SENİN İLETİŞİM DİLİN HANGİSİ Günlük Hayattaki Anlatım BozukluklarıYazar - Kader EkizHer birimiz günlük hayatta konuşurken farkında olmadan duygu, düşünce ve meramımızı anlatırken anlatım bozuklukları yaparız. Bunu daha hızlı düşünme sürecinde anlatacaklarımızın dil denilen sesli anlatım hızı ile örtüşmediğinde yaşarız. Düşündüklerimiz çok, fikirlerimiz ve paylaşımlarımızın fazla olduğu zamanlarda konuşurken Türkçenin içindeki dil kullanımına çok da dikkat etmeyebiliriz. İşte bu zamanlarda konuşurken anlatım bozuklukları yaparız.
Anlatım bozukluklarını bazen cümlede gereksiz sözcük kullanımı ile bazen çelişkili ifadeleri aynı cümle içinde kullanarak ya da dil bilgisi açısından doğru kullanmayarak yaparız. Bazen de sıralama ve mantık hataları ile konuşarak anlatım bozukluğu yaparız.
Oysaki duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine anlatırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması gerekir. Dinleyen herkesin duyduğu cümleden aynı şeyi anlaması, farklı anlamlar çıkarmaması gerekir. Yoksa cümlelerimiz anlatım bozukluğu taşır. Kavram kargaşasına, anlam belirsizliğine yol açar. Bu durumda iletişim tam olarak gerçekleşmez.
Cümlelerimizde düşüncenin belirtilmesinde belli bir görevi olmayan sözcükler gereksizdir. Bunu genelde günlük hayatta eş anlamlı veya yakın anlamlı kelimeleri aynı cümle içerisinde kullanarak yaparız. Ve zannederiz ki açıklamalarımız karşı tarafta daha iyi anlaşılacak. Bu büyük bir yanılsamadır. Bir cümle ne kadar açık ise o kadar anlaşılırdır. Bunu bazen de anlamca birbirini kapsayan sözcüklerin bir arada cümle içinde kullanarak yaparız. Örnek “okula yaya yürüyerek giderdi.” Yaya olmak yürümek demektir. Ne gerek var ki cümleleri açıklayıcı yapacağım diye anlatımı bozmaya.
Bazen günlük hayattaki yaşamsal çelişkilerimizi cümlelerimize dökerek de anlatım bozuklukları yaparız. Tam iki yıla yakın bir zaman insanlık koronavirüs ile uğraştı. İşte bir kafa karışıklığı daha. İki yıl mı sürdü yoksa iki yıla yakın bir süre mi devam etti pandemi. Bu cümlelerimizdeki “olasılık ve kesinlik çelişkisi” anlatım bozukluğuna yol açıyor. Bir şey ya kesindir, tamdır ya da olasılıktır, yakındır, net zaman içermez.
Bazen de sözcüğü yanlış anlamda kullanarak yaparız bu anlatım bozukluklarını. Burada sözcüklerin karşıladığı anlam iyi bilinmelidir. Bu olmazsa anlatmak istediğimiz düşünce ile ortaya çıkan düşünce farklı olur. Bu nedenle konuşurken ya da yazarken düşüncelerimizi tam ifade edecek sözcükleri kullanmalıyız. Aksi halde düşüncelerimizi iyi anlatamayız, hatta sözümüz yanlış anlaşılabilir. “yaşı geliştikçe” değil “yaşın ilerledikçe demeli. Bir şeyi sayıca az buluyorsak “azımsamak” kelimesini, bir şeye değer vermemek onu küçük görmek anlamı verilecekse “küçümsemek” kelimesini kullanmalıyız. “küçümsemek” sözcüğü bir şeyin niteliğiyle ilgilidir.
Bir diğer dikkatimi çeken anlatım bozukluğumuz ise sözcüğü cümlede yanlış yerde kullanmak ile ilgili. “Spor dalında yapılan yarışmada ülkemizi üç üniversiteli genç temsil etti.” Cümlesinde olduğu gibi “bir genç üç üniversite mi okumuş” yoksa anlatılmak istenen üniversiteli üç gencin birlikte temsil ettiği mi? Tabi ki üç gencin temsil ettiği anlatılmak isteniyor. O halde kelimeleri cümle içinde gördüğünüz gibi doğru kullanmanız gerekiyor.
Bu o kadar uzun konu ki deyimlerimizi yeterince doğru bilmemek, dolayısıyla deyimi yanlış anlamda cümlelerde kullanmak, anlam belirsizliği olan cümleler kullanmak, mantık yanlışlığı yapmak Türkçemizde dilimizi kullanırken en çok yaptığımız dil yanlışları yani anlatım bozukluklarıdır. Bir cümleyi duyan herkes aynı şeyi anlamalıdır. Biri başka diğeri başka anlam çıkarıyorsa aynı cümleden orada anlam belirsizliği var demektir.
Yani değerli okuyucularım, dil denilen anlatım zamanla okuyarak, iyi konuşmacıları dinleyerek; bazen okulda bazen de kişisel çaba ile düzelir, gelişir. İletişimimize verdiğimiz önem kendimize ve dilimize verdiğimiz değerle doğru orantılıdır. http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Kasım 2024, 23:41 tarihinde yazdırılmıştır. |