MENDERES DÖNEMİNDE VE GÜNÜMÜZDE YASAKLAR-1Yazar - Metin ATLIİmamoğlu’na yasaklar bize Menderes dönemini hatırlattı. Atatürk’ten beri ülke olarak iyi yönetilmiyoruz. Biz o yüzden bu hallerdeyiz. Hikaye hep aynı. Emperyalist ülkelerin desteğiyle sağ bir parti iktidar oluyor. Bu ülkeler ona bol miktarda borç para veriyor. Bu parayla gelir getiren fabrikalar yapılacağına hep para götüren yollar, köprüler, camiler yapılıyor. Mevcut fabrikalar özelleştirilip satılıyor. Madenler dış güçlere açılıyor. Her şey dışarıdan ithal edildiği için para yetmiyor. Sonra borçlar ödenemiyor. Dolar artıyor, halk fakirleşiyor. Seçimi kaybedeceğini anlayan iktidar baskı ve yasaklara başlıyor. Din sonuna kadar kullanılıyor. Bu iktidar gidince de hikaye sil baştan yeniden başlıyor. Bu bakımdan Menderes’in DPsi ile , Erdoğan’ın AKP’si arasında çok benzerlikler var. Bu durum 1950’de başladı, hala devam ediyor. O yüzden hikaye ye taa en baştan yani Menderes döneminden başlarsak olayı daha iyi anlarız.
İkinci dünya savaşı yeni bitmişti. Bütün ülkeler ekonomik sorunlarla boğuşuyordu. İnönü döneminde de yokluk vardı. Adnan Menderes ve arkadaşları Demokrat Parti’yi (DP) kurdular ve 1950 yılında seçimi kazanarak iktidara geldiler. 10 sene ülkeyi yönettiler. Amerika Marshall yardımı altında bir çok ülkeye borç veriyordu. Türkiye’ye de verdi.
Türkiye’ye tahıl ambarı görevi verildi. Savaştan sonra yıkılan Avrupa’yı biz doyuracaktık. Topraklarımız verimliydi. Ülkemizin % 82’si çiftçiydi. Traktörler alındı, yollar yapıldı. Hafif sanayi ye müsaade ettiler ama ağır sanayi yatırımlarımıza müsaade etmediler. Madem Amerika bize borç vermişti, ne yapıp ne yapmayacağımıza da o karar veriyordu.
Amerika adama iyilik olsun diye para vermezdi. Bir kere borç aldın mı emir de almaya başlarsın. 1951 yılında Kore iç savaşı patlak verdi. Kore taa dünyanın öbür ucundaydı. Bu savaşla bizim hiçbir alakamız yoktu. Amerika bizden asker istedi. “Madem borç aldın, asker de vereceksin” dedi. Kore’ye 14 bin 939 asker gönderdik. Bunu yaparken bir meclis kararı bile alınmadı. 722 askerimiz şehit oldu. Bu savaşta tam 3 milyon insan öldü. Kore’yi ikiye böldüler. “Biz niye gittik, neden savaştık” kimse sorgulamadı.
Amerika’ya yaptığımız bu iyilikten sonra 1952 yılında NATO’ya alındık. İyi halt ettik. Sivaslı işadamı Nuri Demirağ uçak fabrikası kurmuştu. Yeşilköy havaalanının olduğu yer olan çiftlik satın alındı. Pilot yetiştirilmek üzere Gök Okulu kuruldu. Burada tam 290 pilot yetişti. Aynı okulda uçakların bakım ve tamirini yapacak teknisyenler yetiştirildi. Ve 1936 yılında ilk uçak D.36 uçmaya hazırdı. 1938 yılında 6 kişilik ilk yolcu uçağı üretildi. Uçaklardan biri kaza yapınca İnönü hükümeti Türk Hava Kurumu’na (THK) bu uçaklardan almayarak büyük bir hata yaptı. Atatürk hem iyi bir asker, hem de iyi bir siyasetçiydi. İnönü de iyi bir askerdi ama iyi bir siyasetçi olduğunu söyleyemeyiz. İyi bir siyasetçi olsaydı ne yapar eder bu uçak üretimine destek verirdi. Nuri Demirağ’da uçakları yabancı ülkelere satmaya başladı. 1944 yılında ürettiğimiz gerçek yerli ve milli yolcu uçağımız dünya da havacılık otoriteleri tarafından A sınıfı uçak kategorisine alındı. O yıllarda bu başarı çok büyük bir gurur kaynağımız olmuştu.
Sonra ne mi oldu? Önce fabrikanın ihracat yapması yasaklandı. Ve 1952 yılında Menderes zamanında uçak fabrikamız kapandı. Devam etseydi bugün havacılık sektöründe söz sahibi bir ülke olacaktık. Ama para veren Amerika uçak üretmemizi istemedi. Daha sonra Eskişehir tank fabrikamızı ve Kırıkkale silah fabrikalarımızı da kapattık. Gerekçe hazırdı. Ürettiğimiz uçaklar, tanklar ve silahlar NATO standartlarına uymuyor denildi. Amerika büyük bir ülkeydi ve bizim dostumuzdu. O bize istediğimiz zaman para, istediğimiz zaman uçak, tank veriyordu. Üretmeye ne gerek vardı.
Aynı dönemde basma ve traktör fabrikalarımız özelleştirildi ve sonra da kapatıldı. Yabancılar ülkemizde petrol arayamıyordu. Bu yasa da değiştirildi ve yabancıların petrol aramasına izin verildi. Marshall yardımı verirken şartlardan biri de Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıydı. Amerika halkımızın cahil kalmasını istiyordu. Cahil halkı yönetmek çok daha kolaydı. Menderes hükümeti 1954 yılında dünyaya örnek olmuş Köy Enstitüleri’ni kapattı. Haftaya Menderes’i anlatmaya devam.
http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 08:23 tarihinde yazdırılmıştır. |