ASKIDA BÜTÇEYazar - Ozan Akarsu
Son dönemde Lüleburgaz Belediyesi adına kabul edilen ek bütçe, kent sakinleri tarafından farklı yorumlara neden oldu. Bütçe kabulünden kısa bir süre askıda fatura duyuruları ile de bu yorumların sayısı arttı.
Günümüzde dünyadaki tüm yerel yönetimlerde olduğu gibi Türkiye’deki yerel yönetimlerde de çeşitli mali krizler yaşanıyor ve bunların nedenleri gözler önüne seriliyor. Çünkü her seçilmiş karar verici, kendisinden önceki karar vericilerin hatalarını duyurmak zorundadır ki vaat ettiklerini yerine getiremediği takdirde fatura ona kesilmesin.
O suçlu, bu suçlu demeden evvel bu durumun neden yaşandığına dair gözlemlerimi paylaşmak isterim.
Küreselleşme süreci ile birlikte dünyada başlayan liberalleşme dalgası, özel sektör için arz piyasası adına müthiş bir potansiyel teşkil ederken, büyük bir rekabet baskısı altına girmelerine yol açtı. Bu baskı; malların, sermayenin ve özellikle emeğin uluslararası bir boyut kazanmasıyla büyüdü.
Bu süreç devletlerin iktisadi büyüme beklentilerini ve hedeflerini saptırırken, vergilerin azalması sonucu kamu gelirlerinin küçülmesine ve nihayetinde harcamalarını tek başına finanse edememesine neden oldu. Bu tutum, devletlerin içine düştüğü finansal krizler yerel yönetimleri de etkisi altına aldı.
Yerel yönetim ekonomisi üzerine yapılan araştırmalardan yola çıkarak yazılan pek çok kaynakta yerel yönetimlerin yeni mali krizleri ele alınırken, krizin tanımı ve çözüm önerileri üzerine farklı görüşler de ortaya konuldu.
Örneğin Neo Liberal kuramcılara göre hizmet üretme kapasitesi yüksek bir yerel yönetim bu tür bir krizle başa çıkabilir. Hizmet üretme kapasitesinin de artması için temel koşul, projelere dayalı yeni yerel anlayışın hâkim olması, yerel yönetimin oluşması sürecinde devletten miras alınan her türlü mal ve hizmetin özel sektöre devredilmesi gerekmektedir. Böylece yerel yönetimler önce özel sonra da küresel sermayeyi kendine çeken bir cazibe merkezi haline gelerek bu krizden kurtulabilir.
Bu noktada Marksist anlayışa sahip kuramcılar ise yerel yönetimlerin toplumsal hizmetleri sunan kurumlar olmaktan çıkacaklarını, sermaye taleplerine göre hareket edeceklerini ve haliyle yerel, ulusal ve küresel sermayenin krizlerine ortak olacaklarını öne sürer. Onlara göre yerel yönetimler devletin sermaye birikimine katkıda bulunan, bu sermayenin yeniden üretim sürecine dâhil olmasını sağlayan yetkili bir organı olmak zorundadır.
Her ne şekilde olursa olsun bir yerel yönetimin ekonomik krizi, devletin karar vericileri, uluslararası sermaye gibi yapılardan kaynaklanmayabilir. Bizzat yerel yöneticilerin ‘’politik miyopluk’’ içinde olmaları da krize neden olabilir. Bu kavrama göre, kamu ekonomisi adına kamu bürokratlarınca alınan karar ve yapılan uygulamalar kısa dönemli düşünme alışkanlığına neden olur. Böylece uzun dönemde ekonominin gelişimini sağlayacak yatırım projeler yerine, kısa dönemlik projeler ile yerel yönetimin enerjisi harcanır.
Şayet Lüleburgaz sakinlerinin ek bütçe vesilesiyle düşünmeye başladığı bir kriz olmasa bile günümüz ekonomik şartlarında karar vericilerin; emlak, su, temel gıda, sağlık politikalarını gözden geçirip kentin sosyo- ekonomik yapısına, kaynakların etkin kullanımına, kamusal faydanın artmasına yönelik çalışmaları başlatması gerekiyor. Aksi takdirde askıda fatura gibi askıda bütçe dönemi başlar. Bu da hizmet – minnet dengesinin bozulması demektir.
http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 09:03 tarihinde yazdırılmıştır. |