Ne zamandır, toplumsal olarak yaşadığımız savrulmalar, kadın cinâyetleri, intiharlar, bağımlılıklar meyânında âilenin önemi ve korunması, değeri bilinmesi, fertlerinin sâhip oldukları güzelliklerin farkında olup azâmî sevgi ve saygıya riâyetleri konusunda bir yazı kaleme almayı düşünüyorduk.
HAREKETTEN BEREKETE ARA TÂTİL
Bu noktada kendiliğinden gelişen bir keyfiyetle âilemiz üzerinden bir fırsat doğdu.
Şöyle ki; mâlum geçen hafta, eğitimde ara tâtil günleriydi. Yaklaşık 10 günlük nefes wesîlesiyle, 4 evlâdımızın hepsi de gurbette olduğu için âilede bir hareketlenme oldu.
HERHÂLDE ŞİİR İÇİN(!) KALMIŞ OLMALIYIZ
Biz hâriç âile efrâdı bir araya gelmek üzere İstanbul'un yolunu tuttular. Ben de herhâlde aşağıdaki şiiri yazmak için olmalı; burda kaldım.
Kaldım ama, daha 2. günden îtibâren bana şiir yazdıracak şekilde evin düzeninde değişiklikler olmaya başladı.
NE KAHVALTI, NE DE SONRASI HİZMET!
Tıkır tıkır işleyen sistem aksamaya başladı. En azından, Kahvaltıdan başlamak üzere hiçbir şey önünüze gelmiyor, kendi getirdikleriniz de yerine kendi dönmüyor!
DARLANMADAN DIRLANMAYA!
Sözü uzatmayayım; daha önce zamanın, hattâ ayların nasıl geçtiğini anlamazken, şimdi hafta dolmadan doruğa çıkan darlanma, içsel bir dırlanma(!)ya dönüşerek aşağıdaki mısrâ sağanağı olarak tezâhür etti.
DRAMATİZEDEN KARİKATÜRİZEYE
Elbette yazılanlarda biraz da edebiyât, ya da mübâlağa olarak çeşitli tema çeşnileri vardır; olmalıdır da. Ama yine de esasta rehâvet ve işleri sonraya ertelemelerin getirdiği, az da olsa bir şirâzesi kopmuşluk ve de dağınıklık durumu gözle görülür bir vâkıa hâli olarak ortadadır. Kaldı ki, herşey dört-dörtlük olsa da bile, sonuçta tad paylaşmakta değil midir? Halkımız bunu ne güzel ifâde eder;
YALNIZLIK ALLÂH'A MAHSUS
Her neyse sevgili dostlar; İşte; âilenin maddî-mânevî bütünlüğünün önemini ifâde, biraz dramatize, birazdan biraz çok karikatürize diyebileceğimiz arz-ıhâl meyânındaki şiirimiz, buyrun:
**GEL ARTIK HÂTUN!**
Bir hafta meğerse ne çok uzunmuş;
Ortalık karıştı gel artık Hâtun!
Bulaşıklar yığılıp minâre oldu;
Gök ile yarıştı, gel artık Hâtun!
*
Tâtil mi her neyse; olmaz olaydı
Sen varken herşeyler ne de kolaydı
Evde her ne varsa düzeni kaydı
Yerlere serişti gel artık Hâtun!
*
Dedim ya; dağ gibi oldu bulaşık!
Yenildiği yerde kaldı her kaşık!
İşler de ben gibi, hep sana âşık;
Mecnûna erişti gel artık Hâtun!
*
Yaptığın yemekler bitmeden bittim
Çer-çöpler birikti, deryâya battım!
Nerde uykum geldi, orada yattım
Koltuklar buruştu, gel artık Hâtun!
*
Varmayasın hemen kötü yargıya
Çamaşırlar pazar, boğma vergiye!
Buyur hiç olmazsa hazır sergiye(!)
Onlar da kırıştı gel artık Hâtun!
*
Nûrânî firkâtten dîvâne oldu;
Hele gör, ardından geri ne kaldı?
Evde herşey sensizlikten bunaldı!
Sararıp sarıştı, gel artık Hâtun!...
*
Söyle; mâzur görsün çocuklarımız
Hem de akrabâlar, diğer yarımız
Göndersinler seni, son karârımız;
Hayâller varıştı, gel artık Hâtun!
*
Gittin ya; artıkın açılmaz perde!
Ayağa birşeyler batıyor yerde!
Süpürmek mi dedin, süpürge nerde?
Böcekler dörüştü, gel artık Hâtun!
*
Bekliyorum seni inan dört gözle
Kuru kahramanlık olmuyor sözle
Tütüyor yüreğim, yanıyor közle!
Rüyâlar barıştı, gel artık Hâtun!
*
Ordaki cümleye selâmlardayım
Hak yardım eyleye, kim der; dardayım!
Bin demet sevgiyle otogardayım;
Duygular arıştı, gel artık Hâtun!...
14.11.2024, Perşembe