İhsan, hilim(yumuşaklık,müsamaha,merhamet) erdeminden kaynaklanan bir anlayışla kişinin başta anne, baba ve diğer aile fertleri olmak üzere diğer insanlar karşısındaki sevgiye dayalı özverili tutumunu ifade eder. Nitekim çeşitli âyetlerde “muhsinler” olarak anılan müminlerin hilim ruhunu yansıtan bazı seçkin özellikleri üzerinde durulmuş ve bu suretle ihsan kavramının içeriğine giren erdemlere de işaret edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Öfkeye hâkim olma, affetme, hoşgörü, sabır gibi konularda(Âl-i İmrân sûresi 134-135); (Mâide sûresi 13); (Hûd sûresi 115); (Yûsuf sûresi 90), işlerde aşırılıktan sakınma, kararlılık ve cesaret gibi konularda(Âl-i İmrân sûresi 147-148), Tokgözlülük ve cömertlik gibi konularda (Bakara sûresi 236; Âl-i İmrân sûresi 134).
MUHSİNLERİN(İHSAN SAHİPLERİNİN) VASIFLARI
Rabbimiz muhsinlerin özelliklerini kutsal kitabımız Kur’an-Kerim’de tarif etmiştir;
Yeryüzünde fesat çıkarmazlar: “Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.” (A’râf sûresi 56)
Ayette, bozgunculuk yapmamak, bunun yanında O’ndan korkarak ve umutla Allah’a dua etmek, O’na yalvarmak ve O’ndan istemek, muhsinlerin özelliği olarak yer almış ve Allah’ın fazlının ve sonsuz rahmetinin muhsinlere yakın olduğu ifade edilmiştir.
Rabbimiz muhsinlerin özelliklerini yine şu şekilde tarif etmiştir;
KENDİLERİNİ ALLAH’A ADAMIŞLARDIR,İŞLERİNİ ALLAH’A HAS KILMIŞLARDIR
Kendilerini Allah’a adamışlar ve işlerini Allah’a has kılmışlardır: “Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara sûresi 112)
İslam âlimlerinin çoğuna göre ayette geçen kim yüzünü Allah’a döndürürse ibaresini Allah’a boyun eğmek, O’na teslim olmak, nefsin taatla Allah’a sunulması şeklinde anlamlandırmışlardır. Yine Nisâ suresi 125. ayet de bu anlamı daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
ALLAH YOLUNDA CİHAD EDERLER
Allah yolunda mücahede ederler : “Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.” (Ankebût sûresi 69)
ALLAH YOLUNDA HER TÜRLÜ SIKINTIYA KATLANIRLAR
Allah yolunda karşılaşacakları her türlü sıkıntıya katlanırlar: “Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez.” (Tevbe sûresi 120)
BOLLUKTA ve DARLIKTA İNFAK EDERLER
Bollukta ve darlıkta infak ederler: “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.”( Âl-i İmrân sûresi 134)
Burada, bazı özellikler hem muttaki hem de muhsin kavramına atfen zikrediliyor. Her muhsin aynı zamanda muttakidir, ya da muttaki olmak zorunluluğu vardır.
SABIRLIDIRLAR ve RABBİMİZ ONLARIN ECRİNİ ZAYİ ETMEZ
Sabırlıdırlar ve Allah onların ecrini zayi etmez: “Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.”
( Hûd sûresi 115)
İBADETLERİNE DÜŞKÜNDÜRLER, DEVAMLI DUA ve İSTİĞFAR EDERLER
İbadetlere çok düşkün olup daima dua ve istiğfar ederler : “Rablerinin kendilerine verdiği
şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce
iyilik yapan kimselerdi. Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde bağışlama dilerlerdi.”. (Zâriyât sûresi 16-18)
MUTTAKİ KİMSELERİN ÖZELLİKLERİ
Rabbimiz kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de muttaki kişilerin özelliklerini şöyle tarif etmiştir;
“Dosdoğru Kur’an’ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükâfatıdır.”
(Zümer sûresi 33,34)
Namazı hakkıyla kılarlar, zekat verirler, ahirete de kesin olarak inanırlar: “iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş âyetleridir. Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.” (Lokmân sûresi 3,4)
PEYGAMBERLER MUHSİN KİMSELERDİR
“Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilimverdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.” (Yûsuf sûresi 22)
Kur’an’ı Kerim’de yer yer peygamberler için muhsin sıfatı kullanılmıştır. Güzelliklerin ve hem dünya hemde ahiret nimetlerinin her türlüsüne layık olarak yaratılmış insan, kendisinden beklenen vasıfta ve kalitede bir kişi olmak ve buna uygun bir hayat biçimi ortaya koymakla yükümlüdür. İnsan başıboş bir hayatı yaşama hakkına aslâ sahip değildir ve bunun için yaratılmamıştır. Zira Ashab-ı Kîram’dan Şeddat bin Evs’in(Radiyallahu Anh)rivayet ettiği bir hadiste Peygamber efendimiz(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah her konuda ihsanı emretmiştir. Binaenaleyh (meşru bir sebeple herhangi bir) canlıyı öldüreceğiniz zaman güzelce öldürün. Hayvan boğazlayacağınız zaman güzelce boğazlayın. Böyle bir işe girişecek olanınız bıçağını iyice bilesin ve keseceği hayvanı rahatlatsın.” (Müslim,Ebû Dâvûd )
Bu demektir ki, günlük hayatımızdaki her türlü işten, Rabbimizin emrettiği ibadetlere kadar her iş ve fiiliyatta Rabbimizin emrettiği ve dinimizin aradığı kalite ihsan kalitesidir. Bu gerçek hadis-i şerifin ilk cümlesindedir: “Allah her konuda ihsanı emretmiştir.” Kendi fıtri yapısı içinde olan her bir konudaki ihsan kavramı, o konunun kendi içindeki özellik ve gereklerine göre farklı yönleri olan bir ihsandır. Öte yandan ihsan, iyiliği iyi bir şekilde yapmak, güzel, kaliteli ve seviyeli yapmak demektir, günümüz ifadesiyle söylemek gerekirse”Standartlara uygun olarak yapmak” anlamına gelmektedir. Yani müslüman infak da(Allah için vermek,yardım etmek)dahil, her işinde ihsan sıfatının seviye ve kalitesini yakalamak mecburiyetinde ve durumundadır. Nitekim Rabbimiz kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şu iki ayet-i Kerime’de ihsanı bu çerçevede tarif etmektedir;
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl sûresi 90)
“(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin.Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara sûresi 195)
Ebû Eyyûb el-Ensarî Hazretleri’nin(Radiyallahu Anh)rivayet ettiği bir hadisi şerifte Sevgili Peygamberimiz(Aleyhisselam)kullukta ihsan kalitesine varabilmenin yolunu, “Namaza kalktığın zaman, onu son namazını kılan biri gibi kıl!” (Ahmed b. Hanbel, Müsned) buyurmak suretiyle göstermiştir.
Bir başka hadis-i şerif’te “İslam’ı ihlas üzere, güzel, tertemiz yaşamaya niyet ve gayret edenler için bire on ölçüsünün yedi yüz katına kadar arttırılarak uygulanacağı bildirilmektedir. (Müslim) Bu da hayatımızı şekillendiren ve dünya ahiret saadetimize sebep olacak dinimizin, insanın ihsan kalitesine ulaşma gayretlerine getirilmiş olan teşvik etme biçimi ve başlı başına büyük bir ihsan ve ikramdır.
Peygamber efendimiz(Aleyhisselam)bir başka hadisi şeriflerinde “Allah yaptığı işi güzel (sağlam ve mükemmel) yapanı sever”( Münâvî, Feyzu’l-Kadîr) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz’in(Sallallahu aleyhi ve Sellem)her şeyde güzellik (ihsan) aramış ve tavsiye etmiştir.
Onun temiz,pak hayatı ve uygulamaları, yani sünneti seniyyesi “Üsve-i hasene” (en güzel hayat biçimi ve modeli) olarak hayatın her safhasında ve her konudaki güzelliğin, sadeliğin, ve estetiğin yegâne göstergesidir. Bütün bunlar ve bunlara ilave edilebilecek birçok ayet ve hadis, müslümanın hayatının ve işlerinin en belirgin niteliğinin ihsan kalitesi olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü ihsan, dünya ve ahiret saadetini kazandıracak olan dinimiz İslam’ın ölçüsü,kural ve kaideleridir.
Günümüz Müslümanlar’ı İslam dinini “ihsan” çapı ve kalitesi üzere yaşayabilirlerse, hiç şüphe yoktur ki asr-ı saadet döneminin en yakın takipçileri olma şerefine nail olacaklardır. Zira İslam’ın gayesi “kamil mü’min” yetiştirmektir ve muhsinler (ihsan sahipleri) de bu kemali hayatlarında en azami derecede yaşayabilenlerdir.
Müslüman davranışlarının ihsan seviyesine ulaşması, temelde inanç ve amel olarak en güzeli ortaya koyma niyet ve gayretine bağlıdır. Bu da hiç bir işi baştan savma, oluruna, rast gele, kolayına kaçarak yapmak gibi tembel ve kolay bir tercih ile değil, her şeye hakkını verme, güzel yapma, en mükemmeli ortaya koyma disiplin ve sorumluluğuyla mümkündür. Zira bir ayette açıkça ifade buyrulduğu gibi “İhsan’ın karşılığı ihsandan başka bir şey değildir.
Müslümanlar İslam dinini günümüzde “ihsan” kalitesi üzere yaşayabilirlerse, hiç şüphe yoktur ki asr-ı saadet döneminin en yakın takipçileri olma şerefine nail olacaklardır. Zira İslam’ın gayesi “kamil mü’min” yetiştirmektir ve muhsinler (ihsan sahipleri) de bu kemali hayatlarında en azami derecede yaşayabilenlerdir.
Selam ve Dua İle