Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç Argümanı: Mit mi, Gerçek mi?

Yazar - Aytaç Yavuzel

Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç Argümanı: Mit mi, Gerçek mi?  

Ekonomi söz konusu olduğunda, herkesin fikri vardır. Ancak bazı fikirler var ki, toplumun tamamının kaderini şekillendirecek kadar etkili hale gelir. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” görüşü de tam da böyle bir fikir. Kimine göre bu, ekonomik bir devrimin anahtanı; kimine göreyse gerçeklerle bağdarı olmayan bir söylem. Gelin bu konuyu, ekonomiyi hepimizin yaşadığı gündelik hayata dokundurarak tartışalım.

Peki Bu Görüş Ne Diyor?

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” yaklaşımı, adeta ekonomik bir formül gibi sunuluyor. Bu görüşe göre, faiz oranları yüksek tutulduğunda maliyetler artıyor, üretim yavaşlıyor ve bu durum fiyatları yukarı çekiyor. Yani enflasyonun asıl sorumlusu faizlerin yüksek olması. Düşürdün mü faizi, her şey düzelecek! Ancak burada sıkça atlanan bir detay var: Ekonomi, sadece tek bir mekanizmayla yönetilebilecek kadar basit değil.

Türkiye’den Bir Kesit

Faiz düşürülünce ne oluyor? Diyelim ki kredi faizleri düşürüldü. İşletmeler daha fazla borçlanıyor, hane halkı daha kolay kredi çekiyor. Ancak aynı zamanda yabancı yatırımcılar için TL daha az cazip hale geliyor ve bu durum dövize olan talebi artırıyor. Yatırımcılar TL’deki düşük faiz oranlarının enflasyonla birlikte TL’nin daha fazla değer kaybedeceği endişesine kapılıyorlar. Bu nedenle TL’den çıkıp daha güvenli olan dövizlere yöneliyorlar. Artan döviz talebi, kur artışına yol açıyor. Bu da ithal edilen malların fiyatlarını yükseltiyor. Market raflarında etiket değişiklikleri hızlanıyor ve enflasyon bir anda tüm ekonomiyi sarıyor. Şimdi soralım: Faiz düşürüldü ama enflasyon düştü mü? Cevap ortada.

Dolar ve TL: Neden Aynı Değil?

Birçok kişi haklı olarak şu soruyu sorabilir: “Madem faiz oranları bu kadar kritik, neden ABD gibi ülkelerde faiz oranları düşükken dolar değer kaybetmiyor?” Bunun önemli sebepleri vardır:

Rezerv Para ve Güven Unsuru: ABD Doları, tüm dünyada ticarette en çok tercih edilen para birimi olmasının yanı sıra merkez bankaları tarafından rezerv olarak tutulur. Bu durum, dolara olan talebi sürekli kılar ve ani değer kayıplarını engeller.

Düşük Enflasyon ve Ekonomik İstikrar: ABD ekonomisi, uzun yıllar boyu düşük enflasyon oranlarını korumuş ve piyasa istikrarı sağlamıştır. Düzenli finansal yapısıyla yatırımcılar için kriz zamanlarında bile güvenli bir liman olarak görülür.

Finansal Derinlik ve Likidite: ABD piyasalarının çok yönlülü ve likit yapısı, dolara olan talebi devamlı hale getirir. Bu nedenle dolar, sadece bir para birimi değil, aynı zamanda bir yatırım aracıdır.

Tarihten Dersler: Yüksek Faiz mi, Düşük Faiz mi?

Ekonomi tarihine baktığımızda, faiz ve enflasyon ilişkisine dair çok çarpıcı örnekler buluyoruz.

 

1970’lerde ABD’de Paul Volcker liderliğinde uygulanan yüksek faiz politikaları, enflasyonu kontrol altına almak için etkili bir çözüm olmuştur. Bu dönemde faiz oranlarının sert bir şekilde artırılması, tüm dünya çapında dikkat çekmiştir.

Buna karşın, Japonya’nın 1990’lardan itibaren uyguladığı düşük faiz politikaları, ekonomik canlanma sağlamak yerine uzun süreli bir deflasyon sorununa yol açmıştır. Bu iki örnek, faiz-enflasyon ilişkisinin yerel ve uluslararası koşullara bağlı olarak değişebileceğini göstermektedir.

Samimi Bir Gerçeklik Payı

Faizler ve enflasyon arasındaki bağlantı karmaşık bir hikaye. Ama şunu bilmek gerekiyor: Tek bir politikayla bütün ekonomik sorunları çözemezsiniz. Hükümetlerin yapması gereken, hem enflasyonu hem de yatırım ortamını dengeleyen akılcı bir plan oluşturmaktır. Kısa vadeli kazançlar için uzun vadeli istikrardan vazgeçmek, sadece daha büyük sorunları beraberinde getirir.

Son Söz

Faiz sebep, enflasyon sonuç görüşü, kulağa basit ve çözüm odaklı gelse de pratikte şöyle bir gerçeğe tosluyor: Ekonomi, bir düğümü çekip bütün sistemi düzenleyebileceğiniz bir oyun tahtası değil. Çok faktörlü bir yapıyı anlamadan yapılan her hamle, sürpriz sonuçlar doğurabilir.

Ekonomide dünya çapında örnek gösteren yaklaşımlar, güven ve şeffaflık temelinde yükselir. Yani, şeffaf, uzun vadeli ve piyasa dinamiklerini dikkate alan bir politika olmadan, bu tür argümanların ekonomik sorunları gerçek anlamda çözmesi mümkün değil.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 31 Ocak 2025, 01:24 tarihinde yazdırılmıştır.