Kırklareli Nüfus Müdürü Atay'dan
Rüzgardan uçan çadır korkuttu
Müşerref Süzen toprağa verildi
Milletvekili Özkan saha çalışmalarına devam ediyor
Bu haber 30 Mayıs 2021, Pazar 15:08 tarihinde eklendi. 1144 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

“Ölümün kokusunu duyuyor musunuz?”

Lüleburgazlı çevre gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, Trakya’da yaşanan çevre sorununa dikkat çekerek Ergene’den gelen pis kokunun kötü bir ortamda yaşamak zorunda bırakıldığımızın kanıtı olduğunu ve yaşanan çere sorununu ortada dururken bu konuda iyileştirici bir çalışma yapılmadığını belirtti.
“Ölümün kokusunu duyuyor musunuz?”    

Dedeoğlu; Ergene Nehri’nde, Lüleburgaz Deresi’nde yapılacak düzenlemelerin öncelikle Lüleburgaz halkını ilgilendirdiğini söyleyerek yaşanan durumun çıkar çatışması ve rant kavgalarının sonucu olduğunu ifade etti.

Dedeoğlu şu açıklamayı yaptı; “Çoğu insan başına gelmeyeni hayal etmekte zorlanır. Hastalanana kadar sağlığın, düşene kadar ayakta olmanın, mutsuz olana kadar mutluluğun kıymetini bilmez. Bunu insan doğasıyla açıklamaya kalkışan çoktur belki ama bunun daha çok yetiştirilme tarzımızla ilgili olduğunu düşünüyorum.

Bizler geleceğine sahip çıkmak yerine bencilliği, özdisiplinli olmak yerine emir kulu olmayı veya özgür olmak yerine plansızlığı içselleştirmiş insanlarız.

Hal böyle olunca hastalığa, mutsuzluğa veya düşüşe yol açacak emareler aşikarken bunların farkında olmuyor ya da görmezden geliyoruz. Peki, böyle mi olmalı?

Lüleburgaz’da özellikle yaz aylarında Ergene’den gelen pis koku, insanımızın aslında ne kadar kötü bir ortamda yaşamak zorunda bırakıldığına gösterilebilecek onlarca kanıttan yalnızca birisidir. Bu kanıt, her yıl yeniden “ben buradayım” demekte; ancak yetkililerin dikkatini çekmemektedir.

Bu, tıpkı, bir hastalık belirtisini fark edemeyen ya da daha da kötüsü görmezden gelen doktorun durumuna benziyor.

Bu doktora hiçbir hasta gitmek istemezken nasıl oluyor da benzer zihniyetteki yetkililerden hesap soran ya da onları görevlerini yapmaya zorlayan insanlar göremiyoruz?

Sanırım sorulması gereken ilk soru bu!

Trakya’da yüzyıllardır sürdürülmekte olan tarım temelli yapının, anibir dönüşümle çarpık sanayileşmeye, bunun sonucunda da korkunç bir çevre sorununa dönüştürülmesi canlı yaşamını olumsuz yönde etkilemiştir; etkilemeye de devam etmektedir.

Başta bölgede konumlanmış ve uzmanlığı toprak olan bilim yuvalarının, ardından evrensel insan hakları çerçevesinde hareket etmesi gereken tüm kurumların bu süreçte üzerine düşeni yapması gerekmektedir.

Yaşanan her yeni gün bölge insanımıza ciddi maliyetler getirmektedir. Çünkü doğal kaynaklarda ölüm arttıkça üzerinde yaşayan canlılarında ölümleri artacaktır.

Ergene’den yayılan pis koku aslında ölümün kokusudur.

Çevrenize şöyle bir bakın; her şeyimizi çalıyorlar, doğamızı, geleceğimizi…

Çocuklarımız okuyup kariyer sahibi olsunlar diye yıllarımızı feda ederken onların yaşayacakları yılları düşünmüyor oluşumuz ne kadar acı!

Açıktır ki toprağı ve suyu koruyamadıktan sonra çocuklarımızın kariyerlerinin hiçbir önemi yoktur.

Trakya insanı bilinci ve insancıllığıyla tanınır. Geleceğine sahip çıkmak ile bencil olmak, özdisiplinli olmak ile emir kulu olmak, özgür hareket edebilmek ile plansızlık arasındaki farkı ayırt edebilecek durumdadır.

Önemli olan öncelikli husus sorunların kaynağını işaret edebilmektir. Ergene’den yayılan koku daha büyük sorunların ifadesidir. Bunun böyle bilinmesi ve insanımıza gelecekte ne tip sorunlarla karşı karşıya kalacaklarının anlatılması gerekmektedir.

Aslında “gelecek” de gelmiş durumdadır. Çeşitli alanlarda artan hasta sayıları bunu kanıtlar niteliktedir.

Lüleburgaz, çukurda olması sebebiyle 1-2 C0 daha sıcak olmaktadır ve bu nedenle kirliliği çok daha fazla hissetmektedir.

Bu nedenle Ergene Nehri’nde, Lüleburgaz Deresi’nde ve çöplük alanında yapılacak düzenlemeler öncelikle Lüleburgaz sakinlerini ilgilendirmelidir.

Hükümetin Ergene konusundaki çalışmalarını önemsememe rağmen “mış” gibi yapıp yine bildiğini okuyan siyasi eğilimlerden sıkıldığımı ifade etmeliyim. Kağıt üzerinde %100 doğru olduğu düşünülen bazı konuların uygulamada aynı sonucu vermemesi tesadüf değildir.

Bu durum rant kavgalarının, çıkar çatışmalarının sonucudur. Bu nedenle tek başına iktidar olanların uygulamalar noktasında daha fazla zaman kaybetmemesi ve kaybettirmemesi gerekmektedir.

İnsanımızın da doğru kararların uygulanması noktasında gerekli kamuoyuna destek vermesi şarttır.”

Buğra KAYA

Yazdır Paylaş
ETİKETLER :
Diğer Haberler
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek