Ne çektiysek şu kafamızdan çektik. Bir felaket olunca ders almadık. Ders almayınca önlem almadık. Önlem almayınca bir başka felaket oldu. Biz yine ders almadık. Bu böyle sürüp gitti. Felaketlerin sonu gelmedi.
Yabancı ülkelerin hızlı trenleri vardı. Bizde hızlı tren yoktu. Mevcut raylardan hızlı tren olmuyordu. Bunun için buna uygun hat ve vagonlar gerekiyordu. Ancak sayın yetkililerimiz özel raylara gerek yok dediler. Raylarda biraz tadilat yaptılar. Adına hızlı tren değil, hızlandırılmış tren dediler. Makiniste bas gaza bir şey olmaz dediler. Yani eski Murat 124 arabaya 200 kilometre hız yaptırdılar. Hızlandırılmış tren 22 Temmuz 2004 yılında Sakarya’nın Pamukova ilçesinde virajı alamadı raydan çıktı. Tam 41 kişi öldü, 89 kişi yaralandı.
Trakya’da bir tren hattımız var. TCDD tarafından bakımları kontrolleri yapılıyor, ağır aksak hizmet vermeye devam ediyordu. Tren hattında rayın cıvatası gevşeyebilir, demiri yamulabilir ve bir faciaya neden olabilirdi. O nedenle rutin olarak belirli aralıklarla hattın kontrolleri yapılıyordu. Ancak sayın TCDD yetkilileri tasarruf etme kararı aldı. Hattı kontrol etmeye ne gerek var dediler. Bu ekipten tasarruf ettiler. Hattın Çorlu yakınlarında sel suları rayların altındaki toprağı yavaş yavaş aşındırmaya başladı. Zamanla altında kocaman bir delik oluştu. Rayın bu kısmı askıda kaldı. Kaldı ama bunu görecek kontrol elemanlarından tasarruf edilmişti. Tren buradan geçerken ray trenin ağırlığına dayanamadı, raydan çıktı. 8 Temmuz 2018’de tam 24 kişi hayatını kaybetti, 318 kişi yaralandı.
Somada 13 Mayıs 2014’te maden faciası oldu. Madende yangın çıkmıştı. İş müfettişleri raporlarına göre üretim zorlaması yapılmış, yangına karşı yeterli önlem alınmamış, gaz maskelerinin kontrolleri yapılmamış, alarm ve haberleşme sistemi çalışmamıştı. Tam 301 madencimiz yaşamını yitirdi. Hükümetimiz “Bu kazalar madenciliğin fıtratında var” dedi.
Amasra ilçemizde maden faciası oldu. Ocakta havalandırma sistemi arıza yapmıştı. Biriken metan gazını, yani grizuyu dışarı atamıyordu. Metan gazı ocakta birikmeye başladı. Bunun sonucu olarak İşçiler nefes almakta zorlanmaya, terlemeye başladılar. Metanın biriktiğini anlamışlar ama kimse şikayetlerini dikkate almamıştı. Gaz dedektörleri nedense alarm vermedi. Derhal üretimi durdurup havalandırmayı tamir etmeleri gerekiyordu. Üretime devam ettiler. 14 Ekim 2022’de ocakta büyük bir patlama oldu. Biriken grizu patlamıştı. Tam 42 madencimiz hayatını kaybetti.
Karadeniz çok yağış alan bir bölgedir. Dere yataklarını imara açtılar. Kastamonu Bozkurt ilçesinin ortasından Ezine çayı geçiyordu. Dere yatağına yakın yerde tomruk deposu vardı. Kaçaktı. Depo kütük doluydu. Sel gelince bütün kütükler sele kapıldı. Ezine çayı üzerindeki köprünün altından geçemeyen tomruklar suyun geçişini tıkadı. Arkada koca bir baraj oluştu. Biriken sular bazı yerlerde 4 metre yüksekliğe ulaştı. İlçe sular altında kaldı. Olay 11 Ağustos 2021 de oldu. Kastamonu’da 72, Sinop’ta 7, Bartın’da 1 kişi hayatını kaybetti. Hükümetimiz sel bölgesine 20 milyon TL ödenek gönderildiğini açıkladı. 10 ay sonra aynı yerde yine sel baskını oldu. Hükümetimiz “bu sefer 47 milyonluk liralık yardım gönderdik” dedi.
Van Bahçesaray yoluna çığ düştü 5 kişi çığ altında kaldı. Tekrar çığ düşme riski vardı. Ancak yeterli önlem alınmadan ertesi sabah 50 kişilik bir kurtarma ekibi yolu açmaya başladı. 7 Şubat 2020’de onların da üzerine çığ düştü. 41 kişi öldü.
Cemaat yurdunda yangın çıktı. Elektrik tesisatı problemliydi. Yangın merdiveni kilitliydi. 12 kişi yanarak öldü. Büyük orman yangınlarımız oldu. Türk Hava Kurumu’nun uçakları devre dışı bırakıldığı için yangınlar söndürülemedi. Evet. Hangi birini sayalım ki.
Sonunda Kahramanmaraş merkezli çok büyük bir deprem oldu. Pekiyi bu kadar facialardan ders çıkarıp, bundan sonrası için önlem alacak mıyız? Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fizik Profesörü Ali İhsan Göker ‘Depremde ölenlerin eceli gelmişti. Marsta bile olsalar yine öleceklerdi’ dedi. Yani ona göre ne kadar önlem alırsan al, bu facialar olacaktı. Bu zihniyette olan profesörlerimiz olduğu sürece, İlahiyat Fakültesi mezunu bir kişi AFAD başkanı olduğu sürece, Binali Yıldırım’ın işi bilmeyen yedi sülalesi Kızılay’da yönetici olduğu sürece, depremde çadırları parayla satan ve 12 ayrı yerden ayda 306 bin TL huzur hakkı alan bir Kızılay başkanımız olduğu sürece, bu felaketler fıtratımızda var diyen bir hükümetimiz olduğu sürece bir şeylerin değişmesi mümkün mü? Bu facialar hiç biter mi?