Bu haber 15 Temmuz 2013, Pazartesi 09:12 tarihinde eklendi. 1638 kez okundu.

Seçmen odaklı değil hizmet odaklı hareket etmek siyaset etiğinin belki de birinci koşuludur. Bu açıdan seçimlerden sonra hangi partiden seçilirse seçilsin kişi halkın temsilcisidir, ayrım gözetmeksizin herkese hizmet götürmek zorundadır. Ancak sanırım bu durum ülkemizde yanlış anlaşılıyor. Bizim siyasetimizde de seçimlerden sonra sol-sağ, ilerici-gerici ayrımı ortadan kalkıyor ve geriye tek bir ayrım kalıyor topluma hizmet götüren veya kendine ve ilişkili olduğu gruplara hizmet uğruna talan eden.

Başbakan Erdoğan, geçenlerde İstanbul’da metro açılışında yaptığı konuşmada, Gezi Parkı direnişinin ardından çevrecilere atıfta bulunmak adına “Çevreciler gelin bakalım bunu görün. Gerçek çevreci AK Parti iktidarıdır” dedi, her zamanki gibi partinin ak lığına vurgu yapma gereği hissederek. Bizler bunların beylik laflar olduğunu biliyoruz bilmesine ama halkımızın da öğrenmesini siyaset etiğimiz gereği istiyoruz. Bakın birkaç gün önce Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde yapılan tarih, kültür ve doğa katliamlarını özetleyen bir haber yayımlandı. Listenin ilk sırasını Yortanlı Barajı’nın sular altına gömülen, Bergama’daki Allianoi Antik Kenti ve UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesi için aradığı 10 kriterden 9’una sahip Hasankeyf paylaşıyor. Nükleer santraller, Karadeniz’de HES’ler, siyanürle altın aramalar ve tabi ki Taksim’in dönüştürülmesi projesi... Listede tam 82 ayrı sorun mevcut ve bunların hepsi Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde ortaya çıktı veya devam ettirildi.

Ergene Nehri'nin ve su havzasının kirlenmesi, Hamitabat Termik Santrali, Çorlu Katı Atık Yakma Tesisi ise listeye bölgemizden dahil olan sorunlar. Bunların dışında bir de toprak satışları gündemde. Toprağına sahip çıkamayanların geleceklerine sahip çıkamayacaklarını öğrenmemekte ısrar etmekteyiz. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu geçen hafta “ne olur topraklarınızı satmayın, satsanız da birbirinize satın” diye çiftçilere seslenirken bakanı olduğu iktidarın hemen hemen bir yıl önce yabancılara toprak satışı için üst sınır rakamı 10 kat (3 hektardan 30 hektara) artırarak ülke topraklarının yabancılara satışının önünü açtığını sanırım hatırlayamadı.

Bölgemiz yaşanılan kirlilikleri ve bu türden yönetim yaklaşımlarını hak etmiyor. Hali hazırda Büyük Karıştıran Beldemizde yapımı planlanan konutların reklamı İstanbul’un göbeğinde yapılıyor. Bölgemizin rant temelli böylesine çarpık bir büyümeyi karşılayacak fiziksel koşulları mevcut değildir. Göçlerle birlikte tüm bunların gelip dayandığı nokta tarihin, kültürün ve doğanın katledilmesidir. Birileri hala hafife mi alıyor bilinmez ama toprak ve su kaynakları yok olduğunda çalıp çırpılan paraların bir hükmü kalmayacaktır.

Daha gençlere doğru örnek teşkil edemeyenlerin toplumları idare etmesinin önüne geçilmesinin zamanı hala gelmedi mi? Kısır hesaplar ve rant olgusu temelinde hareket edenlerden toplum olarak fazla şeyler mi bekledik bugüne kadar? Bizler bu topraklarda doğup büyüdük; ancak böyle giderse bu topraklarda öldüğümüz gün yatacak mezar bile bulamayacağız.

TOPRAKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM!

ETİKETLER :