Ülkemizde ilginç bir tavırla karşılaşıyorum. Aslında ilginçlikten öte ata kültüründen gelen bir mücadele anlayışımızdan dolayı “uyum” sorunsalı içerisinde kabına sığmayan ve 1950 yıllardan sonra başlatılan tüketim toplumu projesiyle birlikte özellikle 80 sonrası 90’lar ile ivmelenen ve en nihayetinde 2000’li yıllardan sonra iyice umursamaz, cahil ve cüretkâr insanların çoğaldığını izliyoruz. Umursamazlık ve uyumsuzlukla gelişen “Ben biliyorum” tavrıyla öğrenime kendisini kapatan bir toplum olarak anlamsız bir mücadelenin içerisinde bocalamaya başladık. Eski çağlarda gelişen bu mücadele anlayışını modern zamanlarda devam ettirmeye çalışmamız bizlere ağır faturalar olarak dönmektedir. Deprem ile mücadele etmeye çalışan vatandaşlar olduğu gibi iklimsel değişimlere karşı durmaya çalışan bazı dernek üyeleri neyi ispatlamaya çalışıyorlar? Anlamak mümkün olmasa da aslında bu halimiz ata kültürüyle olgunlaşan savaşçı Türkler ’in cihanı yönetmeye çalışmasıyla mücadele, karşı durma, gerekli gereksiz muhalefet olma durumları; Türk toplumunun iktidar açmazını bizlere özetler. Bastıramadığımız yönetme arzusu bizlerin uyum anlayışını etkilemektedir. Ülke topraklarında yıllardır depremi yaşayan Japonlar bizler gibi depremler ile mücadele etmiyorlar. Depreme uyumlu binalar inşa ederken doğru mühendislik çalışmalarıyla doğaya uyumlu bir şehircilik anlayışını olgunlaştırmışlar. Deprem riskini bu anlayış ile süspanse ederek yaşam kalitelerini korumaktadırlar. Aslında bu tavır “Alternatif” geliştirmeyle ilgili özel eğitim çalışmalarında gizlidir. Alternatifi üretebilmek, oluşturabilmek meselesini batı toplumlarında da görüyoruz. Bu yaklaşım ile bilgi üretilirken, bilim olgunlaştırılıyor. Bilimle gelişen teknik sayesinde teknoloji ilerliyor. Teknolojik ilerlemenin ana dinamosu olan fikrin sürekli olarak Alternatifler üzerinden motivasyon geliştirmesi meselesini anlayabilen bir nesil için Kültürel Tasarım Enstitüsünü Kent Ormanında faaliyete geçirmeliyiz. Bu çerçevede Kent Ormanına doğru açılması gereken Yeşil Hat ile birlikte Alternatif bir şebeke sisteminin de yeni yol ile birlikte alt yapı çalışmalarına başlanılmalıdır.
Kentimizde arıtılan günlük 20.000 ton suyun depolanmasıyla birlikte sirkülasyonlu için Kent Ormanında ve benzer bir sistemi Kepir Tepe ile Tosbağa deresi bölgesinde de uygulamaya sokularak biyolojik çeşitliliği arttırabiliriz. Geleceğimiz için kentimizde “Alternatif Şebeke” sistemini geliştirmeliyiz. Doğal yaşam ile uyumlu bir gelecek için ikinci kalitede ki suyumuzu peyzaj çalışmalarında park ve bahçelerimize, oto yıkamacılar gibi halı yıkayıcılar ile sanayii de tarımsal sulamalarda da kullanabileceğimiz alternatif şebeke sistemi Master Plan doğrultusunda yapılırsa eğer daha doğru ve az maliyetli sonuçlar doğuracaktır. Bu şebeke sistemi için öncelikli olarak Alternatif yolların açılarak ya da düzenlenerek alternatif şebekenin parklara ulaşımı için mahallelere ve diğer yüksek su tüketimi yapan işletmeler için ise “Kent Burçları” oluşturulması gerekiyor. Hane halkının bulunduğu mevkilerde ki angarya işleri yapan, iş makinelerinin, büyük binaların, depoların, araçların otoparkları gibi diğer bütün risk oluşturabilecek tehlikeli, büyük, rahatsız edici, kargaşaya sebebiyet veren bütün iş yerleri ve araçlar için alanlar belirlenmelidir. Alternatif Şebeke sistemi özellikle yüksek su tüketiminde bulunan işletmeler için düşünülerek geliştirilmelidir.
Özgür Terzioğlu