Lüleburgaz’da intihar; 28 yaşında canına kıydı!
İşçi servislerine ceza yağdı
Bağkur prim borçlularına müjde
ATATÜRK MAHALLESİ PARKI KADERİNE TERK EDİLDİ
Bu yazı 20 Ocak 2025, Pazartesi 13:40:58 tarihinde eklendi. 27 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Asgari Ücretin Gerçek Bedeli: Enflasyon ve Toplumsal Eşitsizlikler Üzerine - Aytaç Yavuzel

Asgari Ücretin Gerçek Bedeli: Enflasyon ve Toplumsal Eşitsizlikler Üzerine

 

Asgari ücret, yalnızca bir ekonomik politika aracı değil, aynı zamanda toplumların ekonomik ve sosyal yapısını şekillendiren temel bir mekanizmadır. Çalışan bireylerin, belirli bir ülkede alabilecekleri en düşük yasal ücret seviyesini ifade eden bu kavram, çoğu zaman temel yaşam maliyetlerini karşılamak, refah seviyesini korumak ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla belirlenmektedir.

Öte yandan, enflasyon, bir ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesinde meydana gelen sürekli artışı ifade eder ve ekonomik istikrar açısından önemli bir göstergedir. Enflasyon oranları, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) gibi göstergeler aracılığıyla ölçülür. Enflasyon, ülkelerin ekonomik yapısını, gelir dağılımını ve tüketim alışkanlıklarını derinden etkiler. Asgari ücret artışlarının enflasyonla ilişkisi ise, bu iki göstergenin toplumun refah seviyesine, gelir eşitsizliğine ve ekonomik büyümeye olan etkilerini anlamada kritik bir rol oynar.

Biliyorsunuz, 2025 yılı için asgari ücret 22.104 TL olarak belirlendi. Bu rakam, enflasyon oranının %50 civarında olduğu düşünülürse, asgari ücret artışının enflasyon oranının altında kaldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Asgari ücret, 2024 yılında bütün yıl uygulanmak üzere net 17.002 TL olarak belirlenmişti. 2024 yılının ortalama enflasyonu yüzde 50 civarında olduğu düşünüldüğünde, asgari ücretin 2024 yılının sonlarına doğru ciddi bir şekilde eridiğini söylemek yerinde olur. Ayrıca, Ağustos ayında açıklanan açlık sınırı 19.271 lira, tek başına yaşayan bir kişinin yaşam maliyeti 24.962 lira olduğu göz önüne alınırsa, asgari ücretin satın alma gücünün ne kadar düşmüş olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

2025 yılı için açıklanan asgari ücret rakamının enflasyonun altında kalması birçok sorunu da beraberinde getirebilir. Her ne kadar asgari ücretin enflasyon oranına eşit ya da üzerinde olması durumu birçok kimse tarafından dezenflasyon sürecini sekteye uğratacağı düşünülse de, altında kalması durumunun ekonomik anlamda toplumsal ve sosyal birçok sorunu beraberinde getireceği açıktır.

1. Satın Alma Gücündeki Erozyon

Enflasyon karşısında asgari ücretin erimesi, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamakta kayıplar yaratır. TÜRK-İŞ'in verilerine göre, 2024 yılı sonu itibarıyla açlık sınırı ve tek kişinin yaşam maliyeti mevcut asgari ücretin üzerindedir. Bu durum, insanların yaşamını doğrudan olumsuz etkilemekte ve hane halklarının bütçelerinde derin yaralar açmaktadır.

2. Talep ve Üretim Dengesizliği

Asgari ücretin enflasyonun altında kalması, hane halklarının satın alma gücünün azalmasına neden olur. Bu, tüketim talebinin azalmasına ve dolayısıyla üretim kapasitesinin tam olarak kullanılmamasına yol açabilir. Böyle bir talep daralması, ekonomik büyümeyi yavaşlatan bir faktör olarak öne çıkar.

3. Gelir Adaletsizliğinin Derinleşmesi

Asgari ücretin enflasyonun altında belirlenmesi, düşük gelirli kesimin daha fazla zorlanmasına yol açar. Özellikle gıda ve enerji gibi temel ihtiyaçlara gelen zamlar, sabit gelirli çalışanlar için çok daha yıkıcı etkiler yaratır. Bu, gelir koşullarındaki adaletsizliği artırır ve toplumsal huzursuzluğa zemin hazırlar.

4. Sosyal Güvenlik Sistemine Yük

Düşük ücretler, kayıt dışı ekonomiyi teşvik edebilir ve sosyal güvenlik primlerinin düşmesine neden olabilir. Bu, uzun vadeli sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini tehlikeye atar. Ayrıca, düşük maaşla geçinemeyen bireylerin devletten daha fazla sosyal yardım talep etmesi, kamu maliyesine ek yük oluşturur.

5. Enflasyon Beklentilerini Kötüleştirme Riski

Düşük ücret artışları, insanların geçimlerini sağlamak için borçlanmaya yönelmesine yol açabilir. Bu durum, hane halkı borçluluğunu artırırken piyasalarda güvensizliğe neden olabilir. Özellikle enflasyon oranlarının kötüleşmesi, uzun vadeli ekonomik istikrarı olumsuz etkileyebilir.

Ne yapılmalı?

Enflasyon çözümü, düşük gelirli bireylerin alım gücünü düşürerek açlık sınırının altında bırakmak değil, toplumsal refahı artıracak adil ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmektir. Enflasyonu kontrol etmek ve ekonomik istikrarı sağlamak için devletin güçlü ve etkili bir şekilde çalışması kritik önemdedir. Bunun için adaletin sağlanması, toplumsal eşitsizliklerin azaltılması ve kamu kaynaklarının etkin kullanımıyla israfın önlenmesi gibi temel reformlar gereklidir. Ayrıca, ekonomi politikalarında yalnızca kısa vadeli ve geçici çözümler yerine uzun vadeli ve yapısal reformlara odaklanılması büyük bir öneme sahiptir

Özellikle, üretimi artırmaya yönelik olarak sanayi, tarım ve teknoloji sektörlerinin doğru teşviklerle desteklenmesi, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılacak altyapının güçlendirilmesi ve yerli üretimin ithalata bağımlılığı azaltacak şekilde teşvik edilmesi, enflasyonun kalıcı bir şekilde kontrol altına alınmasına katkı sağlayabilir. Tüm bu adımların halkın güvenini kazanacak şekilde, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayalı politikalarla hayata geçirilmesi, bu sürecin başarısında kilit bir rol oynayacaktır.

Yazdır Paylaş
Diğer Aytaç Yavuzel Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek