Lüleburgaz İçin Yeni Bir İmalathane Kültürü Gerekiyor
Son günlerde Lüleburgaz merkezli olmayan firmaların özellikle İstanbul Caddesi üzerine şubelerini açması ve yerel esnafın İstanbul Caddesinden çekilmesi kent ekonomisi açısından ciddi bir kayıptır. Başta Lüleburgaz Belediyesi olmak üzere ilçemizdeki Esnaf Odaları acilen bu durum hakkında çalışmalarına başlamak zorundadır.
Bu çalışmaların merkezine manifaktür yani el işine dayalı üretim oturtulmalıdır. Bu tip üretimde, günümüze kadar ulaşan pek çok mesleğin yanı sıra belirli mesleklerin ve zanaata dayalı belirli ürünlerin üreticisi olan gruplar da toplanmaktadır. Manifaktür kültürünün iki yönü vardır.
Birinci yönü belirli ürünlere ait bileşenleri yapan zanaatkârlar eliyle olur. Örneğin otomobil, kamyon vb. vasıtaların parçasını üreten ustaların bir araya gelmesi ve belirli firmalara parça üretmesi gibi. İkinci yönü de aynı işi yapan zanaatkârların bir araya gelmesiyle olur. Örneğin kuyumcular çarşısı, bakırcılar çarşısı, ayakkabıcılar çarşısı gibi…
Burada seri üretimden veya fabrikadan farklı olarak vurgulanması gereken şey, manifaktürün teknik temeli olan el sanatıdır. Yani iş halen el ile yapılır. Zanaat hüneri, el çabukluğu bu tip üretimin temelini oluşturur. Böylece üretimde uzmanlıklara ayrılma süreci başlamış olur. Makineler ise el işinin birer yardımcısı konumundadır. Çalışanlar makine operatörü değil zanaatkârdır.
Günümüz Türkiye’sinde ise İyi İmalat Uygulamaları başlığı altında bu sürecin ayakta tutulması, gelişmekte olan pek çok sektörün gelişmesi adına çalışmalar yapılmıştır. Özellikle Tüzel Kurumların bu alanda çeşitli standartları belirlediği ve yayınladığı kılavuzlar rehberlik açısından oldukça önemlidir.
Peki, Lüleburgaz’da yeni imalathane kültürü nasıl olmalı?
Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki; Ülkemizde olduğu gibi Trakya’daki fabrikalaşma gelişim gösterdikçe, makine gücüne ve otomasyona dayalı üretim artacak, böylece üretimin şekli değişim gösterecek, haliyle insan gücüne olan ihtiyaç azalacaktır. Karanlık fabrikaların yani insansız üretimin artması, zaman içinde belirli bir iş gücünün boşa çıkması anlamına gelir. Bu bağlamda insanlara bulunacak yeni işler, bu imalathane kültürünün temelini oluşturmaktadır. Bu kültür gelecekteki işsizliğin de panzehri gibidir.
Bu açıdan bakınca Lüleburgaz etrafında pek çok tekstil fabrikasının bulunması bir nimet olarak gösterilebilir. Anadolu’nun pek çok yerindeki gibi sıfırdan kurulması gereken bir üretim kültürü yerine direkt olarak, tekstile dayalı çalışan gruplarının yetiştirilmesi üzerine projeler üretilerek işe başlanılabilir.
Bir önceki yazımda ele aldığım Lüleburgaz’ın Kuyumculuk merkezi olabilme potansiyelinin yanında, aynı Lüleburgaz bir moda merkezi olma potansiyelini de taşıyor.
Bugün Lüleburgaz’ın etrafında bu kadar fabrika varken, çarşısının adeta bir moda merkezi olmaması yöneticilerin bu potansiyeli değerlendiremediği anlamına geliyor. Kısa sürede pek çok türde kumaşın üretilebildiği bir yerde, Moda Evlerinin sayısı yetersiz kaldığı için bu sektöre dayalı zanaatkârların yetişme imkânlarını da kısıtlıyor. Sektörün standart basit ürünlerin üretimi az gelişmiş ülkelere doğru kaydırılırken, yüksek katma değerli moda-marka ürünlerle, teknik tekstillerin araştırılıp, geliştirilip üretilmesi özellikle Avrupa’da büyük önem taşıyor.
Lüleburgaz Belediyesi bu potansiyeli değerlendirmek ve insanlara yeni iş fırsatları yaratmak adına, çeşitli kurumlarla beraber bir Vakıf çatısı altında elini taşın altına koyabilir. Bir Moda okulunun ilçemize kazandırılması, yüksek katma değerli moda-marka ürünleri ortaya çıkarmak adına çok önemlidir. Böylece Belediye, bölge için yeni stratejilerin geliştirilmesinde bölgedeki tüm esnaf ve yerel yönetim kurumları arasında iletişim ve etkileşim olması adına aktif bir rol sahibi olabilir.
Ayrıca belirtmek isterim ki; tıpkı İnşaat sektörü gibi Tekstil de otomotivden, inşaata, ağır sanayiden tıbba kadar pek çok sektörle ilişki içindedir. Bir Moda anlayışının geliştirilmesi bile ana caddelerden çekilen esnafın yararına olacak, pasajlar arasında kaybolacağı yerde kişiye özel üretimler yapan küçük manifaktürlere dönüşerek ilerleyen yıllarda işlerini büyütme ve üretime katkıda bulunma fırsatını elde edecektir.
Türkiye’de bugün pek çok proje kapsamında imalathane kültürü canlandırılmaya çalışılıyor. Lüleburgaz adına da bu alanda yapılacak her türlü girişim, kısa sürede yurtiçi ve yurtdışı piyasada karşılık bulacaktır. Tekstil örneği üzerinden yazdığım bu yazıda tekstili çıkarıp yerine istediğiniz sektörü koyarak fikir geliştirebilirsiniz.
Sonuç olarak yeni imalathane kültürü; Emeğin üretken gücünü artırması, sermayenin, emek üzerindeki üstünlüğü için yeni koşullar yaratması anlamına gelir. Tarihsel açıdan da toplumun ekonomik gelişmesinde bir zorunlu evre olarak kendini gösterir. Lüleburgaz bu evreyi aşamazsa başta ekonomi olmak üzere hiçbir aşamada ilerleme kaydedemeyecektir.
Ozan AKARSU