KUTSAL KİTABIMIZ KUR’AN-I KERİM’DE HARAMLAR ve YASAKLAR-3-

Yazar - Eyyüp Sabri Erdem

KUTSAL KİTABIMIZ KUR’AN-I KERİM’DE HARAMLAR ve YASAKLAR-3-  

Geçen haftaki yazımıza devam ediyoruz;

28- Riya/Gösteriş İçin İyilik Yapmak:

"Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır." (Nisa sûresi 38)

Malı infak etmekte asıl sebep, gösteriş değil, Allah rızası olmalıdır. Allah’a ve ahiret gününe gerçek anlamda inanmayan kimse, malını dağıtırken Allah rızasını gözetmiş olamaz. Malını dağıtma sebebi, Allah rızası değil de gösteriş olanlar, şeytanla arkadaş olmuş olurlar. Şeytanın insanı götüreceği yer de ancak cehennemdir.

"Onlar gösteriş yapanlardır."

(Maun sûresi 6)

Resûl-i Ekrem(Sallallahu aleyhi ve Sellem)riyayı “küçük şirk” diye nitelemiş, Allah’ın kıyamet gününde insanlara amellerinin karşılığını verirken gösteriş için ibadet ve hayır yapanlara, “Ey riyakârlar! Dünyada amellerinizi gösteriş olsun diye kimin için yaptıysanız gidin onu arayın, bakalım bulabilecek misiniz?” şeklinde hitap ederek onları huzurundan kovacağını bildirmiştir (Müsned)

Peygamber efendimiz(Aleyhisselam) başka bir hadis-i şerif’te, “Dünya’da Allah’ın kendilerine nimetler ihsan ettiği kimselere uhrevî hesap sırasında bu nimetlere karşılık ne gibi ameller işlediklerinin sorulacağı, bunlardan bazılarının şehid oluncaya kadar O’nun uğrunda savaştıklarını, bazılarının O’nun rızası için ilim öğrendiklerini, Kur’an okuduklarını, bazılarının da O’nun rızası için cömertçe hayırlar yaptıklarını söyleyecekleri, ancak bu amelleri gerçekte gösteriş için yaptıklarının kendilerine bildirileceği ve sonunda hak ettikleri cezaya çarptırılacaklarını belirtmiştir(Müsned, Müslim)

Gösteriş için namaz kılanlar, tam bir sapkınlık içindedirler. Gösteriş için yapılan işlerin, dini anlamda kimseye faydası olmaz, ancak zararı olur.

29- Harama Bakmak:     

"Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır." (Nur sûresi 30)

"Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini (bakmaları haram olan şeylerden) çevirsinler,edep yerlerini korusunlar -kendiliğinden görünen müstesna- zînetlerini açmasınlar, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar"

(Nur sûresi 31)buyrulmuş

ve ayetin devamında kadınların kendiliğinden görünmeyen zînet yerlerini, kimlerin yanında açabilecekleri belirtilmektedir.

Görüldüğü gibi bu iki âyette hem erkeklerin hem de kadınların harama bakmamaları, edep yerlerini iyice örtülü tutup, iffet ve namuslarını zina, fuhuş ve onlara sebep olabilecek durumlardan korumaları emredilmektedir.

Bu iki ayetten şunları anlamış olmalıyız:

1-Gözleri haramdan sakınmamak, haramdır.

2-Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gözlerini haramdan sakınmalıdır.

3-Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, ırzlarını korumalıdır.

4-Mü’min erkekler ile mü’min kadınların gözlerini haramdan sakınıp ırzlarını korumaları kendilerini ahlaksızlıktan muhafaza eder.

30- Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmek:

"Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar edenler, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır." (Ankebut sûresi 23)

“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yusuf sûresi 87)

Ayet-i Kerime’de geçen ümit kavramının manası, kulun Allah’ın sonsuz olan rahmetine güvenmesi, Allah’ın lütfunun ,kerem’inin, af ve mağfiretinin pişmanlık duyarak tövbe ederek,O’nun yasakladıklarından kaçınarak rahmetine kavuşacağına inanmasıdır.Bu ifadenin zıddı olan ümitsizlik ise kulun Allah’ın rahmetinden ve yardımından ümidini kesmesidir. Bu ifade, yeis(üzüntü)olarak da kullanılmaktadır. Ümit;Rabbimizin ilim, hikmet, kerem ve kudretine olan imana dayanırken ümitsizlik, bu sıfatların inkârına dayanmaktadır. Bu bakımdan Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşmek, kâfirlere ait bir özellik olarak ifade edilmiştir. Başka bir ayette ise yeis, dalalette olanlar, yani doğru yoldan sapanlar için kullanılmıştır. “Doğru yoldan sapanlardan başka kim Rabbinin rahmetinden ümidini yitirir ki?” (Hicr, 15/56) ayetinin işaret ettiği üzere ümitsizliğe düşmek doğru yoldan sapanların bir özelliğidir.

Mü’min olan kişi Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. Çünkü Allah, Rahman ve Rahimdir. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, onun Kudret sıfatı ile  Rahman ve Rahim isimlerinden kaynaklanan özelliklerini inkar etmek demektir.

Hiçbir şart altında Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemelidir.

Ebû Hüreyre’den nakledilen bir rivayette Peygamber Efendimiz’de(Aleyhisselam)bu duruma şöyle buyurmuştur;“Allah, rahmeti yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça (rahmet) sayesinde bütün mahluklar birbirlerine merhametli davranırlar. Hatta kısrak, (yavrusunu emzirirken) basıp da ona zarar verme korkusuyla ayağını (bu rahmetin eseriyle) kaldırır.” (Buhari)Rabbimiz’in rahmetinin sadece yüzde biriyle yeryüzündeki bütün varlıklar birbirlerine merhamet ederler, sevgi ve şefkat beslerler. Bu durum O’nun rahmetinin sınırının olmadığını düşünerek sürekli ümit içinde yaşamamız ve kulluk etmeye gayret için en güzel sebeptir.

31- Allah’ın Azabından Emin Olmak:

"Allah'ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz."

(Araf sûresi 99)

Âyette geçen “mekr”, Allah Teâlâ’nın nimet verirken,birden bire ansızın azâba çarptırması, günah işlemelerine rağmen insanlara azâb etmeyip süre tanıması gibi anlamlara gelmektedir. “Mekr”, netice itibariyle Allah Teâlâ’nın azâbı, düzen kuranların düzenini bozması, onları belki de hiç beklemedikleri bir zamanda yakalayıvermesi ve azaba uğratması demektir. Bu sebepten dolayı kişinin mevcut durumuna bakarak Allah’ın(Azze ve Celle)azâbına karşı kendisini emniyette hissetmemesi, daima bir gün azâba uğrayabileceği endişe ve korkusu içinde bulunması gerekmektedir. İnsanın dünya hayatında başarılı olması ve bununla birlikte ne yaparsa yapsın başına herhangi bir sıkıntının,bela ve musibetin gelmemesi onun dünya ve ahiret hayatı için aslâ bir garanti manasına gelmez.Kişinin hata ve günahlarından dolayı her an hesaba çekilebileceğini asla unutmaması gerekmektedir.

Allah’ın azâbına karşı anlamsız bir korkusuzluk duygusuna kapılan kimseler ancak gerçek hüsrâna uğrayanlardır. Zira aldanmak asıl böyle bir yanlış duyguya kapılmaktır. Asıl korkulması gerekli olan şey, böylesi bir korkusuzluktur. Bu sebeple mü’minlerin, dünya hayatında sürekli bir hesaba çekilme kaygı ve endişesi ile yaşamaları en uygun olanıdır.

32- Sihir ve Büyü Yapmak:

Sihir ve büyü insanı şirke götüren bir haramdır. Sihir yapmamak ve yaptırmamak gerekir.

Dinimiz İslâm, sihirle uğraşmayı büyük günahlar arasında saymış ve yasaklamıştır (Buhârî).

Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, sihirle uğraşanların âhirette nasibi bulunmadığını ve onların şerrinden Allah’a sığınılması gerektiğini ifade etmiştir.

(Bakara sûresi 102; Felak sûresi 4)

Peygamber efendimiz(Aleyhisselam ) hadis-i Şerif’inde, İslam dini gelmezden önceki uygulamalardan biri olan düğüm yapıp sonra ona üflemek suretiyle sihir yapanların Allah’a şirk(ortak) koşmuş olduklarını ve nazar gibi etkilerden korunmak amacıyla bazı nesnelere sığınanların, Allah’ın yardımından mahrum kaldıklarını beyan etmiştir.(Nesâî). Zira Müslümanın, kendisini her an koruyan, gözeten, dualarına icabet eden ilahî kudreti bırakıp Allah’ın verdiğinden başka bir gücü olmayan âciz varlıklara sığınması, İslâm’ın iman ve inanç ilkelerine aykırı bir davranıştır.

33- Ölü Hayvan Eti Yemek:

"Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Bakara sûresi 173)

Usulüne uygun olarak kesilmeden ölmüş, yani murdar olmuş hayvan etinin yenmesi haramdır. Bunun böyle olduğu, Maide suresinin üçüncü ayeti ile En’am suresinin 145. ayetinde de geçmektedir.

34- Allah’tan Başkası Adına Kesilen ve kesilirken Allah’ın adının anılmadığı hayvanların Etini Yemek:

Bakara suresi 173. ve Maide suresi 3. ayetlerinden Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etinin haram olduğu bildirilmektedir. Bir hayvanı Allah’tan başkası adına kesmek ve etini yemek yasaktır.

“Kesim sırasında üzerine Allah'ın adı anılmayan hayvanların etlerini yemeyin” şeklindeki ayet ile kesilirken Allah adının zikredilmediği hayvanların etinin yenmesinin yasak olduğu bildirilmiştir.

35- Domuz Eti Yemek:

"De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir." (6.En'am-145)

Domuz eti tüketimi kesin olarak haram ve günahtır. Domuz etinin haram olduğu, Bakara suresinin 173. ayeti ile Maide suresinin 3. ayetinde net olarak geçmektedir.

36- Farz İbadetleri Yapmamak:

Farz ibadetleri yapmak bir görev, terk etmek ise büyük günahtır.

"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz." (Bakara sûresi 21)

Allah’a ibadet ederek, onun emir ve yasaklarına uyarak, onu anarak ve ona şükrederek kulluk etmeliyiz.

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."

(Zariyat sûresi 56)

Yaratılış gayemiz, ve dünya hayatı Allah’a kulluk içindir.

"Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler." (Meryem suresi 59)

Namazı bırakıp nefislerinin heva ve heveslerine uyanlar, ahirette Allah tarafından ceza göreceklerdir.

Namaz, oruç, hac ve zekât gibi farz görevleri yerine getirmemek büyük günahtır.

Mü’minlerden beklenen ve kul olmanın icabı Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından ise kaçınmaktır.

Allah’ın yasakladığı şeyleri yapanlara fasık, emrettiği ibadetleri yapmayanlara ise facir denir. İyi bir mü’min olmak için, fısk ve fücurdan(günahlardan) kaçınmak şarttır.

Günah işlenebilecek hiçbir mekan ve hiçbir zaman dilimi yoktur.

Ramazan ayında günah işlememek gerektiği gibi öteki aylarda da işlememek gerekir.

Kişinin yaşadığı yerde tesettüre riayet etmesi gerektiği gibi başka bir yerde iken de tesettüre riayet etmesi gerekir.

Kendi malımız ile savurganlık yapmak doğru olmadığı gibi, devletin malı yani kamunun malı ile de savurganlık yapmak doğru değildir.

Zayıf bir kişinin günah işlemesi yasak olduğu gibi kuvvetlinin de günah işlemesi yasaktır.

Kişinin ihtiyarladığında günahtan kaçınmak gerektiği gibi gençken de kaçınmak gerekir.

Bizim ve ailemizin namusu önemli olduğu gibi başkasının ve ailesinin namusu da önemlidir.

Mü’min kişiye düşen, Rabbimiz’in haram ettiği her türlü haramdan her şart altında kaçınmasıdır.

Rabbimiz bizi emir ve yasaklarına takva derecesinde uymayı nasib eylesin.

………..

Filistin’de Gazze’de,Doğu Türkistan’da ve dünyanın farklı coğrafyalarında zulüm gören mazlum müslümanları feraha ve felaha kavuştursun.

Dünyayı kana bulayan siyonist yahudileri mahv-u perişan eylesin.

Amin…Amin…Amin…

Ya Rabb-El Âlemin.

Selam ve Dua İle

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Kasım 2024, 22:55 tarihinde yazdırılmıştır.