DEDEOĞLU: TÜRKİYE’DE TARIMSAL GELİŞ(EME)ME VAR

TEMA Vakfı Lüleburgaz Gönüllü Temsilcisi Hakan Dedeoğlu açıklamada Türkiye’de tarımsal gelişememe olduğunu söyledi.
DEDEOĞLU: TÜRKİYE’DE TARIMSAL GELİŞ(EME)ME VAR  

Ertan BAYER- Türkiye’de tarımsal gelişmeden değil tarımsal değişmeden söz elilebileceğini de belirten Dedeoğlu “Türkiye’de bilgili-bilgisiz, ilgili-ilgisiz birçoklarının sorumsuzca hüküm verdiği sektörlerin başında tarım gelir. Bu konuda ki yazımın ilkini Cumhuriyetin sekseninci yılında kaleme almıştım. Bugün kü yazımı ise sürec sonucun da gelinen noktada yaşadıklarımız adına yazdım. Bu nedenle, Türkiye’de tarımsal gelişmeden değil; tarımsal değişmeden söz edilebilir. Bu değişim de maalesef iyi yönde değildir. Uzun vadede tarımsal değişmenin olumsuz bir seyir izlemesinde söylemin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü söylem insanların eğilimlerinin belirleyicisi ve eylemlerinin destekleyicisidir. Bu açıdan Türkiye’de tarımla ilgili söylemin unsurlarına göz atmak gerekir: “Tarım geri kalmıştır. Tarım Türkiye’ye engeldir. Ekonomiye yüktür. Hazineyi batırmıştır. Köylü kentliyi sömürmektedir.” Her şeyden önce kentli-köylü ayrımıyla tüketici-üretici ayrımını birbirine karıştırmamak gerekir. Köylülük kişinin nerede yaşadığıyla üreticilik ise zincirin hangi noktasında bulunduğuyla ilgilidir. Dünyada tarımsal üretimi ekonomisinin üzerinde yük olarak gören ülkeler “gelişmiş” olarak kabul edilen ülkeler değildir. Şehirleşme oranları yüksek ülkelerde bile üreticinin ve üretimin korunması önceliklidir. Ancak ülkemizdeki iktidar görüntüsü, yenilik veya gereklilik adı altında tarımsal üretim açısından geri dönülemez süreçlerin sebebi olmuştur, olmaya da devam etmektedir. Açıkçası bu halleriyle tarımda üretici konumundaki ülkelerin ekmeğine yağ sürmektedirler. Açık olalım; tüketicinin ödediği tarım ürünü fiyatının, yüzde yetmişinin üretim sonrası pazar rantlarından oluştuğu bir zincirde tüketici kentliyi sömüren üretici köylü değil, sermaye sahibidir. Dahası, temel besin maddelerinin hiçbirisinde taban destekleme fiyatı olmadığı için üretimi sürdüremez hale gelip toprağını, hayvanını satan üretici köylü de artık saf tüketiciye dönüşmüştür. Nüfus yapısı hala köylü ağırlıklı olan bir ülke için bunun ne kadar önemli olduğunu görmek gerekir. Hollanda gibi ülkeler bu süreci üretici köylüyü üretimin merkezinde konumlandırarak aşarken ülkemizde siyasiler başka planların ortağı olmuş, üretici köylü üzerinde temellenmesi gereken ekonomik gelişme seçeneğini tercih etmemişlerdir. Bu şekilde bir tercih etmeyiş, uzun vadede üretici köylünün sağlık, eğitim gibi yaşamsal konulardan da mağrum bırakılması demektir. “Tarımsal destekler hazineyi batırdı” diyenler, banka hortumlamanın 43 milyar dolara ulaştığı bu ülkede, üretici köylünün eline geçen net destek miktarının, son yıllarda bir-bir buçuk milyar dolar düzeyinde olduğunu saklamaktadırlar. Destek miktarları ülkemizde giderek azalırken, bize “destekleri kaldırın” dayatması yapan AB ve ABD gibi ülkelerin yeni yöntem ve araçlarla üretici köylüsünü koruduğunu gizlemektedirler. Üretici köylüye yansıyan net destek miktarının maliyetinin, yüksek enflasyon yüksek faiz ortamında, hükümetin özel finans çevrelerinden aşırı faizle borçlanması nedeniyle yükseldiğini söylememektedirler. Amaç ve niyetler gizlendiği için, kimi makro ekonomik göstergeler tek yönlü yorumlanmaktadır. Veriler çarpıtılmakta, gerçekler saptırılmaktadır. Çarpıtılmış, saptırılmış gerçekler İMF, Dünya Bankası programlarıyla desteklenerek sunulmaktadır. Bununla birlikte medya dahil, bütün olanaklar kullanılmaktadır. Emeğin gerçek sahibinin örgütsüzlüğü nedeniyle hakkını arayamamasından yararlanmaya devam edilmektedir. Bunun adı, sömürüdür. Üretici köylüyü görmezden gelmek, kısa vadeli ekonomik kazanımlar sebebiyle tarıma sahip çıkmamak hem insan haklarına hem de ülkesel çıkara aykırıdır. Bu açıdan karar vericiler hatalıdır. Hiçbir iktidar hatasını kendiliğinden kabul etmeyeceği için insanımızın elini taşın altına koymasının zamanı çoktan gelmiştir. Sorunlar hangi yaklaşım ve bakış açılarıyla, ne tür strateji ve politikalar ile hangi yöntem ve araçlar kullanılarak çözülebilir, bunları tartışmak, bunları araştırmak gerekmektedir.” Dedi.
http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Ekim 2024, 23:15 tarihinde yazdırılmıştır.