NEOLİBERALİZM SİSTEMİNDE DEVLET PİYASAYA NASIL MÜDAHALE EDER?

Yazar - Doğukan Önal

NEOLİBERALİZM SİSTEMİNDE DEVLET PİYASAYA NASIL MÜDAHALE EDER?  

NEOLİBERALİZM SİSTEMİNDE DEVLET PİYASAYA NASIL MÜDAHALE EDER?

Kıymetli okurlarım,

Gerek Covid- 19 Pandemisi, gerek ise Rusya Ukrayna savaşı neticesinde dünya ekonomisinde önemli ölçüde daralma ve aynı anda enflasyon artışı durumunu beraberinde getirdi. Ben daha önce burada ki yazılarımda covid’in bir Hitler vakasına vesile olabileceğine dikkat çekmiştim. Ve daha önce burada ki yazılarımda kapitalist ekonominin ne denli sömürü aracı olduğunu dile getirmiştim.

Buna rağmen, bazı arkadaşlarım ve büyüklerim bana ekonomi noktasında yazı yazmadığımı ve bu konuda okurlarıma ve halkımıza yardımcı olmadığımı dile getirerek açıkçası kalbimi kırarak beni üzdüler. Bir defa şunu izah edeyim; Ben hal-i hazırda akademik çalışmalarıma Eskişehir ve Konya’da büyük bir gayret ve emek ile devam ediyorum. Hem bölümlerim hem de ilgi alanım gereği ve gördüğüm dersler gereği de kamu maliyesinin nasıl işlediğini tahlil etmeye çalışıyorum.

Öncelikle şunu izah edeyim; Neoliberalizm, ekonomi temelli olarak gelişen siyasal bir ideolojidir. Neoliberalizmin dünyada ortaya çıkışı 1970'li yıllarda yaşanmıştır. Keynesçi ekonomi modelinin yıkılması ile 1970'li yıllarda dünyada uygulama alanı bulmuştur. 1970'li yıllar dünyada Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere ekonomik anlamda içinden çıkılmaz, olumsuz bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır. Neoliberal düşünce, devletin piyasaya olan müdahalesini minumum düzeye indirmeye hedeflerken deregülasyon (kuralsızlık) teorisi ile de özel sermayeye her türlü imkanın sağlanmasını hedeflemektedir. Dünyada neoliberalizm ideolojisinin uygulanmasını sağlayan liderler; Birleşik Krallık Muhafazakar Başbakanı Margaret Thatcher, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Ronald Reagan, Çin Halk Cumhuriyeti Lideri Deng Xiaoping ve Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası Başkanı Paul Volcker'dır. Burada ki asıl gaye devletin ekonomiye müdahalesini minimize etmektir.

Her arz kendi talebini oluşturur diyor iktisat. Evet, üretim olacak ve artacak talep doğacak ve piyasa da refah artacak. Adam Smith ile başlayan bu paradigma bugün serbest piyasa ekonomisine gidişin yollarını açtı. Sonra Keynes çıktı, ve 1970-80 arası da neoliberalizm aktif paradigma oldu. Peki, NE OLDU? Dünyanın %10’nun geliri %90’nına tekabül etti. Yani birçok coğrafya fakirliğe düçar oldu. Gün geldi devletler de bu ekonomi sitemine ayak uydurmaya başladı.

İşte bu sistem içerisinde devletin ekonomiye müdahaleleri şöyledir;

1-      Vergi ve Kamu Harcamaları

2-      Malı üretim ve Sunum

3-      Ekonomik Değişim araçları ve sübvansiyonlar

Şimdi uzun uzun değil de kısa kısa meseleyi izah edelim; Devlet vergi ve kamu harcamalarında indirim ve kesintiye gitti mi? Evet. Ben bir vekilimiz ile röportaj yaptığımda bana bazı yatırımların durdurulduğunu belirtmişti, ayrıca vergi indirimleri de hepimizin malumu. Yani devlet müdahale araçlarından birini kullanmış oldu, peki hatırlıyorsunuz devlet gidip tarım kredi marketleri, tarım kredi ofisleri ile işbirliği olacak şekilde marketler açtı mı? Açtı. Piyasadan daha ucuza bir şekilde satıyor mu? Satıyor. Patatesleri toplayıp millete dağıttı mı? Dağıttı. Demek ki devlet 2. Müdahale aracını da kullanmış oldu. Peki, şuan doğalgaz ve benzin veya mazotta devletin sübvanse araçlarını görebiliyor muyuz? Bana inanmayanlar gidip devletin sitelerine baksınlar, bildiğim kadarı ile benzinde ötv dahi alınmıyor.

İşte aylardır anlata anlata bitiremediğim mesele bu. Ben bu milleti O şu partili bu o partili diye ayırmıyorum, bu milleti sömüren, kanını emmeye çalışan odaklara karşı bu yazıyı okuyanları uyarmaya çalışıyorum. Ama birilerinin de siyasi saikler ile öğrenci olmam hasebi ile aktif olarak siyaset yapmam kanunen imkansız olduğu halde siyasi görüşleri çerçevesinde en ağır hakaretleri şahsıma yöneltmesi bir haksızlığın tablosu olarak düşünüyorum.

Ah ah.. sosyal medyada yok şu ülke benzini bedava veriyor, yok bu ülke şunu bedava veriyor dezenformasyonları ile benim milletimi provake eden fitne grupları… Arkadaşlar, Abiler, Ablalar, Kardeşler, dünya da uluslararası örgütler birbirini dengeleme politikası üzerine var olmuşlardır. Siz bugün çiftçiye mazotu bedava versem, gübreyi bedava versem deseniz, Dünya Ticaret Örgütü ‘’ HOOP HAYIRDIR?’’ der. Size yaptırım uygular, rekabeti kötü yönde etkiliyorsun, sana yasaklar koyuyorum der.

Ben bu sistemin hatalarını 2 ay önce yazdım, Yeni ekonomi modeline geçişi destekledim, bana demediklerini bırakmayanlar bir de gidip bu ülkenin en zengin %10’luk kesiminin iş adamları örgütü olan bir yapının ‘’ Klasik İktisada geri dönelim’’ çağrısına destek verdiler. İşte klasik iktisadınız bu, en çok zoruma giden de bu, işçi emekçileri sırf siyasi görüşleri uğruna onları savunduğumu anlamadan bana hakarete varacak söylemlerde bulundular.

Hülasası bu sistem içerisinde devlet üzerine düşeni yaptı, hem de bütün araçları sonuna kadar zorlayarak. İspatları da yukarıda, bu yazdıklarım şu an da üniversitelerde anlatılanlardır.

Peki bizler bas bas bağırırken bu ekonomi modeli dünyayı yordu, Türk Ekonomi modeli iyi uygulandığı takdirde işimize gelir, bizim istihdam üretim ve ihracat odaklı ekonomi modelinde yer almamız lazım derken bizler kimi savunduk acaba? Bizler kimin için dertlendik?

Türkiye’nin alt yapı sorunu yok, yegane lojistik merkezi olma yolunda gidiyor, şuanda 3. Köprü de ki yoğunluğu bana inanmazsanız araştırın, diğer ulaşım noktaları da öyle. Biz en cazip lojistik merkezlerinden biri haline geldik, şayet Ukrayna Rusya savaşı olmasa idi, FED faiz yükseltmese idi, biz yeni ekonomik modelle farklı yerlerde olurduk, ki inanıyorum yaza kadar olacağız.

Hülasası ben ekonomiyi görüyorum, çözüm önerileri sunuyorum, Enflasyonun tüm müdahale araçları kullanılarak indirilmesini söylüyorum, bu köşeden memurumun işçimin sağlık çalışanımın emrindeyim diyorum, bu kapitalist, faizci ekonomik sistemden her kopuş hamlesini destekleyeceğim diyorum ve bunu yarınımız adına söylüyorum; Lakin trolünden tutunda türlü hakarete maruz kalıyorum. Halbuki şuan ki sürecinde en büyük mağdurlarından biri de benim. Yani ekonomi sıkıntıda olduğunda sıkıntıya girmeyen bir tek kişi olur mu Allah aşkına?

Sıkıntıları görüyoruz, sıkıntıları yaşıyoruz ve inanın çözümü adına akademik olarak da, bir gazeteci olarak da fikir üretiyor ve bunları paylaşıyoruz.

Gelir adaletsizliğinin yegane sebebi bu ekonomi sistemidir. Ülkemizin ekonomik olarak bağımsızlaşma, üretim ve istihdam çalışmalarına sonuna kadar destek olmak bir defa benim vatandaşlık görevimdir. Bu konuda da vicdanım rahattır. Acaba diyorum; 2019 yerel seçimlerinden sonra garip bir şekilde doğru yapılana doğru diyen insanlara sistematik saldırı yürütenler, müthiş bir kin ile rövanşist karşılaşmaların hayalini kuranların vicdanı rahat mı?

Devlette, hükümette ekonomide yaşanan sıkışmanın farkında. Yukarıda anlattığım sistemde de devlet elinden geleni yapmaya çalışıyor, ha milletimiz buna inanır veya inanmaz, bu milletimizin kararıdır. Lakin bu sistemde müdahale şansı ancak bu kadar. Tekraren belirtiyorum, bizim yegane hedefimiz ihracat, istihdam, düşük faiz, düşük enflasyon  ve üretim olmalıdır.

Bu devletin yörüngesini belirleyen de millettir ve millet yegane karar mercii olacaktır.

 Kalın sağlıcakla.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 08:39 tarihinde yazdırılmıştır.