GÜNEŞ KRALININ HAYALİ

Yazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

GÜNEŞ KRALININ HAYALİ  

GÜNEŞ KRALININ HAYALİ

Kent ekonomisi açılımlarımıza devam ederken “Macellum” fikrimizi halkımıza beyan ettik. Bölgesel Borsa Merkezi olarak düşülmesi gereken bu projenin kısa-orta ve uzun vadeli hedeflerinin olmasından kaynaklı süreç olgusunun sağlıklı gelişmesi gerekmektedir. Macellum fikri; bina dikelim, düşüncesi değildir. Kısa vade içerisinde piyasanın hareketlenmesiyle, orta vadede kent sermayesinin birikmesi ve uzun vadede borsa merkezi olarak yerel üretim entegrasyonun gelişmesine, hacim kazanmasına önemli katkılar verebilmesi amacıyla Master Plan Senaryosuna ekledik. Bu yazımla birlikte Macellum binasının kısa ve orta vadeli hedeflerinde piyasa hareketini sağlayabilmek ve plan içerisinde sıkça bahsettiğimiz 10EB ETKİSİ başlığı altında “Esnaf” faaliyetlerini geliştirebilmek amacıyla “GÜNEŞ KRALIN HAYALİ” başlığı ile Paris şehrinin planlı bir devlet politikasıyla nasıl geliştirildiğini, lüksün ve zarafetin merkezi olarak tüm dünyada tanındığını inceleceğiz.

1660’lı yılların başında Kral Louis (Güneş Kral) gerçek anlamda yönetim erkini eline aldığında kumaş tüccarının oğlu, ekonomi bakanı olan Jean-Baptiste Colbert ile birlikte Paris şehrinin “Lüks Ticaretin Merkezi” yapabilmek için etkili bir plan ortaya koyuyorlar. Bu ikili dünyanın “moda” ve “iyi yaşam” unsurlarıyla kalkınan ilk ulusal ekonomisini tasarlayarak başaralı bir şekilde Paris şehrinde uyguluyorlar. Merkantilist bir düşünce yapısına sahip olan Colbert; tüm politikasını ithalatı yasaklayıp, ihracatı artırmak üzerine oluşturuyor, fakat bu politikasını Lüks tüketim ürünlerine yönelik sergiliyor. Fransa daha önce ki dönemlerde özellikle İtalya’dan özellikle de Venedik ve Floransa’dan sağladığı lüks malların çok daha lüksünü yapmak ve bu şekilde yüksek fiyatlara satmayı düşünüyor. Lüks tüketimin sadece sarayla sınırlı olmasından kaynaklı, bu düşüncesini yaygınlaştırabilecek fikirleri geliştirip, yürürlüğe koymaya başlıyor. Üretim ile tüketimi, değişim ve paylaşım döngüsüyle tamamlayacak lazım olan tüm bileşenleri şehir bünyesinde uygulamaya koymaya başlıyor. Özellikle üretim alanında sanayi casusluğu dâhil elinden ne geliyorsa yapıyor. Bir yandan lüks emtiaları üretecek zanaatkârları yetiştirirken diğer yandan bunları talep edebilecek zümreleri hazırlıyor ve lüks üretimin halka inmesini sağlıyor. Böylelikle Paris’in lüks alışverişin ve rafine yaşamın merkezi haline gelme süreci başlıyor. Aradan geçen 400yıllık zaman diliminde Fransa’yı ziyaret eden 100 milyonu aşkın turist şıklığın ve zarafetin ülkesine hayranlığını hala gizleyemiyor. Tabii Paris’in ilk dönüşümleri mutfak alanında oluyor. Yüksek Fransız mutfağı dediğimiz (1651) şekillenme bir yemek kitabı ile birlikte başlıyor. La Varenne adında bir şefin yazmış olduğu “Fransız Şef” isimli kitap tarihte ilk kez Fransız Mutfağının temel taşlarını yerine koyuyor. Ardından 1691 yılında yayımlanan bir başka önemli yemek kitabı tarihte ilk kez “yeni oluşturulmuş” Fransız pasta, börek ve tatlı tariflerini yayınlıyor. Tariflerin neredeyse hepsi La Varenne’nin görüşü ile uyuşuyor. Bu dönemler Fransız mutfağı ile modasının tasarlandığı yeni bir dönem oluyor. Tüm değişimler Fransa’nın Güneş Kral olarak tarihe adını yazdırmış olan Louis’in yaşam anlayışına uygun, kurduğu hayallerle aldığı kararlar ile verdiği emirler sayesinde oluyor.

Paris örneğinde olduğu gibi önce bir ekonomi politikası oluşturarak daha sonra hedefe yönelik planlamalar yapılması gerektiğini görüyoruz. Bir kentte ekonomi politikası geliştirirken sadece eğitim için binalar, kurslar, kontrolsüz üretim ya da satış alanları yetmiyor. Tüketici alışkanlıklarına yönelik hamleler ile hane halkının talebinin olgunlaşmasıyla ticari organizasyonları yapabilecek sosyetenin hazırlanması da önemli bir meseledir. Özellikle sanatsal faaliyetler ticaretin yapıldığı şehirlerde daha değerli hale gelmektedirler. Böylelikle zanaatkârlarda emeğinin hakkını ala bilmektedirler. Yaptıkları işlerini daha ileriye taşıyabilmektedirler. Sanat ve Bilimin eş zamanlı ilerlemesi ticari faaliyetlerin artmasıyla birlikte sermaye birikimlerini yapmış bunu karlı yatırımlara dönüştürebilecek işleri, ortaklıkları yapabilme becerisiyle ilgilidir. Ticaretin gelişmediği yerlerde sanatta ilerlemez. Bilim zaten olmaz. Bunlar için diplomalılar ordusu değil talebin olgunlaşması gerekiyor. Bu sebeple “Macellum” fikrini Master Plan Senaryosuna eklerken halkımızın hayal ettiği bir geleceği kurgulamaya özen gösterdik. 

                                               Özgür Terzioğlu

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 04:04 tarihinde yazdırılmıştır.