ÖDP’den 12 Eylül açıklaması

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Lüleburgaz İlçe Örgütü tarafından 12 Eylül Darbesi ile ilgili olarak yazılı basın açıklaması yapıldı.
ÖDP’den 12 Eylül açıklaması  

ÖDP Lüleburgaz İlçe Başkanı Ali Osman Topuz, 12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilen Askeri Darbe’nin yıldönümü olması münasebetiyle basın açıklamasında bulundu. Yapılan açıklamada “Bundan 38 yıl önce IMF ve ABD, Türkiye’de ekonomik bunalımdan ve siyasal yönetimden rahatsızdı. Ülkede gelişmekte olan emek ve demokrasi mücadelesi gittikçe kitleselleşiyor, Sendikalar güçlü örgütler durumuna geliyor, köylü kooperatifleri ve öğrenci örgütleri halkın temel sorunlarının çözümünde söz sahibi olmaya çalışıyorlardı. ABD ve yerli sermaye halkın yönetsel organlarda söz sahibi olmasından ve sömürüyü istedikleri gibi devam ettiremedikleri için ülke genelinde kontur gerilla ve MHP’nin yan kuruluşu olan Ülkü Ocakları ile provokatif eylemler düzenlediler. Türkiye’de hızla devam eden bu faşist saldırılara karşı, halkta can güvenliğini korumak için tavır alınca bir çatışma ortamı oluştu. Halkın örgütlü gücünün sindirilemeyeceğini gören karanlık güçler Kahramanmaraş’ta Alevilere karşı katliam planlayıp gerçekleştirdiler. Ülke genelinde yayılan çatışmaları gerekçe gösteren zamanın Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren 12 Eylül 1980’de Askeri Faşist Darbeyi kuvvet komutanları ile gerçekleştirerek ülke yönetimine el koydu!

ABD, Uluslararası sermayenin ve yerli işbirlikçilerin istediği ekonomik kararları hemen uygulamaya koydular. Önce demokrasinin temeli olan parlamento, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, öğrenci derneklerini kapattılar.

Tüm ülkedeki demokrat ve devrimcileri gözaltına alarak ceza evine koydular. Direnenlerin bir kısmını faili meşrularla kaybettiler. Emek, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi içinde olan tüm insanlara karşı bir sürek avı başlattılar. Bu dönemde ele geçirilenler sorgusuz sualsiz ve uyduruk davalarla yıllarca içerde yattılar. Ülkeyi açık bir hapishaneye çevirdiler. En ufak bir hak arama terör eylemi kabul edilip insanlara en ağır cezayı verdiler.

Askeri darbeyi gerçekleştirenler bunları yaparken kendilerine dini referans aldıklarını söyledi. Uçak ve helikopterlerden bazı bölgelere ayetler attılar. Yine bu dönemde ABD’nin finanse ettiği rabıta diye bir örgütle imamlara maaş ve çalışma ortamları sağlanarak Türkiye’nin İslamcı bir Ortadoğu ülkesi olması için program gerçekleştirdiler. Çalışmalarında başarılı olarak ülkenin tarikat ve cemaatler cenneti olmasını sağladılar!

ABD ve IMF’nin talepleri doğrultusunda Kamu İktisadi Kurumlarını özelleştirmeye başladılar. Kamusal alanda gözü olan yerli ve yabancı sermayenin istedikleri doğrultusunda ülkeye gelir getiren kurumlar çok ucuza sermayeye peşkeş çekildi! ’12 Eylül öncesi bir ağlıyor, işçiler gülüyordu’ diyen Türkiye İşverenler Sendikası yöneticileri ‘Şimdi de onlar ağlasın’ diyordu.

Darbe süreci sonrası oluşan hükümetlerde ne yazık ki sermayenin taleplerini gerçekleştirmekte yarıştılar. Türkiye’nin en çok gelir getiren kurumlarını bir bir sattılar. PETKİM, Türk Telekom, Tekel, Şeker Fabrikaları da AKP iktidarının satışı ile bu süreç tamamlandı. Giderek muhafazakârlaşan Türkiye’nin yönetimine 2000’lerden sonra Cemaat ve Tarikatların denetlediği parti olan AKP geldi. AKP ülkede hızla ABD ve IMF’nin programlarını uygulayarak yönetmeye başladı. Muhalefeti susturmaya ve dinsel bir yönetim oluşturmak için girişimlerde bulundu. 15 Temmuz’da ülkeyi birlikte yönettiği bir tarikatla çatışması sonrası bir askeri darbe senaryosuyla ülkede ‘Sivil Darbe’ gerçekleştirildi.

Uygulanan ekonomik ve siyasal süreçten rahatsız olan halk kitlelerinin payına her zaman şiddet ve baskı düştü. Normal demokratik parlamenter sistemle yürütmeyeceğini görenler, parlamentoyu devre dışı bırakacak başkanlık sistemine geçtiler.

Şimdi ülkeyi KHK ve tek kişinin ve çevresinin verdiği anti demokratik kararlarla yönetiyorlar. Darbe senaryosu sonrası binlerce insan sorgusuz, sualsiz, mahkemesiz mağdur edildi. Demokrasi talebinde bulunan tüm siyasal anlayışlara karşı acımasız baskı ve şiddet politikası uygulanıyor. Her eylem 12 Eylül’de olduğu gibi ‘Terör Eylemi’ olarak görülüp polis müdahalesi veya mahkeme yargılanmasına uğruyor!

Ülkenin Demokratik Parlamenter sistemle yönetilmesi için tüm muhalefetin ortak hareket etmesi gerekir. AKP’de anti demokratik uygulamalardan vazgeçmelidir.” denildi.

Cüneyt ÜNLÜSOY

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Ekim 2024, 23:15 tarihinde yazdırılmıştır.