Hayâ; utanma duygusu, ayıplanan, toplumca hoş görülmeyen ve dinen yasaklanmış olan bir şeyin insanda meydana getirdiği mahcubiyet hissidir.
Bir insanın hâl hareket ve davranışlarında ölçülü olması, kötü, çirkin ve işlerden uzak durması ve haddi aşmamasına da hayâ denir.
Hayâ: İnsanı Alemlerin Rabbi olan Allah’ın razı olacağı her türlü iyiliğe götüren ve rızasından uzaklaştıracağı her kötülüğün yapılmasına engel olan bir vasıftır,mânevî bir güçtür.
Buna göre hayâ sahibi olan kişi demek başta kendisine olmak üzere, âilesine ve bütün islâm âlemine hayırlı, faydalı ve yararlı olan her şeyi yapmaktan geri durmayan kişi demektir. Artık o kişi sağlam imanından ve aldığı terbiyeden dolayı, bütün kötülüklerden ve çirkinliklerden temizlenmiş bir kalb ile Rabbimizin Kur'an-ı Kerim’de bildirdiği yolda yürürken karşısına çıkan her türlü ahlâksızlık ve kötülükler ona engel olamaz. Çünkü onda bulunan ahlak ve utanma duygusu, kendisi ile her türlü fenalık arasına aşılması imkansız olan bir sed çekmiştir.Bundan dolayıdır ki, bir mü'min, Rabbimiz’in haram kıldığı ve yapıldığı zaman yaşadığı toplumda kendisinin ayıplanmaya, kötülenmeye ve tenkid edilmeye sebep olan kötülükleri ve ahlaksızlıkları işlemekten çekinir ve işlememeye gayret eder. Böyle davranan bir müslüman hakkında şüphesiz ki "güzel ahlâklı" dır denilir.
Her türlü şehevi ve nefsani arzularının karşısına çıkıp onlara engel olan, kendisine kötü lâf eden veya kötülük yapan kimseye ondan daha kötüsü ile cevap vermeyen ve kötülük yapmayan, Rabbimizin haram kıldığı içki, zina ve kumar gibi kötülüklerden uzak tutan hayâ duygusu, sahibine hem dünya da hemde ahirette kazanç sağlar,Onu maddi ve manevi bir felâkete uğratmaz, Sefâlete ve hor ve hakir görülecek aşağılık duruma düşürmez. İnsana harama bakmamasını emreden, insanlar arasında malayani,lüzumsuz konuşmalara ve gereksiz ve faydası olmayan tartışmalara engel olan hayâ duygusu kişiye başta Allah’ın rızasını ve yaşadığı toplumdaki insanların takdirini, ve sevgisini kazandırır.
Toplumda ezilmemek, küçük düşmemek ve alay konusu olmamak istiyorsak, dinimiz İslâm’ın emir ve yasaklarına sarsılmaz bilmez bir şekilde bağlanmamız ve mutlak surette Allah’a itaat etmemiz gerekmektedir. Ancak biz o zaman toplumda güzel bir mevkiye ve bundan da önemli olan Allah rızasına ve hoşnutluğuna kavuşmuş oluruz. Yoksa nefsânî arzularının heva ve hevesinin peşinde koşan, Allah’ın emir ve yasaklarını dinlemeyen,itaat etmeyen Peygamber Efendimiz’in (Aleyhisselam)sözünü tutmayan insanlar ne dünya da sevilip sayılırlar ne de âhirette sonu olmayan bir hüsrana uğramaktan kendilerini kurtarabilirler.
Biz müslümanlara düşen öncelikli vazife,Allah’a güzel bir imandan sonra hayâ sahibi olmaktır. Fani hayatımızda karşılaştığımız her güçlüğü yenmede her problemi çözmede bize kesin ve şaşmaz ölçüler gösteren ve örnek olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (Aleyhisselam) bu mevzu da da bize şunları emretmektedir:
Peygamber efendimiz(Aleyhisselam):
"Hayâ imandandır" buyurmuşlar (Buhari, İman), Allah'tan hakkıyla hayâ etmemizi (Tirmizi) emretmişlerdir.
Allah (Azze ve Celle), hayâ ve edep sahibi kullarını sevmekte ve Kur'ân-ı Kerim'de onları şöyle övmektedir:
"(Zekât ve sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adadıkları için yeryüzünde kazanç peşinde dolaşmayan fakirlere verin! Bilmeyen kimseler, iffet ve hayâlarından dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü yüzsüzlük ederek ısrarla insanlardan bir şey isteyemezler. Hiç şüphesiz ki Allah, yaptığınız her hayrı bilir." (Bakara sûresi 273)
Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)İnançlı ve ahlâklı bir toplum meydana getirme gayesinde idi ve kendisi de ahlâk ve hayâ duygusunda da zirve idi. O'nun tertemiz ahlakını hayâsını ashab-ı kîram’dan Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam), örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bu durum, mübarek simalarından hemen anlaşılırdı." (Buhari)
Peygamber Efendimiz'in(Sallallahu aleyhi ve Sellem)üstün ahlâkını hayatlarına örnek olarak alan güzide sahabeler arasında da hayâ duygusu çok yüksek olanlar vardı.
Örneğin hayâ timsali olarak tanıdığımız Hz. Osman (Radiyallahu Anh), bir gün Hz. Peygamber'i(Sallallahu aleyhi ve Sellem)ziyarete gitmişti. Uzanmış bir halde odasında dinlenen Efendimiz, daha önce Hz. Ebu Bekir(Radiyallahu Anh)ve Hz. Ömer'i(Radiyallahu Anh)odasına kabul etmiş, sonra Hz. Osman(Radiyallahu Anh)içeri girdiğinde derhal ayağa kalkmıştı.
Aişe(Radiyallahu Anha)validemiz;
"Ey Allah'ın Resûlu, Ebu Bekir ve Ömer'e göstermediğiniz saygıyı neden Osman'a gösterdiniz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber (Aleyhisselam) Aişe'ye: "Meleklerin bile hayâ ettiği kimseden ben nasıl hayâ etmeyeyim? Osman çok hayâlı bir insandır. Eğer aynı halde ona izin verseydim, hayâsından ötürü ihtiyacını bana tam ifade edemezdi" buyurdu. (Müslim)
Peygamberimiz'in(Aleyhisselam)yanında yetişen Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) ise Efendimiz'in hayâsını şöyle ifade eder:
"Nebiyy-i Ekrem Efendimiz", kesinlikle hakaret etmez, mübarek ağızlarından kaba bir söz çıkmaz ve lanet etmezdi. Birimize kızacak olduğunda sadece:
- Allah iyiliğini versin, ona ne oluyor ki!... derdi" (Buhari)
Edep ve hayâ dinimizde öyle kıymetli bir yere sahiptir ki; 'İslam demek edep demektir' denilse yanlış olmaz
Hz. Ali (Radiyallahu Anh) edebi şöyle över:"Kişinin edebi, zehebinden (altın ve gümüşünden) hayırlıdır."
Peygamber efendimiz(Aleyhisselam)
“Haya imanın göstergesidir; iman da cennete götürür. Çirkin söz ve davranış ise kabalık ve kötü ahlâkın göstergesidir. Kötü ahlâk da cehenneme götürür.”buyurmuş(Tirmizi) diğer bir hadislerinde ise; “İman, yetmiş küsur parçadır. Hayâ da imandan bir parçadır.”buyurmuş (Müslim) iman ile hayâ arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Bu nedenle biz Müslümanlar olarak dinimizin diğer ahlâkî ölçülerine uyduğumuz gibi hayâlı olmaya da gereken önemi göstermeliyiz. Bilmeliyiz ki biz müminler için hayâ, ahlâklı ve onurlu bir yaşamın anahtarı ve kişinin imanını yansıtan, onu Rabbi katında değerli kılan ahlaki bir özelliktir.
HAYA İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
“Her dinin bir ahlakı vardır; İslam’ın ahlakı da hayâdır.” (İbn Mace),
“Hayâ imandandır.” (Buhari)
“Hayâ bütünüyle hayırdır.” (Müslim)
“Hayâ sadece hayır (iyilik) getirir.” (Buhari)
“Dört haslet peygamberlerin sünnetindendir. Hayâ, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmektir.” (Tirmizi)
“Kaba söz, ayıptan başka bir şey getirmez! Hayâ ve edep ise, girdiği yeri süsler.” (Müslim)
“İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî)
“Her dinin (kendine özgü) bir ahlâkı vardır; İslâm ahlâkı(nın özü) hayâdır.” (İbn Mâce)
“Arsızlık nerede ve kimde olursa olsun çirkinleştirir; hayâ ise nerede ve kimde olursa olsun zarifleştirir.” (Tirmizi)
“Kendi adınıza altı şeyi bana garanti edin, ben de size cenneti garanti edeyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde yerine getirin, size (bir şey) emanet edildiğinde onun gereğini yapın, namusunuzu muhafaza edin, gözlerinizi (bakılması yasak olandan) çevirin ve elinize sahip olun.” (İbn Hanbel)
Selam ve Dua İle