SUYA SABUNA DOKUNMADANYazar - Serbülent AvcıSevgili dostlar!
Uzun zamandan beri gazetemiz HÜRFİKİR'de yazılar yazmaya çalışıyorum, iddialı değilim ama bildiklerimin de bende çürümesine ve yok olmasına gönlüm razı gelmiyor bir türlü, belki diyorum bir kişi dahi olsa olumlu yönde etkileyebilirim.
Bazen siyasi bazen kendi sosyal yaşantımdan bazen gözlem bazende emekçilerin hak ve özgürlükleri ile ilgili yazdığım oluyor.
Ben uzman değilim ama iyi bir okur ve iyi bir dinleyiciyim, birazcıkta araştırmayı seven meraklı ve idealist biri olarak kendimi tanımlıyorum.
Böyle biri oluncada ister istemez bazen dilimiz bazende kalemimiz birilerine dokunuyor ama ben bundan mutluyum çünkü insan haklarına gerçek hukuka ve adil bir dünyanın olabileceğine inanıyorum.
Kıymetli dostlarım!
Zor zamanlardan geçiyoruz ve zor zamanlarda yazmak sorumluluk gerektiriyor ve iş daha da zor bir hâl alıyor.
Olağan günlerde yazdığımız bir köşe yazısı yada kaleme aldığımız bir haber gayet olağan karşılanırken ülkenin sinir uçlarının gergin olduğu böyle zamanlarda yazdıklarımız sorun teşkil edebiliyor.
Evet ülke olarak hassas bir dönemdeyiz, hissi bir atmosferi soluyoruz, böyle bir zaman içinde aklın ve muhakemenin yerini genellikle duygular alır.
İnsanlar hisleri ile düşünür ve hisleri ile hareket eder.
Çalıştığım iş yerinde veya çıktığım kahvede, gezdiğim ortamlarda bu hassas dönemlerde yazdıklarımdan dolayı başımın ağrıyabileceğini ifade eden dostlarım oluyor zaman zaman, ama suya sabuna dokunmadan da yazılmıyor ki.
Peki köşe yazarlığında veya habercilikte bu mümkünmüdür?
Bu işin doğasında, güncel bir konuda kişisel düşüncelerimizi eleştirel bir bakış açısıyla yazmak gerekiyor.
Hem güncel bir konuda yazacağız hem eleştirel bir bakış açısına sahip olacağız, hemde hiç kimseyi rahatsız etmeyeceğiz, bu mümkün değil ki.
Yaklaşık olarak HÜRFİKİR gazetesinde 2 buçuk yıldan beri elimden geldiğince yazmaya gayret ediyorum ve bir çok konuda düşüncelerimi sizler ile paylaşıyorum.
İlk yazdığım yazıda teşekkür etmem gerekirdi ama bu güne kısmetmiş bana bu fırsatı veren öncelikle gazetemizin imtiyaz sahibi olan sayın Murat Mahir Altan'a ve gazete yazı işleri müdürümüz Ertan Bayer'e bana olan güvenleri nedeni ile çok teşekkür ederim.
Yazılarımda düşüncelerimi özgür bir şekilde düşünerek ve seçerek yazmaya gayret ediyorum bir nevi beyin jimnastiği yapıyorum.
Açıkçası eleştiri olmadan, bakış açısı olmadan ne köşe yazısı ne haber ne de gazete olabileceğini düşünüyorum.
Gelelim azıcık dokundurma kısmına
Sevgili dostlar!
Günümüzde bazı insanlar hatırlarsınız Harun olmak için yola çıkmışlardı.
Ezilen, horlanan, yok sayılan, özgürlükleri kısıtlananların haklı sesi olacaklardı.
Güçlünün değil haklının yanında duracaklar, mazlumu zalimin elinden kurtaracaklardı.
Hz.Ömer gibi adalet dağıtacaklardı, devleti yönetirken Ebubekir gibi kılı kırk yaracaklar, kamunun malını yetim malı gibi görecekler, adalet ile nasıl yönetilirmiş tüm dünyaya göstereceklerdi.
Yepyeni bir Türkiye inşaa edeceklerdi, her şeyi sadece bunun için istiyorlardı, parayı, iktidarı ve makamı..
Başını bir gayeye vermiş kahraman gibi kendilerini insanlığa adamışlardı.
Hatta parmağında bir yüzük vardı ve nasihat ediyorlardı "fakir çalmasını iyi bilmediği için fakirdir"diye.
Kısacası efsanede ki Harun gibi olacaklardı ama yine efsanede ki Karun gibi oldular.
Tıpkı Kalender Çelebi'nin dediği gibi olmalıyız "zulüm ne kadar büyük olursa olsun, birleşen örgütlenen halkın karşısında hiç bir hükmü yoktur"
Bizde halk olarak uyanık olmalıyız birleşmeli ve içimizde ki kavgaları sonraya bırakmalıyız.
Birleşe birleşe kazanacağız.
Ve itibar karakter gerektirir keza boş çuval dik durmaz diye de mesaj vermiş olalım birilerine
Dostça kalın.. http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Kasım 2024, 07:05 tarihinde yazdırılmıştır. |