Belediye ağaç budaması yaptı
YA KAZA OLURSA!
Vali Turan’dan hafta sonu ziyaretleri
Bugün sağanak yağışlı
Bu yazı 22 Temmuz 2022, Cuma 07:17:23 tarihinde eklendi. 19738 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Nereden Öğrendiler? - ÖZGÜR TERZİOĞLU

Nereden Öğrendiler?

 

Genellikle Rönesans’ın ana itici unsurlarından olan “özgür düşünce” eylemine vurgu yapmaktadırlar ve bu duruma yönelik esas fark ediş; Antik Yunan filozoflarının çevirilerini yapmaya başlamaları olduğu gösterilmektedir. Muhteşem Lorenzo (Medici) zamanında “Floransa Platon Akademisi” kurularak, Yunanca dil eğitimlerinin önü açılarak, Antik dönem Yunan bilginlerinin çevirilerini yapmaya başlarlar. Aslında birçok coğrafya da özellikle yeni bin yıldan sonra Yunan düşünürlerin ifade etmeye çalıştığı bazı kaidelerin anlaşılmayan söylemlerin ve hikâyelerin ne olabileceğini araştırmaya başlayan toplumlar kendi şehir ve bölgelerinde altın dönemlerini yaşamaya başlamışlardı. Avrupa Rönesans’ından önce Abbasi halifelerinden özel bir ilgiyle destek gören Kindi; Orta Çağ Avrupası’nda “Alkindus” olarak tanınan ilk İslam Filozoflarından biri olduğu bilinmektedir. El-Kindi felsefesinde özellikle Platon, Aristotales ve Plotinus’un görüşlerinin bir sentezini yapmıştır. O dönemlerde farklı coğrafyalar da felsefe ve bilimsel çalışmalar yürüten kimselerin zihninde evrenin nasıl işlediği ve maddenin ne olduğunu soruları bulunmaktaydı. Böylelikle Tanrının sırlarına ulaşarak O’na erişeceklerine inanıyorlardı.

Thales (Milet Okulu kurucusu MÖ 624-546); Yunanlı düşünürlere doğayı araştırma nesnesi olarak sunan ilk filozof olmuştur. “Arkhe” kavramı (yaşamın kaynağı) üzerine düşünce geliştiriyorlardı. Thales’in düşüncesine göre her şeyin arkhe’si suydu. Aristotales felsefe tarihini Thales’ten itibaren yazmaya başlamıştır. Bu okulun iki önemi ismi daha vardır. Anaksimandros ve Anaximenes’te Thales gibi yaşamın temel oluşumunu üzerine düşünce geliştirmeye başlamışlardı. Anaksimandros’a göre Arkhe; Apeiron’dur. O’na göre evren sınırlı (Perion) olabilecek bir maddeden oluşmamaktaydı. Anaksimandros'u bu düşünceye iten, Thales'in arkhesi olan suyu yetersiz bulmasıydı. Ona göre maddenin temel öğesi somut olarak belirlenemezdi. Anaksimandros, madde ile karşı madde birleşince ortaya saf enerji çıkması gerçekliğini ilkel düzeyde de olsa açıklayarak zamanın algısına göre anlaşılması zor bir konuyu dile getirmişti. Konun takipçilerinden olan Anaksimenes’te arkhe’yi hava, Heraklitos da Ateş olarak belirtmişti. Sonra Empedokles; dört temel unsuru ateş, su, hava ve toprak üzerinden yorumlamaya başlamıştı. Pisagor ise evreni geometriyi kutsallaştırarak, sayılar üzerinden değerlendirmeye başlamıştı.

Bölünmez olarak nitelendirilen “Atomos” üzerinde duran Leukippos ve öğrencisi (Abderalı) Demokritos (M.Ö 460-370); evrenin yapısı hakkında o dönemlerde kimsenin pek bilmediği bir kavram üzerinde bir bakıma “Atom” fikri üzerinde duruyordu. Demokritos'a göre tüm maddeler, görülemeyecek denli küçük olan atomlardan oluşmuştur ve atomlar daha küçük parçalara bölünemeyeceğini düşünüyordu. Ona göre bir madde sonsuza dek bölünemezdi; çünkü böyle bir şey mümkün olsaydı, çevremizde gördüğümüz maddelerin hiçbirinin var olmaması gerekirdi. Oysaki bir maddeyi yalnızca daha küçük parçalarına ayırabilirdiniz ve bu işlem süreklilik içinde aynı işi defalarca tekrar etmenize neden olurdu; netice itibariyle her elde ettiğiniz küçük parçacık bir önceki parçanın daha da küçük, temel bir parçasıydı. Kısacası, Demokritos'a göre maddeyi tamamı ile ortadan kaldıramazsınız ve elinizde her zaman kalan parça, atomdur. Ayrıca yine Demokritos'a göre, maddeyi oluşturan atomlar arasında boşluklar vardı.

Aydınlanma Çağının Antik Yunan kayıtlarının incelenerek başlaması konusuyla zihnime düşen ilk soru; bu kimseler sadece doğaya bakarak mı bu fikirleri elde ettiler? Yaşamın tüm detaylarını, düşünerek fark edebilir miyiz? Bugün milyonlarca insan ateşe, suya, toprağa baktığında neden bunları düşünüp bilgi üretemiyor? Aslında bu sorunun cevabı yine tarihin içerisinde bulunmaktadır. Antik Yunan Felsefesini oluşturan düşünürler özellikle Mısır ve Babil’e Hindistan’a giderek orada ki bilgi merkezlerinden özel eğitimler alarak memleketlerine döndüklerinde okullar kuruyorlar ve öğrencilerine soru sordurularak düşünme kabiliyetleri geliştiriliyordu. Filozoflar gibi dahi olarak andığımız kimseler hangi kültürün çatısı altında düşündü? Nereye baktı? Fikri nasıl üretti? Faydalı modeli nasıl ortaya çıkarttılar? Meselesi; medeniyetlerin nasıl yükseldiğini anlamamıza yardımcı olacaktır.   

Yazdır Paylaş
Diğer ÖZGÜR TERZİOĞLU Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek