Geçen hafta başladığımız 3 bölümlük yazımıza bu hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Menderes döneminde Amerika’dan Marshall yardımı altında borç para almıştık. Fabrikalarımızı kapatmıştık. Bu borç parayla 5 sene rahat yaşadık. Sonra Amerika yardımı kesmeye başladı. Her şeyi dışarıdan almaya alışmıştık. Ama artık borç para vermiyorlardı. Ülkede ekonomik sıkıntılar başladı.
Ama bunlar o kadarda önemli şeyler değildi. Menderes fabrikalarımızı kapatmış olabilirdi. Ama bu ülke için çok büyük bir hizmet yaptı. Türkçe okunan ezan tekrar Arapça’ya çevrildi. Kurtuluş Savaşı’nda Araplar’dan çok darbeler yedik. Halkta Araplar’a karşı bir kin vardı. Atatürk zamanında ezan Türkçe okunmaya başlandı. Kur’an Türkçe okutulmaya başlandı. Ama bu büyük bir din düşmanlığı olarak gösterildi. Türkçe ezan halk tarafından pek talep görmemişti. Bunu gören Menderes, Türkçe ezanı yasakladı ve ezan yine Arapça okunmaya başlandı. 70 yıldır bu tartışma bitmedi. 40 yıldır başörtüsü tartışması bitmedi. Bitmez, bitirmezler. Yunanistan’la kavgamız bitmez, bitirmezler.
Çünkü bunlar biterse kapanan fabrikalar tartışılır, yoksulluk tartışılır, yolsuzluk tartışılır. Ama biz inatla bu fabrikalar neden kapatıldı tartışacağız. Siyasetçiler ve Amerika gibi emperyalist ülkeler el ele verip ülkemizi nasıl bu hale getirdiler tartışacağız. İnatla bunları konuşacağız.
Para sıkıntısı ve yoksulluk başlayınca Menderes, iktidarını sürdürebilmek için baskılara başladı. 1954 yılında Kırşehir, Demokrat Parti’ye (DP) oy vermeyerek Osman Bölükbaşı’nı milletvekili seçti. Buna kızan Menderes, Kırşehir’i ilçe yaptı. Vatan cephesi diye bir cephe kurdular. Halkı bu cepheye katılanlar ve katılmayanlar olarak ikiye böldüler. Halkta bugün olduğu gibi büyük bir kamplaşma oldu.
15 DP milletvekilinden oluşan bir tahkikat komisyonu kurdu. Bu komisyon bir baskı makinasına dönüştü. Hükümete karşı kişilere görülmemiş baskılar yapıldı. Hem suçlama, hem de ceza verme yetkisine sahiptiler. Dışarıda 5 kişiden fazlası kişinin beraber yürümesi bile yasaklandı. Bu dönemde hükümete karşı yazı yazan tam 238 gazeteci tutuklandı.
Menderes, ezanı tekrar Arapça okutarak kahraman oldu. Cezayir, Fransa sömürgesiydi. Kurtuluş Savaşı veriyordu. Menderes, Fransa ya karşı bağımsızlık savaşı veren Müslüman Cezayir e değil, 1,5 milyon Müslüman Cezayirli’yi katleden Fransa’ya destek verdi. Bağımsızlık savaşı veren Cezayir ANL örgütü üyelerine eşkıya dedik, çapulcu dedik. Özellikle dönemin dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu Cezayir bağımsızlık hareketine karşı olduğunu açıkça söylüyordu. NATO’ya üye olmuştuk. NATO üyesi olarak Fransa’ya karşı gelmek doğru olmazdı.
Ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor, Türkiye aldığı borçları ödeyemiyordu. Bir gün, bir gecede dolar 2,80 liradan 9 liraya çıktı. Halk iyice fakirleşti. Borçları ödemek daha da zor hale geldi. Ve 1958 yılında Türkiye borçlarını ödeyemeyeceğini söyleyerek moratoryum ilan etti. Resmen iflas etti.
Burada Menderes’e ara verip Kılıçdaroğlu’na da biraz dokunduralım mı? Kılıçdaroğlu da İngiltere’den tam 300 milyar dolar para bulduğunu söyledi. Yahu Kılıçdaroğlu biz ne hale geldiysek bu dış borçlar yüzünden gelmedik mi. Bu parayı sana babanın hayrına vermezler. Bu parayla sana fabrika kurdurmazlar. Borç para alırsan emir alırsın. İngiltere, Amerika seni yönetir. Olmaz. Para arıyorsan ballı ihaleleri, ballı özelleştirmeleri geri alacaksın. Turizmi, fabrikaları canlandıracaksın. Borç parayla sahte cennet olmaz. Zamanında Atatürk, o yoklukta hem borç almadı, hem de padişahlık döneminden kalan tüm borçları ödedi. Biz bunu gene yapabiliriz. Borç parayı AKP alırsa eleştireceğiz ama CHP alırsa alkış mı tutacağız? O zaman bizim sırf Erdoğan yaptı diye HDP’yi kapatma davasına alkış tutan AKP, HDP ile heyet halinde görüşünce yine alkış tutan zihniyetten ne farkımız kalır.
Menderes iktidarda kalabilmek için baskıları daha da arttırdı. İnönü’ye mecliste konuşma yasağı getirildi. 1959 yılında Anadolu gezisine çıkan İnönü, Uşak’ta taşlı saldırıya uğradı, başından yaralandı. İstanbul -Yeşilköy’de linç edilmek istendi. Haftaya kaldığımız yerden devam.