HELAL KAZANÇ VE ALIN TERİ

Yazar - Ahmet Bostancı

HELAL KAZANÇ VE ALIN TERİ  

Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ın size verdiği helal ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının.”1 Peygamber(as): “Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.”2 buyuruyor.

“Rezzâk” olan Rabbimiz, kullarına sayısız nimetler bahşetmiştir. Helal ve temiz rızık peşinde koşmayı, haramlardan ise sakınmayı emretmiştir. Helalinden kazanmak için emek sarf etmeyi, alın teri dökmeyi öğütlemiştir. Nitekim O, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Rızkınızı Allah katında arayın, O’na kulluk edin, O’na şükredin; sonunda O’na döndürüleceksiniz.”3
Helal kazanç; el emeği ve göz nuruyla elde edilen nimetin “en hayırlı lokma” olduğunu idrak etmektir. Ölçüyü ve tartıyı eksiksiz yapmak, söz ve davranışlarda dürüst davranmaktır. Helal kazanç, işinin hakkını vermek, işçinin hakkını alın teri kurumadan ödemektir. Kul ve kamu hakkına riayet ederek kazancı ve ömrü bereketlendirmektir. Helal kazanç, maddi yönden yükselirken, manevi olarak tükenmemektir. Hırs ve tamahın esiri olmamak, boynunda hiçbir kulun vebalini taşımamaktır. Helal kazanç, yalan, hile ve aldatmadan kaçınmak, haram lokmayı, mideyi yakıp kavuran bir kor gibi görmektir. Ne acıdır ki modern zamanlar iş ve ticaret ahlakını da olumsuz etkiliyor. Dürüst, güvenilir, helal-haram hassasiyeti olan, işinin ve işçinin hakkını gözetenlerin sayısı elbette çoğunlukta. Ancak bunun yanında sadece maddiyat odaklı düşünenlerin, daha fazla kazanmayı hayatın gayesi sananların sayısı da artıyor. Çalışma ve ticaretin de bir imtihan, işini layıkıyla yapmanın da bir ibadet olduğu unutuluyor.
İslam, boğazımızdan geçen her bir lokmanın helal ve meşru olmasını imanımızın bir gereği olarak görür. İçki ve ticaretinden, kumardan, faizin her çeşidinden, hırsızlık, rüşvet, tefecilik, kamu malını üzerine geçirmek, stokçuluk ve karaborsacılık gibi her türlü haramdan şiddetle kaçınmamızı emreder. Unutmayalım ki, kim helalinden kazanıp helal yollarda harcarsa ibadeti kabul, duası makbul olur. Kazancı bereketle, hanesi huzurla dolar. Nihayetinde Allah’ın rızasına ve cennetine nail olur. Kim de yediğine, içtiğine, giydiğine haram bulaştırırsa malının bereketi azalır. Kazandığını zannederken aslında kaybeder. Dünya saadeti yok olur, ahirette ise cehennem azabına duçar olur. Nitekim Allah Resûlü (as) şöyle buyurmaktadır: “Haramla beslenen vücudun layık olduğu yer ancak cehennemdir.”4
Hayatımızın her alanında olduğu gibi iş ve ticaret hayatımızı da doğruluk ve dürüstlük üzerine inşa edelim. Allah’ın koyduğu helal-haram sınırlarını hakkıyla koruyalım. Helalinden kazanalım, helalinden üretelim, helalinden yiyelim ve helalinden harcayalım. Geçici dünya malını, kalıcı ahiret saadetine tercih etmeyelim. Resûl-i Ekrem (as)’in şu uyarısını unutmayalım: “Kıyamet gününde insanoğlu, malını nereden kazandığından ve nereye harcadığından hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan hiçbir yere kımıldayamaz.”5
Hayırlı Cumalar…   (Diyanet yayınlarından)

Dipnot;
1 Mâide, 5/88.
2 Tirmizî, Büyû’, 4.
3 Ankebût, 29/17.
4 Tirmizî, Cum’a, 79.
5 Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1.

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 07:38 tarihinde yazdırılmıştır.