Lüleburgaz Devlet Hastanesi’nden prostat MR’ı görüntülemesi başladı
Pehlivanköy Kaymakamı’ndan Kırklareli Valisi’ne veda ziyareti
Kırklareli’nde korkutan yangın
8 KASIM PARKI’NIN TEL ÇİTLERİ ÇALINDI
Bu haber 04 Eylül 2023, Pazartesi 09:16 tarihinde eklendi. 291 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

“Biz Barış İstiyoruz!”

Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu Lüleburgaz’da basın açıklaması, gösteri yürüyüşleri yapılmasına dair getirilen yasakların ardından basın açıklaması gerçekleştirdi.
“Biz Barış İstiyoruz!”  

Basın açıklaması 1 Eylül 2023 Cuma günü Lüleburgaz Üçgen Park’ta (Özgürlük Parkı) gerçekleştirildi.

Basın açıklamasını okuyan Lüleburgaz Haber-Sen temsilcisi Duygu Zümrüt; “Biz, dünyada ve ülkemizde gerginlik, çatışma ve savaş değil, eşitlik, özgürlük, laiklik, barış ve demokrasi istiyoruz” diyerek vurguladı.

Zümrüt; “1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlayan, insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşı olan II. Dünya Savaşının üzerinden 84 yıl geçti. Emperyalistler arası paylaşım savaşları nedeniyle insanlık ve doğa bir kez daha büyük bir kırımla karşı karşıya. Aradan geçen bunca zamana rağmen bugün başta Ukrayna olmak üzere dünyanın birçok yerinde çatışmalar devam ediyor. İkinci Dünya Savaşından bu yana çatışmalarda yaşamını yitirenlerin sayısı her iki dünya savaşında kaybettiklerimizden kat be kat fazla oldu. İnsanlık tarihinin en tehlikeli dönemlerinden birine sürükleniyoruz. Çünkü devasa genel silahlanma artışı yanı sıra nükleer silah edinme ve kullanıma hazır nükleer silah sayısında korkunç bir artış yaşanıyor. Dolayısıyla zamana yayılmış ve adı konmamış 3. Dünya Savaşı ile karşı karşıyayız. Savaşlarda da en çok çocuklar ve kadınlar ölüyor. Sadece ölmüyor tecavüze, işkenceye maruz kalıyor, bulaşıcı hastalıklara yakalanıyorlar. Göç yollarında tarifsiz acılar yaşıyor, sığındıkları ülkelerde insanlık dışı şartlar nedeniyle yaşayan ölüler haline geliyorlar! Savaşların öncesinde eşitsizlikler, sömürü, hak gaspları, aşırı kar hırsı, milliyetçilik, kamplaşma ve silahlanma artıyor. Halklar ve emekçiler arası düşmanlıklar geliştiriliyor. Emperyalistler ve gerici-dikta güçler kendi elleriyle yarattıkları mülteciliği ve göçmenliği milliyetçiliğin, ırkçılığın yükseltilmesinin, halklar arasında düşmanlığın körüklenmesinin aracı haline getiriyor. Göçmen emeği ucuz ve güvencesiz çalışma koşullarında sermayeye sunuluyor. Sermaye birçok ülkede sağcı ve muhafazakâr partileri iktidara getiriyor. Demokratik talepler bastırılıyor, örgütsüz lük dayatılıyor. Muhalif kurumlar gibi sendikalar da kapatılıyor ya da işlevsiz hale getiriliyor. Bu şekilde ekonomik ve siyasi zemin yaratıldıktan sonra kapitalistler yapısal krizlerini aşmak ve hegemonyalarını genişletmek için yeni savaşların, çatışmaların startını veriyorlar” diyerek ifade etti.

“Sefalet önermektedirler”

Zümrüt açıklamanın devamında; “Silahlanmaya ayrılan fonların sadece yüzde 10 ile tüm dünyada temel hizmetler sağlanabilecek iken bir kez daha insanlık değerleri yerle bir ediliyor, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlara maruz kalıyor, gözyaşı ve acılar dinmiyor. Ülkemizde de Tek Adam rejimi varlığını ve iktidarda kalmanın stratejisini süreklileşen bir kutuplaştırma, gerginlik, çatışma ve “düşman iç ve dış güçler” argümanları üzerine kurmuş durumdadır. Dünün kardeşi sonradan “düşman” ilan edilmekte, düne kadar düşman ilan edilenler yeniden “kardeş” olarak sunulmaktadır. Ortadoğu’da girilen kirli ilişkiler de aynı politikaların sonucudur. AKP+MHP iktidar bloğu içeride ve dışarıda milliyetçi, şoven, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi siyasetin dozu her gün biraz daha artırıyor. Halkları ve emekçileri kutuplaştıran politikalara, tüm yurttaşların can ve mal güvencesini, emekçilerin onurlu çalışma hakkını ve iş güvencesini yok sayan saldırılara her gün bir yenisi ekleniyor. Tüm bu politikalar daha fazla kar ve daha fazla iktidar olma adına yapılmaktadır. Biz, dünyada ve ülkemizde gerginlik, çatışma ve savaş değil, eşitlik, özgürlük, laiklik, barış ve demokrasi istiyoruz. Sermaye sözcüsü iktidar temsilcileri kaynakları sermayeye ve çatışmalara ayırmada oldukça cömert davranırken sıra emekçilere, emeklilere, çiftçiye, esnafa gelince “biraz daha sabır”, biraz daha sefalet önermektedirler. Ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı politikalarda ısrarın bedelini egemenler, ittifak bloğu etrafında kümelenmiş kirli çıkar odakları değil emekçiler ve ezilenler olarak ülkenin %99’u ödüyor. Ekmeğimize, geleceğimize, aşımıza, ormanımıza, suyumuza göz dikenler, halkların bir arada yaşama iradesini de iktidarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar. Festival ve konser yasaklarıyla, sanatçılara, muhalif basın emekçilerine yönelik tutuklamalarla bir yandan yaşam tarzımıza müdahale ediyor, bir yandan tüm topluma gözdağı veriyorlar. Saldırılara iktidara yakın gerici odakların laiklik karşıtı söylem ve tehditleri eşlik ediyor. Barış, emek, demokrasi , laiklik söylem ve talepleri cezalandırırken muhalif kişi ve kurumlara yönelik ölüm tehditlerine, savaş çığırtkanlıklarına ise gözünü ve kulağını kapatarak prim veren bir yargılama sistemi ile karşı karşıyayız. Tüm dünyada 1 Eylül vesilesiyle barıştan, demokrasiden, özgürlük ve eşitlikten yana söylem ve taleplerin yükseldiği bir günde, 1 Eylül 2016 gecesinde, iktidar bloğu yayımladığı 672 sayılı KHK ile sorgusuz sualsiz şekilde 50 bin 875 kamu görevlisini ihraç ederek adeta kamu emekçilerine savaş açtı. Ve o günden bu yana ihraç, açığa alma, adli ve idari soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, demokratik hakların kullanımı karşısında yasaklama ve fiili müdahaleler gibi her türlü zor ve baskı aracı aratarak devam etti. Gözaltılar ve tutuklamalar, işten çıkarmalar, iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kadına yönelik ayrımcı politikalar ve şiddet, homofobiden beslenen şiddet ve nefret cinayetleri, Alevilere yönelik mezhepçi dayatmalar, ÇEDES gibi laiklik karşıtı gerici politikalarda kaygı verici artış, çocuk istismarı, en son Akbelen’de, depremde yıkılan Hatay Dikmece’de zeytinliklerin istimlak edilmesi ve yerelimizde ise hemen yanı başımızda Turgutbey köyü ile Lüleburgaz arasında kurulan ve etrafına zehir saçan Asfalt Plent tesisi örneklerinde olduğu gibi doğamızın talan edilmesi, iş cinayetleri ve daha nice insanlık onuruyla bağdaşmayan politika ve uygulamalar gündelik yaşamın parçası haline geldi. Gelinen aşamada ülkemizin en temel sorun alanlarının başında emek, barış, laiklik  ve demokrasi karşıtı milliyetçi, şoven, faşizan politika ve uygulamalar gelmektedir. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada barışa olan ihtiyaç tüm yakıcılığı ile her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor” diyerek devam etti.

“Barış Mücadelesinden Bir an Olsun Vazgeçmeyeceğiz”

Barışı savunmaya devam edeceklerini belirten Zümrüt; “Dolaysıyla barış ve demokrasi talebi ekmek ve su kadar temel ihtiyaç haline gelmiştir. Emekçiler, kadınlar, ezilenler için Barış; Emeğinin karşılığını alabilmektir. Kadına yönelik şiddetin son bulması, bunun için başta İstanbul Sözleşmesi feshinin iptal edilmesi yani İstanbul Sözleşmesinin geri getirilmesidir. Çocuğun da hakları var diyebilmektir. Çocuk istismarı ve kadın cinayetlerinde cezasızlık politikalarına son verilmesidir. Doğamızın, suyunuzun, ormanlarımızın rant uğruna talan edilmemesi, sadece bugünü değil geleceği de savunan ekolojik bir yaşamı hakim kılmaktır. Ötekileştirme ve kutuplaştırma politikalarına karşı eşit yurttaşlık temelinde yaşamdır. Mülteciliğe yol açan politikalara son vermek, göçmenleri düşman görmemek, dayanışmayı büyütmektir. 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle; savaşlarda, çatışmalarda yitirilen milyonlarca insanın anısı önünde saygıyla eğiliyor, emekçilerin, üretenlerin, öğrencilerin, kadınların kendi hakları için yürüttükleri mücadelenin en temel başlığının Barış olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu olarak; tüm saldırılara, savaş ve kutuplaştırma, tek tip yaşam tarzı dayatmalarına karşın ısrarla ve örgütlü, kararlı bir mücadele ile dünyada ve ülkemizde, barışı savunmaya devam edeceğiz. Adaletin, eşitliğin, kardeşliğin, laikliğin, paylaşımın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, insanca bir yaşamın kalıcı hale getirildiği bir dünya ve ülke kuruncaya kadar barış mücadelesinden bir an olsun vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Yağız doruk KAYA

 

 

 

 

Yazdır Paylaş
ETİKETLER :
Diğer Haberler
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek