2023 Seçimlerinin Ardından -5Yazar - Ozan AkarsuAralık ve Ocak ayı boyunca Kılıçdaroğlu adaylığına karşı gelişen ittifak içi söylem, şubat ayı itibariyle kamuoyu baskısına dönüşmek üzereydi.
Mesela Aday olma yazan pankartlar tutan gençler CHP Genel Merkezi önüne gidiyordu. CHP Gençlik Kolları Başkanı Gençosman Killik ise “Birilerinin eline pankart tutuşturup, genel merkeze gönderenler fazla şaşırmasın, sabrımızı taşırmasınlar.” mesajını paylaşıyordu.
Bu ve bunun benzeri tutumlar bir genel merkezlerin yararına değil, orta ve uzun vadede zararına olur. CHP Gençlik Kolları Başkanı böylesi durumlarda sabrımızı taşırmayın diyeceği yerde aşağıya inse, pankart taşıyanların yanına otursa, onlarla çay içse dertleşse partisi için daha faydalı bir iş yapmış olurdu.
Bu noktada anlaşıldı ki; muhalif kesimin sadece oy vereceği liderin karizmatik olmasını değil, oy vereceği partinin şeffaf ve gelişmeye açık olmasını istiyordu. Derdini anlatmaya çalışan insanlara ‘’piyon, maşa, yandaş’’ diyerek yüklenen hiçbir yönetim anlayışı başarılı olmamıştır ve olamayacaktır. En iyi ihtimalle yerinde sayacaktır. Onları kışkırtan ve fişekleyen yandaş kalemşorlar ise halkın gözünde asla itibar görmeyecektir.
Seçim süreci devam ederken, Türkiye tarihi için dönüm noktası olan felaketlerden birini yani 6 Şubat depremlerini yaşadık. Bu andan itibaren muhalefetin adayının kim olacağı tartışması rafa kalktı. İktidarın afet yönetimindeki zafiyetin, geçmiş dönemdeki hataların, yardım koordinasyonlarının tartışıldığı bir ay geçirdik. Bu ay içinde hiçbir siyasi liderin söylem konusunda hata yaptığını düşünmüyorum. Her şeyden evvel bu ülkenin yöneticisi olduklarının ön plana çıktığı bir ay oldu. Tanıdıklarımızı, yakınlarımızı kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, geride kalanların yaralarını milletçe sarmaya çalıştık.
Mart ayının başında ise Kılıçdaroğlu adaylığı ön plana çıkarken Meral Akşener’in sert konuşmasına şahit olduk. “Milletin İmamoğlu ve Yavaş’ı göreve çağırdığını” söyleyen Akşener, “Ya tarih olacağız, ya tarih yazacağız.” Diye sözlerine devam ediyordu. Bir anda CHP içinden bir kesim, Akşener’e sistematik olarak hakaret yağdırmaya başladılar. Yaşadığımız kentimizde dahi o günlerde ‘’aday adayı’’ olan isimlerin bile bu hakaret furyasına katıldığına şahit olduk. Meral Akşener’in 72 saatlik süreçte ne fetöcülüğü kaldı ne gladyoculuğu…
Bu noktada şunu eklemek isterim ki; yıllarca dedemin partisi CHP diyerek, halkın siyasi tercihlerine güvenerek ağzına geleni söyleyebilme cesaretine sahip olan bir kesim ne yazık ki Lüleburgaz’da da varmış. Trakya’da CHP’li olmak Atatürkçülük yapmak çok kolay! Yalnız aynı yerde yaşıyoruz ve yüz yüze bakıyoruz. Yarın bir gün birbirimizin kapısını çalacağız hiç olmadı yolda karşılaşacağız. Bu ağza alınmadık laflar söyleyenler o zaman ne yapacaklar? Madem öyle alın bu seçim sonucunu tepe tepe kullanın.
Altılı Masadaki İYİ Parti krizi Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş’ın Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak kampanyaya katılması şartıyla aşıldı. İYİ Parti bu duruma tam manasıyla razı olmamak için kendi listesiyle seçime girdi ama gösterdiği adayların aldığı oylara bakacak olursak, İYİ Parti’nin potansiyel oy oranının oldukça altında kalmasına sebep olduğunu söyleyebiliriz.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemeyenler Kılıçdaroğlu karşıtı değildi. Ülkeleri için her saniye endişelenen, seçim sürecinde elinde kâğıt kalem hesap yapan, formül üretme gayretiyle nice siyasetçiyi cebinden çıkaran duyarlı bir kesimdi. Şayet ayrımcı, ırkçı, alevi düşmanı olsaydı adaylık ilanından sonra Kılıçdaroğlu’nun arkasında kenetlenmezdi. http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 09:55 tarihinde yazdırılmıştır. |