"KADIN ve İŞ DÜNYASI: ENGELLERİN ARDINDAKİ GÜÇLÜ ADIMLAR"Yazar - Burcu Çalışkan
Günümüzde kadınların iş gücüne katılımı, toplumsal ve ekonomik değişimlerin öncüsü olmayı sürdürüyor. Ancak, her geçen gün daha fazla kadının iş dünyasında aktif rol alması, aynı zamanda onları tarihsel ve kültürel olarak kökleri derinlere uzanan engellerle karşı karşıya bırakmaktadır. Kadın olmak, iş dünyasında her ne kadar bir başarı simgesi haline gelmeye başlasa da, hâlâ pek çok zorlukla eşdeğerdir.
İş dünyasında kadının yerini sağlamlaştırabilmesi, sadece bireysel çabaların değil, toplumsal yapının ve kültürel kodların dönüşümüne de bağlıdır. Kadınlar, genellikle iş hayatında hem profesyonel hem de duygusal zekâlarını aynı anda devreye sokmak zorunda kalırlar. Bu çift yönlü yük, kadınların başarılarını pekiştiren bir özelliktir; ancak zaman zaman bu taleplerin ağırlığı altında ezilmek de kaçınılmaz olabiliyor.
Kadınların iş hayatındaki mücadelesinin ilk ve belki de en belirgin engeli, toplumsal cinsiyet rollerine dair yerleşik algılardır. Toplum, kadını çoğunlukla aile içindeki "anne" ve "eş" rollerine hapsederken, erkekleri başarı, liderlik ve güçle özdeşleştirir. Bu bakış açısı, kadınların profesyonel başarılarını değerlendirmede de farklı bir standart uygulanmasına neden olur. Bir kadın lider veya yönetici, başarısının genellikle 'erkeksi' özelliklerle tanımlanmasını beklerken, aynı başarı erkeklerden söz konusu olduğunda bu tür bir yargı uygulanmaz.
Bu tutum, iş dünyasında kadının sürekli bir onay bekleyişi içinde olmasına yol açar. Kadınların liderlik rollerindeki varlığı, çoğu zaman “erkekleşmiş” ya da “sert” bir tutum sergilemeleriyle bağlantılandırılır; oysa gerçek başarı, bireylerin içsel özellikleri ve yetenekleriyle şekillenir, cinsiyetle değil. Bu durum, iş dünyasında kadınları daha fazla özdeşim kurmak zorunda bırakırken, erkeklerle eşit bir statüde olmalarını engeller.
İş dünyasında kadının karşılaştığı en ciddi engellerden biri de ‘cam tavan’ fenomenidir. Cam tavan, kadınların yetenek ve becerilerine rağmen belirli bir kariyer seviyesine ulaşmalarını engelleyen görünmeyen ancak derinlemesine var olan toplumsal bariyerleri ifade eder. Bu bariyerler, genellikle erkek egemen bir kültürün egzersizidir ve kadınların karar verme süreçlerine katılımını engeller. Aynı pozisyonda görev yapan erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınların daha az ödüllendirilmesi, daha az tanınması ve daha düşük ücretler alması gibi sorunlar da bu eşitsizliğin somut örnekleridir.
Kadınlar, başarılarını ispatlama yüküyle sıkça karşı karşıya kalırken, aynı işlerde erkek meslektaşlarından daha fazla çaba harcamak zorunda bırakılabilirler. Erkeklerin kariyer basamaklarını çıkarken daha fazla fırsatla karşılaşması, kadınların bu basamakları tırmanmalarını zorlaştıran bir diğer engeldir. Üstelik, yüksek yöneticilik pozisyonlarında kadın temsili hâlâ çok düşük seviyelerde kalmaktadır.
Kadınların iş dünyasında karşılaştığı zorluklardan bir diğeri de, iş ile özel yaşam arasındaki dengeyi kurma sorumluluğudur. Birçok kadın, iş yerindeki yükümlülüklerinin yanı sıra, evde de ailevi sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Toplum, kadından hem profesyonel alanda hem de evde mükemmel olmasını bekler. Bu iki rol arasında gidip gelen kadın, çoğu zaman tükenmişlik hissiyle baş başa kalır. İş yerinde başarıyı ve aile içindeki sorumlulukları eşit düzeyde yönetebilmek, ciddi bir mental yük oluşturur.
Günümüzde birçok kadın, yalnızca iş dünyasında var olmakla kalmaz, aynı zamanda ailenin ihtiyaçlarına cevap veren bir figür olarak da toplumda kabul görmeye çalışır. Ancak, bu dengeyi kurmanın ve her iki alanda da beklentileri karşılamanın zorlukları, kadınların profesyonel kariyerlerine olan ilgilerini bazen azaltabilir ve onları daha az verimli bir noktaya çekebilir.
Kadınların iş dünyasında yaşadığı zorlukların en can alıcı noktalarından biri, ücret eşitsizliğidir. Kadınların aynı pozisyondaki erkeklerden daha düşük maaşlar alması, dünya genelinde yaygın bir sorundur. Kadınların çoğu zaman daha fazla çalıştıkları, daha az tanındıkları ve erkeklerle aynı fırsatlara sahip olmadıkları gerçeği, iş dünyasında büyük bir eşitsizliği gözler önüne seriyor. Bu eşitsizlik, yalnızca kadınları değil, ekonomik yapıyı da olumsuz etkileyen bir duruma dönüşmektedir.
İş dünyasında kadın olmak zordur; ancak bu zorluklar, kadınları daha dirençli kılar. Kadınların karşılaştığı engellerin aşılabilmesi için toplumsal yapının dönüşmesi, eşitlikçi iş yerlerinin yaratılması ve kadınların liderlik rollerinde daha fazla yer alması gerekmektedir. Bu değişim, yalnızca kadınların değil, tüm toplumun yararına olacaktır. Kadınların iş dünyasında eşit fırsatlara sahip olmaları, daha adil ve güçlü bir toplumun temellerini atacaktır.
İş dünyasında kadın olmanın zorlukları devam etse de, her gün kadınların attığı güçlü adımlar, bu engellerin aşılabileceğini ve toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda büyük bir dönüşümün gerçekleşebileceğini gösteriyor. Kadınların iş dünyasında daha fazla yer alması, toplumların geleceği adına bir umut ışığıdır. Çünkü kadınların iş dünyasında var olması, sadece bireysel değil, toplumsal bir zaferdir.
Sevgiyle kalın…
http://www.hurfikir.com.tr adresinden 31 Ocak 2025, 01:34 tarihinde yazdırılmıştır. |