Eski maliye bakanı Nureddin Nebati’yi hatırlıyorsunuz değil mi. O kadar çok maliye bakanı değişti ki hangi birini hatırlayalım diyebilirsiniz. Hepsi unutulabilir ama Nebati başkaydı, o unutulmaz. Ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmadı. Hatta daha da berbat etti. Ülke ekonomisini berbat etti ama her zaman neşesi yerindeydi.
Bakan olacak bir tipi de yoktu. Sürekli gülüyor, gözlerimdeki ışıltıyı görüyor musunuz gibi garip garip laflar ediyordu. Bakan dediğin biraz uyanık olmalıydı. Bu adamdan ne vatana, ne millete, ne de kendine hayır gelir diye düşündük. Ama bir yerde yanıldık. Vatana, millete hiçbir hayrı olmadı. Ama kendisi için çok hayırlı işler yaptı. Meğerse ne kadar uyanık bir adammış.
Pınarhisar’a bağlı Osmancık köyünde toplulaştırma yapılıyor. Pek çok köyde olduğu gibi bu köyde de tarların çoğu satılmıştı. Alanlar köyden değildi. Küçük çiftçilik artık para kazandırmıyordu. Mecburen satıp kasabaya yerleştiler. Bu tarlaları alan zenginlerden biri de Nureddin Nebati’ nin eşi Özlem Nebati idi. Sadece bu köyden tam 3 bin dönüm tarla satın almışlardı. Diğer köylerde ne aldılar bilmem.
Toplulaştırma yapılırken dağınık olan tarlalar birleştirilecekti. Dağınık yerlerde 200 dönüm yerin varsa sana tek bir yerden 200 dönüm vereceklerdi. Güzel tarla yolları yapacaklardı. Aslında iyi bir şeydi. Ama köylü tedirgindi. Ya iyi yerleri zenginlere verip kumluk yerleri köylüye, verirlerse diye korkuyorlardı. Onlara ‘Merak etmeyin, tarlaları verimliliğine göre sınıflandıracağız, köylüye yine eşdeğer yerden tarla vereceğiz’ dediler. ‘Verimlilik sınıflandırmasını bu işin ehli uzmanlar yapacak, haksızlık olmayacak’ dediler. ‘Komisyon kuracağız, bu komisyonda siz köylülerde olacaksınız, bu şekilde bir haksızlık olursa itiraz hakkınız olacak’ dediler.
Zenginler zamanında çatak, kumluk, bayır ne kadar verimsiz yer varsa satın almışlardı. Köylüler buralarda bir şey yetişmiyor, niye alıyorlar ki diye düşünmüş, anlayamamışlardı. Bir gün toplulaştırma yapılacağını bilmiyorlardı. Ama alan zenginler biliyordu. Köylüler nasıl olsa bize yine verimli yerden tarla verecekler diye düşündü. Ama verimlilik sınıfı katsayıları açıklanınca şok oldular. Manastır dere denilen kumluk verimsiz yerle, baraj kenarındaki güzelim yerleri aynı sınıfa sokmuşlardı. Bu sınıflandırmayı yapanlar nasıl işin ehli uzman kişilerdi. Hiç mi tarladan anlamıyorlardı.
Köylüler tehlikeyi sezmiş, korkmaya başlamışlardı. Nasıl olsa komisyon var, komisyonda köylü de var, bir haksızlık yapamazlar diye düşündüler. Ancak komisyon 7 kişiden oluşuyordu ve 4’ü hükümetin atadığı kişilerdi. Diğer 3 kişi itiraz etse de her seferinde hükümetin atadığı kişilerin dediği oluyordu. Yani komisyon da hikayeydi. Elleri kolları bağlı kurbanlık koyun gibi sonucu beklemeye başladılar. Ellerinden hiçbir şey gelmiyordu.
Nihayet sonuçlar açıklanmış, listeler asılmıştı. Heyecanla listelere koştular. Bir de baktılar ki baraj kenarındaki en verimli topraklar Nebati’ye verilmişti. Muhtarlığın malı olan 250 dönüm arazi TOKİ ye devredilmişti. Toki arazisi ile Nebati’nin arazisi yan yanaydı. Herkesten yol yapacağız diye tarla kesintisi yapılmış, ancak Nebati’nin yerlerinden bir kesinti yapılmamıştı.
Trakya’ da termal su pek yoktur. Benim doğduğum Ataköy ile Osmancık köyü komşudur. Bu iki köyün arasında termal su bulundu. Pekiyi bu çok değerli termal suyun olduğu yere yakın bölgeler kime verildi dersiniz. Söylememe gerek var mı. Osmancık köylüsüne verilecek hali yok herhalde.
Kenya kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta’nın çok anlamlı bir sözü var.’ Batılı adamlar geldiğinde ellerinde İncil vardı, bizimse topraklarımız. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı’. Nebatigiller geldiğinde onların ellerinde Kur’an, bizim topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmemizi söylediler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde Kur’an, onların ellerinde topraklarımız vardı.