KENT AKLIYazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU
KENT AKLI
Akıl övülüyor. Akıllı insanları, telefonları, evleri, onaylıyoruz. Akıl Nedir? Genellikle bu söylemin sosyal yaşamda gelişigüzel tüketildiğini sıkça gözlemledim. Alınır mı, yoksa verilir mi? İnanılması gereken bir şey mi? Varlığı neye dayanmaktadır? Eski Türklerde “Us” ile “Uz” kök kelimeleriyle karşılaşıyoruz. Akıl Türkçemize Arap dilinden geçmiştir. Öz Türkçemizde böyle bir kelime yoktur. Mezopotamya Kültürünün zihinsel şemasından “Akıl” kelimesine bakmamız daha doğru olacağını düşünüyorum. Bizler hala bu kavramsal yapının çıkmazlarını yaşıyoruz. Orta Doğunun Arap ile genelleştirilmesinden kaynaklı Mezopotamya coğrafyası da günümüzde Arap dilinden nasibini aldığı üzere geçmiş dönemlerin sosyal yaşamlarının incelenmesi gerekiyor. Bölge kültürünün dilimize karıştırdığı Akıl; somut anlamda bağlamak çağrışımı ile soyut bir kavramı ortaya çıkartmıştır. Genellikle develerin uygunsuz adım atmalarından kaynaklı ön ve arka ayaklarının dengeli bir şekilde hareketini sağlayabilmek için yapılan bağlama işlemiyle sağlıklı hareket etmelerine yardımcı olan bir düzenekten bahsediliyor. Bağlamak işlemi zihinsel bir aktiviteye döndüğünde ise kişileri, olayları, geçmişi irdeleyip gelecekle ilgili kararları alırken farklı düşünceler ile kendi yaşamımıza uygun şekilde sonuca varmak konusunda sıkışıp kalıyoruz. Kendimiz için doğru kabul ettiğimiz dar ve güvenilir alan ise “Mantık” sınırını çizmektedir.
Master Planın ana kurgusu; birbirine geçişli, bağlı ve birbirini destekleyen projelerin oluşturduğu bütünsel bir fikri desteklemesidir. Akıl da bütün ile ilgilidir. Parçaları bütüne toplamak için yapılan zihinsel bir eylemdir. Master planda kendi içinde ki parçalardan mantıklı bir sınır çizerken diğer yandan bu sınırın yetersiz kalacağından ve geleceğin bizlere daha farklı senaryoları yaşatacağından da bahsetmektedir. Bu sebeple plan bizlere zamanı geldiğinde sınırları aşmamız gerektiğinden bahseder. Çünkü bugün doğru ve makul olarak değerlendirerek aldığımız kararlar ileriki dönemlerde anlamsız, faydasız hatta bize zarar vermeye başladığını anladığımızda mantık sınırımızı değiştirme konusunda direndiğimizde pek te akıllı işler yapmıyor olacağız. Akıl yeni gelene ne kadar hızlı adapte oluyorsa “Zekâ” o kadar pırıltılı ve aydınlatıcıdır. Esas üzerinde durulması gereken de zekâdır. Master Plan konuları içerisinde Enstitü eğitim tekniğinden bahsederken “zekâ kuramı” üzerine gerekli açılımları yapacağım. Zekâ ne kadar ışıltılıysa, akılda o kadar insanı dengede tutacaktır. Bireyin kendini bilmesi, kişilik yönetimini sağlıklı yapabilmesi meselesi de akli dengeyle ilgili Master Planın ana konularını oluşturmaktadır. Bu yazımla birlikte Planın “İnsan Mühendisliği” çalışmalarından önce yerel yönetimin özellikle Belediyemizin yapmasını umut ettiğim bazı bayındırlık çalışmaları üzerinden “Kent Aklı” konusuna devam ederken iki ana kutuptan daha önceden bahsetmiştik. İlk olarak Kaliteli Yaşam Merkezi yani yerel yönetim ağını sivil toplum kuruluşları üzerinden “yönetişim” kavramını sağlıklı bir şeklide kentimizde uygulayabilmemiz için Yaşam Merkezine bağlı mahalle (meclisi) birlikleriyle “Kalite Yönetimi” konularını yazdık. Diğer kutupta ise “Macellum” binasının Kongere merkezine yapılmasıyla birlikte “Kent Ekonomisi” doğru eksene oturtulacaktır. 10 EB ETKİSİ süreç olgusuyla her vatandaşımızın hanesinde hissedilir bir hal alacaktır. Master Planın ortaya attığı bu fikri bütünlük “Mantık” Sınırları içerisinde yapılabilir durmaktadır, fakat çağı yakalayabilmek için mantık sınırlarımızı aşmamız gerekiyor. Bizleri mantık dışına da taşıyabilecek, yeni ufukları, deneyimleri, tecrübeleri yaşatabilecek güce ihtiyacımız var. Kent aklı; kararlar için önemlidir. Doğru kararlar alabilen toplumlar kültürel seviyesini belirlemeye başlar. Bütün, bireyi geliştir ve bireyler bütüne katkı vermeye başlar. Her bireyin gelişimi yetiştiği kültürün çatısı altında deneyimledikleriyle ilgilidir. Çelişkiler, gevşek aile bağları, geleceği belirsiz kurgu içerisinde ki bireyin aklı; olumsuz duygular içerisinde olayları irdeler. Bu halde ki birey ya mevcut kültüre adapte olacaktır ya da bunu kabul etmeyerek o diyardan yol alacaktır. İşte beyin göçü dediğimiz olayın temelinde birbirini desteklemeyen işlerin verimsizliği nedeniyle tatmin olamayan zeki insanların, kurgusu daha özgün kentlerde yaşama arzusu vardır. Bütünün aklı yetiştirdiği bireyi kendisine bağlamayı öğrenmelidir. Bu sebeple uygun bir kent tasarımı geliştirmelidir. http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 06:21 tarihinde yazdırılmıştır. |