Vatandaşın kaldırım korkusu
Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi gözümüzün önünde eriyor
LÜDAK, engelli vatandaş için sahadaydı
LTSO ile TREPAŞ arasında indirim protokolü
Bu yazı 24 Ocak 2025, Cuma 09:37:22 tarihinde eklendi. 59 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ALLAH'IN SEVDİĞİ KULLARIN VASIFLARI -2 - Eyyüp Sabri Erdem

ALLAH'IN SEVDİĞİ KULLARIN VASIFLARI -2

Geçtiğimiz hafta Rabbimizin sevdiği kullarının vasıflarını anlatıyorduk,bu hafta yazımıza devam ediyoruz;

 

Rabbimiz kutsal kitabımız Kur’an-Kerim’de;adalet kavramı için şöyle buyurmaktadır “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl sûresi 90)

 

ALLAH ADALETİ ve ADİL OLAN KULLARINI SEVER

 

“Şüphe yok ki Allah adalette bulunanları sever.” (Mümtehine sûresi 8) Adalet; düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik anlamında bir terimdir. Geniş kapsamlı bir kavram olan adaletin zıddı zulüm, gadr ve insafsızlıktır. İslâm’da adalet; hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi ve mevki farklılıklarından dolayı insanlara farklı davranmamak demektir. İslam bu anlamda her ferdin ve her toplumun karşılıklı olarak işlerinde değişmez bir ölçü şeklinde yerini almış, istek ve heveslere yer vermemiş, sevgi ve nefretlere uymamış, akrabalık ve yakınlık bağlarına göre ayarlanmamış, zengin-fakir ayırımı gözetmemiş, kuvvetli ve zayıf farkını göz önüne almış bir adalet anlayışı getirmiştir. Bunun için İslam, toplum içinde yaşayan bütün kesimlerin birliğini sağlayan prensipler koymuş, ümmetin güvenliğini garanti altına alan bir düzen kurmuştur.

 

 

ALLAH SABRI ve SABREDEN KULLARINI SEVER

 

“Allah Teâlâ ise sabredenleri sever.” (Âl-i İmran sûresi 146) Sabır öfke anında güzeldir, sabredene cennet vardır. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah aleyhisselam buyurdular ki: Allah Teâlâ hazretleri şöyle demiştir: Ben kimin iki sevdiğini almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse ona cennet dışında bir mükâfat vermeye razı olmam.” (Tirmizi)

Sabır ziyadır. Ebu Malik el-Eş’arî radiyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah aleyhisselam buyurdular ki: “Abdest imanın yarısıdır. Elhamdülillah mizanı doldurur; subhanallah ve’l-hamdülillah arz ve sema arasını doldurur; namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ziyadır; Kur’an ise lehine veya aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar; kimisi kurtarır kimisi de helak eder.” (Müslim)

ALLAH TEVEKKÜL SAHİBİ OLAN KULLARINI SEVER

Ve onlar ile iş hususunda müşavere yap. Sonra da Allah Teâlâ’ya tevekkül et. Şüphe yok ki Allah Teâlâ tevekkül edenleri sever. (Âl-i İmran sûresi 159) Tevekkül; acizlik gösterme, başkasına güvenip dayanma, Allah’a güvenme, O’nun hükmünün mutlaka meydana geleceğine kesin olarak inanma ve alınması gereken tedbirleri almak anlamında Kur’anî bir terimdir. Tariften de anlaşıldığı gibi tevekkül; Müslümanın yapacağı işlerde tüm zahiri sebeplere sarılması, alınması gereken tedbirleri alması, çalışıp çabalaması ama gönlünü bunlara bağlamayıp sadece Allah’a dayanmasıdır. Tevekkül, hiçbir zaman çalışmayı ve sebebe sarılmayı terk edip kuru bir şekilde “Allah’ın dediği olur.” diyerek kenara çekilmek değildir.

 

 

ALLAH TEMİZLERİ ve TEMİZLENEN KULLARINI SEVER

“… Allah, temizlenenleri sever” (Bakara sûresi 222) Günahlar insanı manen kirlettiği gibi sevap olan fiiller de insanı manevi kirden arındırır. Onların mallarından bir sadaka al, onunla kendilerini temizlemiş, tezkiye etmiş olursun. Ve onlara dua et, şüphe yok ki senin duan onlar için bir sükûnettir ve Allah Teâlâ kemaliyle işiticidir, bilicidir. (Tevbe sûresi 103)

 

ALLAH TEVBEYİ ve ÇOKÇA TEVBE EDEN KULLARINI SEVER

 

Şüphe yok ki Allah Teâlâ çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever.” (Bakara sûresi 222) Rücu etmek; geri dönmek, pişman olmak, yaptığı günahı bırakıp Cenab-ı Hakk’a yönelmek. Asıl anlamı geri dönmek olup tövbe kelimesinin türemişi olan ‘tevvâb’ kelimesi tövbe işini çok yapan anlamında aşırılık ifade eden ism-i faildir. Yüce Allah’ın bir ismi, bir sıfatı olarak ‘et-Tevvâb’ ise itaate yönelerek Allah’a dönen kişinin istediği bağışlanmayı kabul edip, o tövbekâr kulunu huzuruna alan ve onu affeden anlamındadır. Bu itibarla tövbe, kul hakkında günahlardan dönmeyi, yüce Rabbimiz hakkında da cezalandırmaktan dönmeyi ifade eder. Yani kul Rabbine döner, Rabbi de onun bu yönelişini kabul eder ve onu cezalandırmaktan vazgeçer. İşte bu manada ‘et-Tevvab’ sıfatı, kulların tövbelerini her yönelişlerinde rahmet ve mağfiretiyle kabul eden demektir.

İslam’da tövbe; birisi Allah diğeri kul yönünden iki farklı anlam taşır. Allah yönünden tövbe, yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati affedip bağışlamaktır. Kul yönünden, yaptığının kabahat veya günah olduğunu bilip onu bırakıp terk ederek Allah’a dönmek yani O’nun emirlerine uymak ve yasak ettiği şeylerden kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak O’ndan affetmesini, bağışlamasını dilemek, yaptıklarından pişman olduğunu da belirterek yalnız O’na yalvarmak demektir. Mesela bir kabahat, söz gelişi içki içmeyi sırf bedenine yapmış olduğu bir zarardan dolayı veya malına yahut da şerefine zararı dokunduğu için terk etmekte olduğu gibi, Allah rızası ve Allah korkusu düşünülmeyecek olursa bu gerçek manada tövbe sayılmaz. Çünkü tövbe, yaptığı işin günah olduğunu, kusur veya kabahat olduğunu, suç işlediğini kabul etmekle başlar. İşte bu anlamda tövbe, bir ibadet olarak da sadece yüce Rabbimize tahsis edilmelidir.

“Ey mü’minler! Allah’a Tevbe-i Nâsûh ile tevbede bulunun. Umulur ki Rabbiniz sizden günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirir. O gün ki Allah, Peygamberini ve O’nunla beraber iman etmiş olanları rüsva etmez. Nurları önleri ve sağ tarafları arasında koşar. Derler ki: Ey Rabbimiz! Bize nurumuzu tamamla, bizim için mağfiret buyur. Şüphe yok ki sen her şey üzerine hakkıyla kadirsin.”

(Tahrim sûresi 8)

 

 

ALLAH CİHAT EDEN KULLARINI SEVER

 

 

Allah Cihat Edenleri Sever

 

“Şüphe yok ki Allah, o kimseleri sever ki O’nun yolunda sanki bir muhkem bina etmişler gibi saf bağlayarak savaşta bulunurlar.” (Saff sûresi 4) Mücahid; çaba sarf eden, tüm imkânlarını kullanarak belli bir hedefe varmak isteyen; düşmana karşı var gücüyle savaşan, dünyevî hiçbir menfaat beklemeksizin sırf Allah rızası için ve O’nun yolunda cihad eden kimse. Mücahid tabiri Arapça bir kelime olup ‘câ he de’ (cihad etti) fiilinin ism-i fâilidir. Çoğulu ‘mücahidûn’. ‘Cihad’ ve ‘mücahid’ terimleri İslamî birer kavramdır. Dolayısıyla bu kavramların ne manaya geldiklerini, kimlerin bu kavramlarla nitelenebileceğini en iyi bilen Allah ve Resulüdür. Cihadın Allah rızası için ve O’nun yolunda yapılması, İslam’ın şart koştuğu bir husustur. Allah yolunda olmayan, O’nun rızasını taşımayan tüm savaşlar, harcanan paralar ve sarf edilen gayretlerin cihad sayılamayacağı, bu tür mücahedeye katılan kimsenin de mücahid olamayacağı muhakkaktır.

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem efendimiz hadis-i şeriflerinde Cenâb-ı Hakk’ın;

Rıfkla, yumuşaklıkla muâmele eden(Buhari)

Takvâ sahibi, gönül zengini, kendisini ibâdete verip şan ve şöhretten uzak duran, nefsinin ıslâhı ile meşgul olan(Müslim)

Hayâ sahibi(Ebu Davud)

Hayır ehli, itaatkâr, iyi ve mütevâzı(İbn-i Mace)kullarını sevdiğini haber verirler.

Rabbimiz kullarını sevmek için pek çok sebepler halketmiştir.

Yine Cenâb-ı Hak;

Dilencilik ve haram kazançtan kaçınan(İbn-i Mace)

Ehlini geçindirmek için çalışıp kazanan(Deylemî)

Helâl peşinde koşmaktan yorulan(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

Dünyaya karşı zâhid davranan

(İbn-i Mace)

Bir şey satarken, alırken, borcunu öderken ve borcunu isterken müsâmaha gösteren(Muvatta)

Farz ve nâfile ibadetlerle kendisine yaklaşan(Buhari)

İşini en güzel yapan(Deylemi)

İnsanlara faydalı olan(Heysemi)

Cömert(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

Duâya devam eden ve duada ısrar eden(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

Allah için birbirini seven, birbirini ziyaret eden, dost ve akrabalarıyla iyi geçinen(Ahmet İbn-i Hanbel)…

fazîlet ehli,güzel ahlaklı kullarına

muhabbetle,rahmetle muâmele etmektedir.

Rabbimiz hepimize razı olduğu bir şekilde yaşamayı ve razı olduğu kullarından olmayı nasib eylesin…

……………..

Rabbimiz;Filistin’de Gazze’de,Doğu Türkistan’da ve dünyanın farklı coğrafyalarında zulüm gören mazlum müslümanları feraha ve felaha kavuştursun.

Dünyayı kana bulayan siyonist yahudileri mahv-u perişan eylesin.

Amin…Amin…Amin…

Ya Rabb-El Âlemin.

Selam ve Dua İle

Yazdır Paylaş
Diğer Eyyüp Sabri Erdem Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek