İSLAM DİNİNDE ZİNA ve BÜTÜN EŞCİNSEL İLİŞKİLER YASAKLANMIŞTIR(BİRİNCİ BÖLÜM)Yazar - Eyyüp Sabri Erdemİslam, zina yapmayı ve yanı sıra bütün çeşitleriyle eşcinselliği de açıkça yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de eşcinsel ilişkinin çok çirkin bir fiil olduğu ve Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemek anlamına geldiği açık ve kesin bir şekilde ortaya konmuştur
İslâm’ın eşcinsellikle ilgili tavır ve yaklaşımı başta Lût kavmiyle ilgili âyetler, sonra da konuyla ilgili hadisler tarafından ortaya konulmuştur.
Bilindiği üzere Kur’ân-ı Kerim, fert, aile ve toplum hayatına dair vermek istediği bir çok mesajı eski kavimlere dair kıssalar üzerinden verir. Yüzlerce âyet-i kerimede eski kavimleri helak olmaya ve felakete sürükleyen,isyan,günah, zulüm, fesat, haddi aşmışlık ve şirk(Allah’a ortak koşma)üzerinde durularak mü’minlere önemli dersler verilir,
benzer hatalara düşmemeleri için onlar ikaz edilir.
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim, daha önceki dönemlerde yaşıyan kavimlerle ilgili ilâhî gazaba sebep olan o kavimlerin işlemiş olduğu farklı günahlardan bahseder. Hz.
Lût’un(Aleyhisselam)peygamber olarak gönderildiği kavimle ilgili olan günah ise eşcinselliktir. Bu kavimle ilgili ayetlerin merkezinde onların eşcinsel fiilleri yer alır.
Kur’ân-ı Kerim, eşcinselliğin Allah katında nasıl büyük bir günah olduğunu Hz. Lût’un kavmine hitaben söylediği şu sözlerle ortaya koyar:
“Siz göz göre göre pek çirkin ve hayasız (fâhişe) bir iş yapıyorsunuz ha! Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Siz gerçekten ne cahil bir güruhsunuz öyle!” (Neml sûresi 54-55)
“Lût’a da hüküm ve ilim verdik ve onu iğrenç işler yapan (habâis) şehir halkından kurtardık ki gerçekten onlar kötü ve itaat dışına çıkmış fâsık bir güruh idiler.” (Enbiyâ sûresi 74)
“Daha önce hiç kimsenin yapmadığı pek çirkin bir işi (fâhişe) siz mi yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere gidiyorsunuz ha! Yok, yok anlaşıldı! Siz haddini aşmış (müsrif) bir milletsiniz!” (A’râf sûresi 80-81)
“Neden siz bütün insanlardan sadece erkeklere şehvetle varıyorsunuz? Neden Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıp da bu işi yapıyorsunuz? Siz hakikaten iyice azmış (âdûn) bir toplumsunuz.” (Şuarâ sûresi 165-166)
“Ben sizin yaptığınız bu işten nefret ediyorum. Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar.” (Şuarâ sûresi 168)
“Şüphesiz biz fasıklık yapmalarından (yoldan çıkmalarından) dolayı bu şehir halkının üzerine gökten bir azap indireceğiz.” (Ankebût sûresi 34)
Bunların yanı sıra başka âyetlerde Lût kavmi yapmış oldukları kötü fiillerden ötürü “mücrimler” olarak isimlendirilir (A’râf sûresi 84); kendilerini kaybeden bu kavmin hâli sarhoşlara benzetilir (Hicr sûresi 72) ve onların yapmış oldukları eşcinsellik “seyyiat” olarak nitelendirilir. (Hûd sûresi 78)
Âyet-i kerimelerde eşcinsellikle ve eşcinselliğin yayıldığı toplumla ilgili o günahın temel özelliklerini ve onun diğer günahlardan ayırt edilmesini sağlayan vasıflara ve kullanılan kelimelere bakıldığında Kur’ân-ı Kerim’in konuya nasıl yaklaştığı tevil ve yoruma ihtiyaç bırakmayacak bir biçimde açıkça görülmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de kullanılan “habis” fiiliyle eşcinselliğin fıtrata(insanın yaratılış özelliklerine aykırı kötü ve pis bir davranış olduğuna, “fâhişe” kelimesiyle ahlak ölçülerine uymayan aşırı ve sapkın bir fiil olduğuna, “fısk” kelimesiyle onun dinin sınırları dışına çıkmak demek olduğuna, “seyyie” kelimesiyle onun iğrenç ve çirkin bir iş olduğuna, “müsrif” ve “âd” kelimeleriyle de onun bir çeşit azgınlık ve haddi aşmışlık olduğuna dikkatleri çekmiştir.
Ayrıca İslâm dininin emri olan meşru evlilik dışındaki her tür cinsel ilişkiyi yasaklayan, bunları ahlak bozukluğu, azgınlık, sapkınlık,iffetsizlik olarak ele alan âyet-i kerime’lerin kapsamına homoseksüel fiillerin de girdiğinde şüphe yoktur.
Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)hadis-i şeriflerin de eşcinsellik kötü ve pis bir iş olarak görülmüş ve açık bir şekilde yasaklanmıştır. Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam) bir hadislerinde bu fiili işleyen kimseye Allah’ın rahmet nazarıyla bakmayacağını ifade buyururken (Tirmizî), başka bir hadislerinde ise bu fiili işleyenlerin Allah’ın lanetine uğrayacağını bildirmiştir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned)
Bu konuda rivayet edilen diğer iki hadis de şu şekildedir:
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey Lût kavminin davranışıdır.” (İbn Mâce,Tirmizî)
“Bir toplumda livata (erkek erkeğe ilişki) yayıldığında Cenab-ı Hak insanlardan elini (yardımını, himayesini, inayetini ve bereketini) çeker ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz (onları işledikleri bu kötü fiillerin sebep olacağı acı akıbetle, bozulma ve yıkımla baş başa bırakır).” (Taberânî, el-Mucemu’l-kebîr)
İslâm âlimleri Âyet-i Kerim’e ve hadislerden ibaha-i asliye(“Aksine delil bulunmadıkça bir şeyden faydalanmanın veya bir davranışta bulunmanın mubah olduğuna hükmedilmesi”) ilkesini çıkarmış ve “Eşyada asıl olan ibahadır.” demişlerdir. Bunun anlamı şudur: Bir nesnenin veya fiilin haram kılındığına dair şer’î bir hüküm olmadığı sürece onun mübahlığına hükmedilir. Ne var ki cinsel birlikteliği bu kuraldan istisna etmiş ve “Nikahta (cinsel birliktelikte) asıl olan haramlıktır.” kaidesini ortaya koymuşlardır. (İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-nezâir, s. 87-88)
Bu ölçülere göre İslâm’da bir insanın bir başkasından cinsel anlamda istifade edebilmesinin tek bir meşru yolu vardır, o da nikâhlı olmak ve evliliktir. Aralarında nikâh bağı olmayan kimselerin hiçbir şekilde birbirlerinden cinsel olarak faydalanması uygun değildir. İslam dininde bir başkasına şehvetle bakma, dokunma dahi zinaya götürme ihtimalinden ötürü haram kılınmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de onlarca âyet-i kerime mü’minleri zinayı teşvik edecek ve davetiye çıkarabilecek bu tür gayrimeşru fiilerden nehyetmiştir.
Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere bir kadın veya erkeğin nikah bağı olmaksızın ister hemcinsiyle münasebette bulunması bununla birlikte de karşı cinsten biriyle cinsel münasebette bulunması veya bunun öncüsü sayılan bazı davranışları yapması kesinlikle haramdır.
Hz. Lût’un(Aleyhisselam)kavmine yönelttiği en önemli eleştiri ve va’d ettiği azabın sebebi, onların Allah’ın kendileri için yarattığı kadınları bırakıp erkeklere cinsel yönden yaklaşmalarıydı. Evlilikle ilgili oldukça detaylı ve kapsamlı hükümler getiren Kur’ân ve Sünnet’e bakılacak olursa, evlilikteki dolayısıyla kurulacak aile hayatının taraflarının bir kadınla erkekten oluştuğu açıkça görülür. Kur’an-ı Kerim’de geçen tek bir ayet veya hadiste dahi hemcinslerle evlilikten bahsedilmez. Dolayısıyla İslâm’a göre nikah ancak farklı cinsler arasında yani kadın ve erkek arasında kıyılabilir.
İSLAMDA EŞCİNSELLİĞİN YASAKLANMASININ NEDENLERİ
İslâm alimlerinin hassasiyet ile üzerinde durduğu üzere Kur’ân ve Sünnet hükümlerinin ana hedefi ve gayesi def-i mefasit (zararlı şeylerin uzaklaştırılması) ve celb-i menafidir (yararlı şeylerin elde edilmesi). Zira Allah’ın isimlerinden biri de Hakîm’dir. Yani O’nun bütün tasarruf ve icraatlarında bildiğimiz bilemediğimiz pek çok faydalar, hikmetler vardır. Allah abes fiil işlemez(yarattığı her şey tastamamdır,eksiklik yoktur.
Üstelik, “O yarattığı mahlûkunu hiç bilmez olur mu? Zira O lâtif ve habîr’dir (ilmi her şeye nüfuz eden ve her şeyden haberi olandır).” (Mülk sûresi 14) âyetinin de ifade ettiği üzere insanı yoktan yaratan, en iyi bilen, tanıyan Alemlerin Rabbi olan Allah’tır. Dolayısıyla yarattığı kulunun faydasına ve zararına olacak fiilleri en iyi bilen de O’dur. Bunu bilen Allah,peygamberleri vasıtasıyla ve onlara gönderdiği kutsal kitapları ile bunu kullarına da bildirmiştir.
İşte dinî hükümlerin her birinin ferdî/içtimaî(toplumsal), maddî/manevî, dünyevî/uhrevî çeşitli faydaları ve hikmetleri olduğuna inanan İslam alimleri de bunları tespit etme adına farklı farklı faydalı eserler yazmışlardır.
Dinimiz İslâm’ın cinsellikle ilgili ortaya koyduğu yasaklara ve düzenlemelere de bu gözle bakılması gerekir. Şayet Cenab-ı Hak her hali ve çeşidiyle iffetsizliği, gayrimeşru ilişkiyi, zinayı, homoseksüelliği yasaklamış; bunun yerine şehevî arzuların(cinsel arzuların) İslâm dinine uygun meşru bir nikah bağıyla bir araya gelmek şartıyla ancak karşı cinsle tatmin edilebileceğini hükme bağlamışsa bunun kişiye,toplumun en küçük yapı taşı olan aileye ve topluma bakan önemli faydaları vardır. Fakat bunların yerli yerinde ve isabetli bir değerlendirmeye tâbi tutulabilmesi için insana, onun ihtiyaçlarına, aileye, topluma külli bir nazarla bakılması gerekir. Meseleye sadece insanın sahip olduğu hazlar, zevkler, cinsel arzular ve özgürlük açısından bakılırsa yapılan değerlendirmelerde yanılmalar olabilir. İnsanların bütünüyle şehevî arzularına esir düştüğü ve her tür cinsel sapkınlığın yaygınlaştığı geçmiş toplumların maruz kaldığı yıkım ve felâketler de bu konuda bize bir fikir verecektir.
Özetle söylemek gerekirse, İslâm’ın eşcinselliği yasaklamasının en önemli hikmetleri onun fıtrata ve insan onuruna aykırı görülmesi, evlilik kurumuna ve aile hayatına zarar vermesi, insan neslinin sağlıklı bir şekilde devam etmesine mani olması ve ahlakî sınırları aşındırmasıdır. Cinselliğin meşruiyet ve iffet sınırlarında kalması toplumların geleceğini teminat altına alan önemli dinamiklerden biridir.
Homoseksüelliği savunanlar her ne kadar farklı cinsiyetlerden bahsetseler, hatta cinsiyet sisteminin ortadan kaldırılmasına çağrı yapsalar da Kur’ân birçok âyet-i kerimede insan neslinin kadın ve erkek olmak üzere çift yaratılışına dikkat çeker. Sadece insan nesli değil, bütün canlıların hatta kâinattaki bütün varlıkların çift yaratıldığını beyan eder. Hem diğer canlılar hem de insanlar nesillerinin bekasını bu çift yaratılışa borçludur. Allah’ın yaratma kanunu (sünnetullah, âdetullah) tüm canlıların dişi ve erkek olmak üzere çift yaratılması şeklinde tecelli etmiştir. Allah canlıların üremesini, çoğalmasını, nesillerinin devamını buna bağlamıştır.
Allah, canlıları çift yaratmanın yanında, her bir cinste karşı cinse karşı bir meyil, bir arzu, bir cazibe var etmiştir. Eksi kutbun artı kutbu çekmesi gibi, dişi ve erkekler de birbirlerini çekerler.Bilim adamları erkek ve dişi kutuplaşmasının ve bu iki kutbun birleşme arzusunun tüm kainatta varoluş için gereksinim duyulan kendine has çok özgün bir biyolojik var oluş olduğunu söyler. Erkek ve kadının kendi içinde birliğe ve bütünlüğe ulaşması ancak karşı kutupla birleşmesine bağlıdır. Bu iki zıt kutbun(kadın ve erkek) birleşmesi insan neslinin devamının kaynağı olduğu gibi, sevginin de kaynağıdır. Eşcinselliği bir çeşit “sapkınlık” olarak isimlendiren bilim adamları, eşcinsellikte bu kutupların birliğine ulaşılamayacağını bu sebeple eşcinsellerin ayrı olma acısıyla kıvranarak hayatlarına devam edeceğini söylerler…
Yazımıza önümüzdeki hafta devam edeceğiz İnşaAllah.
Selam ve Dua İle
http://www.hurfikir.com.tr adresinden 22 Kasım 2024, 08:17 tarihinde yazdırılmıştır. |