Son yıllarda zayıflama kürleri ile çok sık karşılaşıyoruz. Gerek sosyal medyada gerekse televizyon kanallarında oldukça adından söz ettiren bu kürler, kolaylığı ve vaat ettikleri ile gündemde. Peki bu vaatler ne kadar gerçekçi? Zayıflama kürleri gerçekten işe yarıyor mu? Gelin bir de yakından bakalım.
Neden Tercih Ediliyor?
‘Evde bulunan malzemeler ile…’ ‘3 günde 4 kilo (!)’ gibi sloganlarla piyasaya sürülen bu tarifler kilo problemi yaşayan birçok kişiye umut veriyor. Deneyen kişinin süreç sonunda tartıda azalma görmesi ile bu kürlerin işe yaradığına olan inanç daha da artıyor. Böylece bu kadar hızlı bir şekilde verilen kilonun sağlıklı olup olmadığını sorgulamaksızın en hızlı şekilde yayılarak birçok kişinin denemesi ile sonuçlanıyor.
Hem Fizyolojik Hem de Psikolojik Hasar!
Konuya bilimsel olarak yaklaşıldığında; tartıda görülen bu azalma vücut bileşenlerinde su ve kas kaybı oluşmasından kaynaklanıyor. Vücuttan kaybedilen su ve kas kütlesi, metabolizmanın yavaşlamasına yol açıyor. Yani yaşanan bu kilo kaybı uzun vadede verilen kilonun fazlası olarak geri dönebiliyor. Ayrıca bu kürler her metabolizmada farklı tepkiler de oluşturabiliyor. Sindirim sistemi doğrudan etkilenirken; vitamin-mineral eksiklikleri, karaciğer ve böbrek gibi organlarda hasarlar, içinde bulunan bazı bitkilerin fazla alımı sonucu bağımlılık oluşturması gibi birçok biyolojik soruna yol açabiliyor.
Zayıflama kürlerinin vücutta bıraktığı hasarlar yalnızca fiziksel hasarlar ile kalmıyor. Psikolojik yönden bakıldığında oluşan hızlı kilo verme isteği, yeme bozukluklarına davetiye çıkarıyor. Aynı zamanda kişinin öz saygısını yitirmesini de beraberinde getirebiliyor. Şüphesiz bunun en önemli sebeplerinden biri medyada bu diyetlerin pazarlanma şeklidir. Bu kürlerin adeta bir mucize olarak sunulması ve özellikle ünlü kişilerin de bu kürleri kullandığına dair haberler yapılması tüketicileri etkilemenin en yaygın yöntemleri olarak kullanılıyor.
Peki ‘Sağlıklı Kilo Verme’ Nedir, Nasıl Uygulanır?
Sağlıklı kilo verme; birçok halkayı içinde barındıran bir zincirdir. Beslenmenin kendi içinde barındırdığı halkalar olduğu gibi, dış etmenlerin de işin içinde olduğu noktalar da oldukça fazladır.
Dengeli Bir Tabak Oluşturma: Beslenmenin tümünü iyileştirebilmek için öncelikle tabaktan başlanmalıdır. Dengeli bir tabak için besin ögelerinin doğru ve yeterli kombinasyonları oluşturulmalıdır.
Protein, yağ, karbonhidrat ve lif içeren besinler vücudun ihtiyacıyla doğru orantılı bir şekilde yerini almalıdır. Ayrıca tabak modellemesi yemeklerde porsiyon kontrolü sağlayabilmek için de önemlidir.
Yeterli Su Tüketimi: Vücudun tüm sistemlerinin düzgün çalışabilmesi için suya ihtiyaç duyarız. Gün içerisinde yeterli su tüketimi sindirim ve emilimi kolaylaştırarak kilo vermeye yardımcı olur.
Sürdürülebilirlik: Bir diyet programının içeriği kadar sürdürülebilirliği de göz önünde bulundurulmalıdır. Sürdürülebilir olmayan kısıtlayıcı diyetler sizi kilo alıp-verme döngüsüne sürükleyebilir. Diyet programının sürdürülebilir olup olmadığını anlayabilmek için o programı bütün hayatınız boyunca yapıp yapamayacağınızı sorgulayarak bulabilirsiniz.
Stres ve Uyku Kalitesi: Kilo verme sürecini etkileyen dış faktörler arasında şüphesiz en önemlileridir. Yeterli ve kaliteli bir uyku, stres yönetimini sağlayabildiğiniz bir yaşam tarzı vücudunuzun işleyişini gerçekleştirebilmesi için gereklidir. Ayrıca bu faktörler duygusal yeme durumunu da tetikleyebildiğinden kilo verme süreci için olumsuzluk yaratabilir.
Özetle; zayıflama kürleri, bize sihirli değnekmiş gibi sunulsa da ne yazık ki sağlıklı ve kalıcı bir çözüm değildir. Unutmayalım ki, her birey farklıdır ve aynı zamanda ihtiyaçları da farklıdır. Bu yüzden kilo vermek için tek bir formül de yoktur. Bedeninizi dinleyerek yapacağınız kalıcı ve sürdürülebilir yaşam tarzı değişiklikleri, sağlıklı kilo vermenin en güvenilir yoludur.