HAYATIN LABİRENTİNDE: DEĞİŞİMİN MUCİZEVİ YOLCULUĞU

Yazar - Burcu Çalışkan

HAYATIN LABİRENTİNDE: DEĞİŞİMİN MUCİZEVİ YOLCULUĞU  

Bir  öğreti der ki; ‘Ders, sen öğreninceye kadar devam eder.’  Ediyor mu gerçekten de? Var mı sizin de hayatınızda bir türlü ‘şeytanın bacağını kıramadığınız’, aynı yerde dönüp durduğunuzu hissettiğiniz, çok benzer olayların başınıza tekrar tekrar geldiği, kendinizi aynı çıkmazlarda bulduğunuz durumlar? Hangimizin yoktur ki…

En çok aklımı kurcalayan sorulardan biri de; ‘Aynı döngüde takılıp kaldım mı?’ Bu tür soruları cevaplarken insan başkasını kolay eğliyor da kendi gönlünü öyle kolay avutamıyor. Daha sert, daha acımasız yaklaşıyor kendine, hatalarını, pişmanlıklarını şefkatle sarıp sarmalayamıyor, yerden yere vuruyor hatta kimliğini, yaşanmışlıklarını. Ben öyle yapıyorum ya da.

Bakıyorum olmuşlara, daha bitmemiş derslerim diyorum; bitseydi, hala aynı düşünceler kafamda olmazdı, aynı şeyleri yaşayıp ‘şaşırıyormuş’ gibi yapmazdım, bunu da öğrendim artık ve geçmişte yaptığımı yapmadım diyebilirdim. Belli ki öğrenmediğim çok şey var daha ya da öğrenmemek için direndiğim, şeytanın bacağını kıramadığım, kendimi tekrarlayan döngülerden çıkaramadığım çok şey var hala.

Hayatta en sık karşılaştığımız, tekrarlayan durumların, aslında hayattan öğrenmemiz gereken derslerle ilgili olduğunu biliyorum, biliyorum bilmesine ama çoğu için aynı tepkileri vermeye devam ediyorum ve evren de bana yine aynı tepkisiyle cevap …

Şüphesiz ki eski alışkanlıklarımız, yeniliklerin önündeki en büyük engel, daha doğrusu kendimizi keşfetmenin önündeki en büyük engel. Aynı rutinlere, aynı davranışlara, aynı düşünce kalıplarına saplanıp kalmak, bizi değişimden uzak tutuyor. Oysa ki hayatın bize sunduklarına karşı açık olmak ve daha fazlasını alabilmek için eski alışkanlıklardan kurtulmak şart. Bu, ister başımıza gelen aynı olaylara verdiğimiz tepkileri değiştirmek olsun, ister davranış kalıplarımızı, ister insanlara olan yaklaşımımızı, fark etmez, yeter ki farklı olsun.

Değişim, belirsiz ve ürkütücü, kesinlikle herkes için de öyle. Konfor alanlarımızın içerisine öylesine hapsolduk ki kıpırdayamayacağımızı hissediyoruz. Ama fiziksel bir alan değil ki bu -öyle olsa her şey çok daha kolay olurdu muhtemelen- daha çok mental bir konfor, kırmakta zorlandığımız. Yine de çıkmadık candan umut kesilmez; yaş alıyorsak ölmüyoruz ya, hala bir şeyleri değiştirebiliriz.

Kısacası, değişim kendiliğinden gelmiyor, bir şeylerin farklı olmasını istiyorsak harekete geçmek şart. İlham olması dileğiyle…

 

Sevgiyle kalın...

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 16 Eylül 2024, 21:49 tarihinde yazdırılmıştır.