İSLAM’A ve İNSANLIĞA HİZMETLE GEÇEN BİR ÖMÜR; AHMET TUNALILAR HOCA EFENDİ (RAHMETULLAHİ ALEYH)Yazar - Eyyüp Sabri ErdemFani hayatın, baki hayat için güzel bir sermaye olduğunu anlayanlar, fani hayatın geçiciliğine kapılıp hayat sermayelerini oyun ve oyalanma ile geçirmezler. Dünyevi manadaki her türlü meşakkat ve sıkıntıyı göze alarak, Alemlerin Rabbi olan Allah’a itaat ve kulluk ölçülerinde hareket ederler.
İnsan vardır; koca bir ömrünü beyhude gayretler, faydasız ve boş çabalar, mâlâyâni işler içinde geçirir gider.
İnsan vardır; ömürünü tamamen ilim, hikmet, irfanla, İslam’a ve insanlığa hizmet etme isteği ve gayreti ile yeni nesillere örneklik teşkil edecek güzellikler içinde, geleceğe ve insanlığa büyük eserler bırakabilme gayret ve faaliyeti ile geçirir.
İşte hayatını yaradılış gayesi ve asli vazifesi Allah’a iman ve itaat olarak geçiren yaşadığı yerde Lüleburgaz ve Trakya bölgesinin tamamında topluma faydası olan ömrünü “Emr-i Mâruf Nehy-i An-il Münker” yani iyiliği emredip kötülüklerden yasaklayarak geçiren güzel Müslüman vasıflarını taşımada örnek olan son devrin Alim ve Mutasavvıflarından Ahmet Tunalılar Hocaefendi’nin vefatının ikinci sene-i devriyesi münasebetiyle geçen sene yazmış olduğum yazıyı tekrar paylaşıyorum;
Çok ufak yaşta tanımıştım kendisini, Lüleburgaz’da Sokullu Mehmet Paşa camii yanında kubbeler altı diye isimlendirilen muhitte muhasebe bürosu işletiyordu. Halil Becerenel ve Avni Sezer abiler ile birlikte idiler, aslında muhasebe bürosu sohbete ve ziyarete gelenlere ortam olması içindi.
İlk tanıdığımda Saçı sakalı yarı yarıya beyazlaşmış ama yüzünün beyazı ve nuru oldukça dikkat çekici idi. Kibar, kimseyi kırmayan, karşısındaki muhatabına değer veren, kızmadan sabırla ve derdine çare olmak niyetiyle muhatabını dinleyen ince ruhlu, temiz ve şık giyimli, konuşması sakin ama etkileyici tane tane ve acele etmeden konuşma hali ile İslam’ı tebliğ ediyor idi. İnsanda ilk bıraktığı izlenim; heybet ve sükunet hali idi,konuşması etkileyici ve akılda, gönülde iz bırakır idi. Yüzü temiz, ruhu temiz, kıyafetleri temiz, konuşması temiz, ahlakı güzel idi. Niyeti ve gayreti Allah rızasını kazanmak içindi, konuşurken çevresindeki insanlara faydalı olma gayreti içinde idi. Gülümsediği zaman ışıl ışıl ve etrafına sanki nur saçar gibi idi.
Kendisine zulmedeni affeder, darılana iyilik ve ihsanda bulunurdu. Kendisinde mal, mevki, şöhret kısacası dünya hırsı bulunmazdı. Övülmeyi hiç sevmez ve kendisini övdüklerinde kızardı. Tevazu sahibi idi. Kendisini hiç kimseden üstün görmezdi. Hiç kimseyi aşağıladığı görülmemiştir. İlim ve takva sahibi idi, amellerini İhlas ile yapmaya gayret ederdi. Kimseye yük olmaz, aksine çevresinde bulunan herkesin yükünü hafifletmeye gayret ederdi. Kimsenin zararını istemezdi, Kimseye de zarar verdiği görülmemiş idi. Herkese merhamet ederdi, İnsanların ahiret saadeti için çalışır, ”Söz vermek borca girmek gibidir”kaidesine uyar kesinlikle ve kesinlikle sözünde dururdu. Emanete riayet eder,kimseye hıyanet etmezdi. Suizanda bulunmaz, gıybet ve fitneden kaçardı. Haklı olsa da münakaşa etmekten kaçınır ve etrafındakilere de bunu sıkı sıkıya tembih ederdi ve her fırsatta “Münakaşadan kaçının münakaşa dost kazandırmaz derdi”. Belalara, sıkıntılara göğüs gerer, Rabbimizin verdiği nimetlere şükreder ve talebelerine de her zaman Allah’ın verdiği nimetlere şükredin başınıza gelen bela ve musibetlere de sabredin diye tavsiyede bulunurdu. Her işini ehline danışarak iş yapmaya gayret eder ve bunu tavsiye ederdi. Özellikle günah işlemekten ve bilhassa imansız gitmekten çok korkar, çok istiğfar ederdi. Allah’ın zikrini dilinden ve kalbinden düşürmez ve tarikat ve tasavvuf dersi olan zikri talebelerine emrederdi.
İçi dışı bir, sözü özü aynı, ameli düşüncesine uygun kimse idi. Onun içi dışından daha güzeldi. Göründüğünden daha mükemmel bir ahlaka sahipti. Alemlerin Rabbi olan Allah-u Teâlâ’nın kendisini bilmesi ile yetinir tanınmaktan ve şöhretten kaçardı, insanlardan bir şey beklemezdi. Güzel hallerini insanlardan gizlerdi. Halkın içinde Hak ile beraber idi.
Küçük-büyük fark etmeyecek bir şekilde, yakınlık veya uzaklık gözetmeden, cahil-alim ayırmadan, herkese karşı çok nazik ve edepli davranır idi.
Talebelerine ve sevenlerine bir tavsiyede bulunurken, onların hoşlanacağı bir dil ve üslup ile anlatırdı. Kalbe girmeyen sözün vücutta bir etki yapmadığını çok iyi bilirdi. Sözün kalbe işlemesi için de tatlı ve yumuşak olması gerektiğini söylerdi ve çevresindekilere tatlı ve yumuşak davranırdı.
Günahlardan korktuğu kadar, iyilik ve ibadetlerindeki kusurlardan da korkardı. “Rabbimize karşı edebi koruyamadık, hiçbir amelimizi ona layık yapamadık” diye, söylerdi. Amellerine değil, Allah’ın rahmetine güvenirdi ve sevenlerine bu hali tavsiye ederdi. Onun sevgisi de tepkisi de Allah rızası içindi. Kimseyi dünyevi bir çıkar ve menfaat için sevmezdi. Kızması da Allah rızası içindi.
Yıllarca İstanbul Beyazıt camiinde ve Süleymaniye’de Kirazlı Mescit’te Celaleyn tefsirini yapan hocası Cemalettin ARVASİ Hazretlerinin sohbetlerini arkadaşlarıyla gitmişler, bu dersleri kasetlere kayıt etmişler ve kaydettikleri bu dersleri Lüleburgaz’da dinlemeye ve mütalaa etmeye başlayarak yaşadıkları şehrin ve Trakya’nın manevi yapısının önemli ölçüde değişmesinin başlangıcını oluşturmaya başlamışlardı.
Senelerce evlerde devam eden bu sohbetler bu bölgenin manevi manada inşasının çekirdeğini oluşturmuş ve insanların ruhunun ve yaşadığımız toplumun şekillenmesinde etkili olmuştu,8-10 arkadaş ile başlayan bu hizmet hareketi yıllar sonra binlerce kişiye ulaşacak noktaya gelmişti.
Yaşadığımız şehrin manevi hayatının gelişmesinde ciddi manada gayretlerde bulunmuş her kesimden insanın sevgi saygı ve teveccühünü kazanmış olan Ahmet Tunalılar Hocaefendi, 30 Temmuz 1930 yılında Bulgaristan'ın Eski Cuma vilayetinde doğdu. Ailesi 1935 yılında, henüz 5 yaşında iken Türkiye'ye göç ettiler ve Lüleburgaz'a yerleştiler. İlk geldikleri yıllarda Dere Mahallesine yerleştiler, daha sonra Gündoğu Mahallesi’nde ve en son olarak Kocasinan Mahallesi'nde ikamet ettiler. Babasının adı Veli, annesinin ismi Fatma’dır. Üçü kız, biri erkek olmak üzere dört kardeştiler ve kardeşlerin en küçüğüydü. 1958 yılında Safinaz Hanımefendi ile evlenmiştir, bu evlilikten İki kızı, dört torunu olmuştur.
Eğitim-öğretim hayatına Kocasinan İlkokulu'nda başladı, Lüleburgaz Ortaokulu'nda eğitim-öğretim hayatını tamamladı. Askere gidene kadar Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde de terzilik yaptı. Askerden döndükten sonra imtihana girdi ve devlet memurluğuna atandı. Lüleburgaz Türkgeldi çiftliğinde çalışmaya başladı ve bir süre sonra muhasebe yardımcısı olarak vazife verildi Daha sonraki yıllarda görevine Muhasebe Müdürü olarak devam etti ve 1979 yılında emekli oldu. 1982 yılında ise arkadaşları ile birlikte hacca gitti.
Sokullu Mehmet Paşa Camii Eski Eserleri Koruma Derneği'nin uzun yıllar yönetiminde bulundu ve hizmet etti. Aynı zamanda Lüleburgaz Eğitim ve Yardımlaşma Derneği ile Zindan Baba Tasavvuf Yolu Derneği'nin kurulmasına ön ayak oldu. Uzun yıllar çalıştığı Türkgeldi Çiftlik Camii yapımına vesile oldu. Küçük çocuklar için Kur'an kursları açılmasına destek oldu.
Yaşadığımız coğrafyanın İslâm Alimlerinden idi, (veli, mutasavvuf) binlerce talebe yetiştirdi, örnek yaşantısıyla ve sünnet-i seniyyenin vücud bulmuş haliyle hepimizin hayatında derin izler bıraktı ve örnek oldu.
Rabbimizin rızası için yaşadı; 90 yıllık hayatında derdi İslam, gayreti İslam, davası İslam, sevdası İslam oldu.
Kendi için hayat sürmedi, çevresindeki insanlara Allah'ın dinini anlatmak için her zaman gayret etti.
25 Temmuz 2021 tarihinde fani alemden baki aleme irtihal eyledi.(Kabri İstanbul Eyüpsultan semtinde Pierloti tepesine çıkarken sol güzergahta Hocası Seyyid Cemaleddin Parlakışık efendinin (Rahmetullahi Aleyh)kabrinin ayak ucundadır
Bize büyük ve güzel bir miras bırakarak ahirete göçtü;
Evet güzel bir miras olan, Ehl-i Sünnet vel Cemaat iman ve itikadının ölçülerini öğretti, tasavvufi hayatta Anadolu irfanı denilen bir hayat tarzını yaşadı ve öğretti, Peygamber Efendimizin (Aleyhisselam) sünnet-i seniyyesinin örneklik halini yaşayarak gösterdi ve öğretti. Allah’a, onun dinine düşman olanlara karşı sağlam bir imanın vücut bulmuş hali ile ve emr-i Peygamberi olan(Aleyhisselam)”Kişinin sevdiğini Allah için sevmesi ve düşmanlık ettiğini de Allah için düşmanlık etmesinin” mücessem halini yaşantısıyla ve tavrıyla gösterdi…
Biz sevenleri ve talebeleri olarak yaptığı hizmete, durup dinlenmeden gösterdiği gayrete, Allah rızası için yaşadığı hayata ve sarsılmaz kuvvetli imanına şahidiz.
Rabbimiz rahmet eylesin, rahmeti ile muamele eylesin.
Mekânı cennet, derecesi âli, komşusu Peygamber Efendimiz aleyhisselat-u ves-selam olsun.
Ahiret hayatında başta Peygamber Efendimize (Aleyhisselam) ve bu yolun büyükleriyle birlikte, ona kavuşmak dua ve temennisi ile…
Selam ve Dua İle http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 08:37 tarihinde yazdırılmıştır. |