İSLAM DİNİNDE ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİYazar - Eyyüp Sabri ErdemKişinin dünya ve âhiretini ilgilendiren en mühim tercihlerinden biride Arkadaş tercihidir. Zira insanın yaşadığı hayat içerisinde duygu, düşünce, sosyal hayat olarak en çok tesiri altında kaldığı kişi, arkadaşlık ve dostluk ettiği kişidir. Peygamber efendimiz (Sallâllâhu aleyhi ve sellem)arkadaş seçimi hususunda çok hassas davranılması gerektiğini bizlere söylemiş ve bu konuda azami hassasiyet göstermemizi emretmiştir: “Kişi arkadaşının dîni üzeredir (onun yaşayış tarzından etkilenir). Öyleyse her biriniz arkadaşlık edeceği kişiye dikkat etsin.” diye biz ümmetini uyarmıştır. (Ebû Dâvûd). Bu önemli bir hakikat ki; kişi, arkadaşlık ettiği dostluk ettiği kişinin hayat biçiminden çok etkilenir. Arkadaşının düşünce yapısı ve hayat tarzı neyse ona göre bir hayat tarzını örnek alır, benimser ve takip eder. Ashab-ı Kîram’dan Enes (Radıyallâhu anh)arkadaşlarıyla bir araya gelmiş iyi arkadaşın hasletlerinden, misâlinden konuşuyorlardı. Tam o arada Peygamberimiz(Aleyhisselam)geldi ve onların konuştuklarını dinledi ve bir misal ile iyi ve kötü arkadaşın hâlini onlara şu şekilde tarif etti: “İyi arkadaş, güzel koku satan kimse gibidir. Sana ondan hiçbir şey isabet etmese bile (en azından) güzel kokusu isabet eder. Kötü arkadaş da bir körükçüye benzer. Onun ise; is ve kokusundan bir şey bulaşmasa da (en azından) sana dumanı isabet eder.” (Ebû Dâvûd). Onun için mü’min; arkadaş seçiminde çok hassas davranmalı, arkadaşını iyi seçmelidir. Bu noktada şunu da çok iyi anlamak gerekir mü’min; ancak mü’min ile arkadaş olur, dost olur. Zira hadîs-i şerîfimizde geçen halîl kelimesi; dost, arkadaş, yakın arkadaş, teklifsiz dost, yâr gibi mânâlara gelmektedir. Halîl; insanın en yakın dostu, üzüntüde ve sevinçte beraber olduğu kişidir. Burada ise kalp devreye girmektedir. Onun için mü’min, ancak mü’min ile dost olur. Bu mânâda mü’min; mü’min olmayanlara karşı insâniyet gösterir merhametli olur, karşısındaki yardıma muhtaç bir durumda ise yardım etmeye çalışır ama asla onlarla dost olmaz, samimî arkadaş olmaz. Alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ hazretleri Kur’ân-ı Kerim’de: “Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin.” (Mümtehine sûresi 1). “Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkâr edenleri dost edinmesinler.” (Âl-i İmrân sûresi 28) buyurarak, mü’minlerin mü’min olmayanları dost edinmemesi konusunda îkazda bulunmuştur. Yine Rabbimiz Mücâdele Sûresi’nin 22. âyet-i kerîmesinde mü’minlerin de asla böyle bir şeye yönelmeyeceklerini şu şekilde ifade etmektedir: “Allah’a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soyları olsalar bile, Allâh’a ve Peygamberi’ne düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin.” Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu aleyhi ve sellem)de şöyle buyurmuştur: “Mü’minden başkasıyla arkadaşlık etme, yemeğini de (Allah’tan) korkan takvâ ehli kimselerden başkası yemesin.” (Ebû Dâvûd) Sevgili Peygamberimiz(Sallâllâhu aleyhi ve sellem)mü’minler arasında kuvvetli arkadaşlıklar, dostluklar kurulmasını tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Bir kimse biriyle arkadaşlık kuracağı zaman ona ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü bu, dostluğu pekiştirir.” (Tirmizî)
ARKADAŞLIK ve DOSTLUKTA OLMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ HUSUS VEFALI OLMAKTIR
Vefâ denilen kavram, dostluğun merkezini ve özünü oluşturur. Dostluklarda vefâ öyle bir boyuttadır ki babanın dostunu ziyaret etmeye kadar gider. Peygamber efendimiz (Aleyhisselam)Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Babanın dostunu gözet, onunla ilgini kesme. Yoksa Allah senin nûrunu söndürür.” (Buhârî). Bundan dolayıdır ki samimiyet ,arkadaşlık, dostluk; emek sarfetmek ister, fedâkârlık göstermek ve görmek ister. Bundan dolayıdır ki kalıcı dostluklar kurmak mühimdir. Esas olan ise dostluklar kurmaktan ziyade dostluğu korumak ve devam ettirmektir. Bu mânâda Peygamber Efendimiz(Aleyhisselam)ümmetine şöyle bir nasihatte bulunmaktadır: “Kardeşinle tartışmaya girme, onunla incitici biçimde şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.” (Tirmizî). Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de: “Ey îmân edenler! Allâh’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe sûresi 119) buyurarak, mü’minlerin ancak doğru kişilerle, sâdıklarla beraber olmasını, dostluk kurmasını emir buyurmuştur. İnsan ülfet ettiği kişi ile dostluk kurar. Bu hakikati, Ebû Hüreyre (Radıyallâhu anh)’ten nakledildiğine göre, Rasûlullah Sallâllâhu aleyhi ve sellem)şöyle dile getirmiştir: “Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır.” (Müslim) Ancak şu da var ki dostlukta da düşmanlıkta da îtidâli ölçüyü elden bırakmamak esastır. Ebu Hureyre den (Radiyallahu Anh)nakledilen bir hadis-i şerifte “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olur. Nefret ettiğinden de ölçülü nefret et, belki bir gün dost olur.” (Beyhakî). İyi arkadaş, iyi dost kişiyi doğruya Rabbimizin razı olduğu yerlere götürür. Kötü dost da kötüye ve Rabbimizin razı olmayacağı yerlere götürür… Rabbimiz; dünyada iken kötü arkadaş, kötü dost edinenin mahşerdeki hâlini daha doğrusu pişmanlığını şöyle dile getirmektedir: “O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek: “Keşke Peygamber’le birlikte aynı yolda olsaydım! Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim! Meğer bana uyarıcı mesaj geldikten sonra, o dost bildiğim kişi bu mesajdan beni saptırmış!” İşte şeytan insanı (böyle) çaresizlik içinde yapayalnız bırakır.” (Furkān sûresi 27-29). Netice itibarıyla mü’min, arkadaşlık ve dostluk kuracağı kişiyi iyi seçmelidir. Dünya ve âhirette kendine faydalı olacak arkadaşlar, dostlar edinmelidir. Zira hakikî dost ve arkadaş öyle bir kimsedir ki; niyeti hâlis, konuşması dürüst, hâl ve hareketleri düzgündür. Her dâim üslûbunca doğruyu söyleyendir. Dost; sırdaştır, fedâkârdır, vefâ sahibidir. Dost; kusurları görmezlikten gelir ama gerçekleri de yüzüne söyler, arkadan konuşmaz. Hakikî dost, arkadaşına karşı iyi davranandır. Zira; “Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır. Allah katında komşuların en hayırlısı ise komşusuna karşı hayırlı davranandır.” (Tirmizî 28). İşte böyle dost; “Mü’min mü’minin aynasıdır.” (Ebû Dâvûd) hadîs-i şerîfinin tezâhür ettiği bir dosttur. Sözün özü insanın şu fânî ve geçiçi dünya hayatında; derdini kederini, sevincini kısaca iyi gününü kötü gününü paylaşabileceği, vefâ sahibi ve gönülden seven bir dostu olmalıdır.Çünkü dost ve arkadaş dediğin yük olmaz, dostlarının yüklerini hafifletir; dost dediğin insanın içini ferahlatır. Dost; hakikatı ve doğruları söyler, dostunun yanlışlarını gösterir. Bu bakımdan mü’min; dostunu arkadaşını, iyi seçmelidir. Zira insanın hayatını; duygu, düşünce ve hayat biçimi olarak en çok dostları etkiler ve hayatının iyi ya da kötü olacak şekilde dostları belirler. Ayrıca şu da gözden kaçırılmamalıdır ki, bir hadis-i şerifte de ifade edildiği gibi; “Kişi âhirette sevdiği ile beraber olacaktır.” (Buhârî)
KÖTÜLERİ ARKADAŞ EDİNMEMEK
Kötülerle, hak yoldan sapmışlarla, işi gücü insanları doğru yoldan saptırmakla uğraşan kimselerle arkadaşlık kurmanın ve onlarla dostluk tesis etmenin âhirette telafisi mümkün olmayan pişmanlığa sebep olacağı Kur’an’da özellikle belirtilmiştir: “O gün (Kıyamet gününde) zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!” “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” “Andolsun, Kur'an bana geldikten sonra beni, ondan o, saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.”(Furkan sûresi 27-29). Kötü arkadaş, kişiyi kötülüğe ve Rabbimizin razı olmadığı hal ve hareketlere sürüklediği gibi, onun doğru yoldan sapmasına veya sapık yola girmesine de vesile olur. Atalarımız “Üzüm üzüme baka baka kararır” diyerek dost ve arkadaşın kişiye tesir edeceğini ve onun huyunu, hal ve hareketlerini taklit edeceğinden dolayı, zamanla hayat biçiminin ona benzeyeceğini söylemişlerdir.Yine “Arkadaşını bana söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü de dost ve arkadaşın ciddi manada kişinin sosyal hayatını ve ahlaki yapısını etkileyeceğini işaret etmektedir. Bundan dolayı, iyiyi, doğruyu ve Hakk’ı ve hakikati tanıyan, Allah’a hakkıyla iman etmiş, emir ve yasaklarına itaat eden kimseleri arkadaş edinmek, hem bu dünyada saadete sebep, hem de âhiret hayatında ebedi mutluluğu elde etmeye en önemli sebep olacaktır.
KÖTÜ ARKADAŞ KİŞİYİ MADDİ MANEVÎ HELÂKE GÖTÜRÜR
İyi arkadaşlar, kişinin cennete girmesine vesile olduğu gibi, kötü arkadaş da cehenneme girmesine sebep olur. Kur’an-ı Kerîm de, âhirette Allah’ın samimi/hâlis kullarının, naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde birbirleriyle sohbet edecekleri anlatılır. Onlara yapılan ikramlardan söz edilir. Bu esnada birbirlerine dönerek dünyadaki hallerinden birbirlerine soracakları şöyle ifade edilir.(Sâffât sûresi 39-50)“İçlerinden biri: ‘Benim, bir arkadaşım vardı’ der.” “O arkadaş derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz, ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalandırılacak mıyız?” “(O zat, dünyada geçmiş olan hâdiseyi anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.” İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.” “Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum” dedi.”(Sâffât sûresi 51-58). Âyetlerde açıkça görüleceği üzere, kötü, inançsız, Allah’ı ve ahiret gününü inkar eden arkadaş, insanı dünyada kötülüğe ve inkârcılığa sürükleyeceği gibi ahiret hayatında onu, cehenneme de sürükleyebilir. Allah’ın rahmetinden mahrum kalmasına sebep olabilir. Rabbimiz kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de;“Rahmân’ın zikrinden gafil olan kimseye Allah Teâlâ, kendisinden ayrılmayan bir şeytanı musallat eder. Şeytanlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar. Onlar, bu sapıklığın farkında olmaz hatta böyle bir gafletin içerisinde bulundukları halde, kendilerinin doğru yolda olduğunu sanır ve iddia ederler. (Zuhruf sûresi 36-37). O şeytanın dostu olan kimse en sonunda Allah’ın huzuruna gidince: “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! der.” Neticede pişmanlığın fayda vermeyeceği her ikisinin de azapta ortak olacakları bildirilir.(Zuhruf sûresi 38-39)buyurmuştur. Peygamber efendi’mizin(Sallallahu aleyhi ve Sellem)arkadaş ve dost seçimi hususundaki şu önemli açıklaması bu konuda büyük önem arz etmektedir: “Kişi dostunun dini (ahlâkı) üzeredir. Öyle ise sizden biriniz kiminle dost olduğuna iyi baksın (kiminle arkadaşlık kuracağına iyi karar versin.)”(Ebû Dâvûd)
ARKADAŞLIK ve DOSTLUK İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
Ebû Hüreyre’den (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel). Ebû Hüreyre’den (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî, Ebû Dâvûd). Ebû Musa’dan (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim,Buhârî) Ebû Saîd’den (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre o, Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle derken işitmiştir: “Sadece müminle arkadaş ol! Yemeğini de ancak takva sahibi olan yesin!” (Ebû Dâvûd). "Mü'minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organlan da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler." (Müslim). "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılanndan birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter." (Müslim,Tirmizi). "Dikkat edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslümana, gönül rızası olmadan kardeşinin malı helal değildir." (Tirmizi). "Kim, gıyabında bir din kardeşi için dua ederse, onun yanındaki görevli melek: 'Amin! Senin için de bir benzeri verilsin' der." (Müslim). "Biriniz kardeşine sevgi duyduğunda bu sevgisini ona bildirsin." (Tirmizi). “Zandan sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların özel hallerini araştırmayın, konuşmalannı dinlemeye çalışmayın, birbirinizin alışverişini kızıştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kullan kardeşler olun." (Buhari). “Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır." (Müslim). "Kardeşinle (gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kinci şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme." (Tirmizi). "Beni yaşatan (Allah)'a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın." (Ahmed b. Hanbel). "Kim din kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü cehennem ateşinden korur." ( Tirmizi). "Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet edip seni (o şeyle) imtihan eder." (Tirmizi). Rabbimiz, hakikî dost olmayı ve hakiki dostlar edinmeyi, bu sayede rızasını kazanmayı, razı olduğu kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin!
Selam ve Dua İle http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 08:30 tarihinde yazdırılmıştır. |