
Minallahi Tevfik….