COVID'IN ÖNLENMESİNDE AMVÂS MODELİ VE YENİ DÜNYA TEHLİKESİ

Tanzanya Devlet Başkanı, bu nasıl PCR testi diyor, yumurtanın sarısı, keçi bile pozitif çıkıyor diyor, bir suikast sonucu öldürülüyor.

Ben virüsün varlığını inkar etmiyorum, çok tehlikeli ve ciddî bir meseledir bu. Lâkin virüse tedbir adı altında ekonomi yerle bir edilip sadece ve sadece siyonizmin yeni kuklası zalim Çin'e kapı açılmasına da bölümü Uluslararası ilişkiler olan, bir mülkiyeli olan biri olarak sessiz kalmam doğru olmaz.

Birileri insanları sokağa cağırıyor, alttan alttan ulus devlet yapısının altına dinamit koyuluyor, dünya da tabu olmuş her şey bir bir yıkılıyor, dün bitcoin dediler, bu gün puanlı vatandaş sistemi.

Bize derslerimizde öğretilen  mesele şu idi. " bir ülkede halk sokağa inerse rejim, hükümet, sınırlar değişir". Arap baharı domates satan bir tunuslu gencin kendini yakması ile başladı malumunuz.

Salgın var doğru, tehlikeli doğru. tedbir lazım çok doğru.  Ama salgının 5. Pikinin, 6. Yükselişinin, 7. tikinin bilmem kaçıncı tedbirindeyiz.

Bir Koronavirushastasınin devlete maliyeti 15.000 lira, bu yoğun bakım veya entübe durumunda 60.000 liraya kadar çıkabiliyor. Devletimizin bu süreçte sosyallik ilkesini yerine getirdiği ortada. Ve gerek nüfus acısından gerek ise jeo-politik konumu itibari ile insan trafiği açısından raporları açın okuyun G20 ülkeleri arasında en iyi ülke Türkiye desem abartmış olmam.


Ama bu kapanmalar devam ederse, esnaf vergi ödeyemez, vergi almayan devlet yatırım yapamaz, para dönmez ise müteşebbis yatırım yapmaz, faizler yükselir, yüksek faiz enflasyonu, enflasyonda stagflasyonu yani işsizlik ile enflasyonun aynı anda büyümesini getirir.

Birde bunun dini boyutu var.  insanüns kelimesi ile mizana alınır, insan kelimesi de ünsiyetten gelmiştir  yani insan ünsiyet kuramadıkça fonksiyonlarını yerine getiremez. Islamdacem'i, cemaati teşvik etmiştir.

Cemaat birbirinden koparsa şeytan işini süratle yapar, nefis insanı ele geçirir, bu bir süre sonra topluma yansır. Huzur bozulur, akrabalık, kardeşlik, dostluk hukukları kaybolur.

Benim bir önerim var.İstanbul merkez durumda ise belli bir süre ticari faaliyetler haricinde giriş çıkışı yasaklamak sureti ile yükseliş hızını kıralım. Haziran'da gelecek aşı ile de en hızlı şekilde toplumsal bağışıklığı sağlayıp, günlük 200 vakalara düşürürsek, Marmara, Akdeniz, Karadeniz, Ege, Ve Doğu Anadolu, Güneydogu Anadolu, İç Anadolu bölgelerinde karantina yurt ve hastane bölgelerini belirleyelim.

Mümkünse il il, Karantina köyleri kuralım. Temaslılar evinde, hastalığa yakalananlar bu köylerde, ayakta geçirenler bu köylerde yapılacak veya yapılmış olan bina vb. yerlerde, ağır geçirenler ise bu yerlerde yapılacak sahra hastanelerinde tedavilerini tamamlasınlar.

Buna örnek verebilirim; İstanbul'un karşı yakası ve Balıkesir, Bursa ve Yalovayıda içine almak sureti ile buraları için Sakarya'nın Taraklı ve Göynük köyleri arasında kalan Gençlik ve Spor bakanlığına ait olan tesislerde ki orası bir köy gibidir, bu uygulamayı yapalım.

Böylece hastanelerde ki virüs yükü azalacak, normal hastalığı olanlarda rahatça hastaneye gideceği gibi, sağlık çalışanlarının da omuzlarından büyük bir yük kalkacaktır. Ayrıca virüs'ün yayılması da engellenerek mutasyon tehlikeside kalmayacaktır.

Şimdi soracaksınız Doğukan nerden düşündün bunu da yazdın. Kudüs'ün 33 km batısında bulunan Amvâs'ta başlayan veba salgını Şam bölgesinde özellikle şiddetli yaşanan bir salgında hasta insanlar ile sağlıklı insanlar arasındaki trafiği kesen Hz. Ömer Efendimiz döneminde salgının çok kısa bir sürede bitmesine bu şekilde vesile olunmuştu, hatta  Amr b. el-Âs’ın konuşmasındaki şu ifade dikkat çeker: “Bu hastalık ortaya çıktığında ateş gibi yanar. Ondan korunmak için dağlara çıkın.” Ardından insanları dağlara çıkararak ayrı bölgelere yerleştirmiş, salgının ulaştığı gruptakiler hayatlarını kaybetse de vebalının olmadığı gruplar kurtulmuştu.

Salgın böylece sona erdi.



Vesselam.