Yaz aylarının gelmesiyle birlikte Lüleburgaz’da başlayan su kesintileri her yıl olduğu gibi bu yılda halkın gündemini belirlemeye devam ediyor. Belediyelerin en temel görevi olan temiz suyun sağlanmasın da yaşanan sıkıntılar, zaten sorunlu bir hale gelmiş vatandaş- belediye ilişkisini daha da içinden çıkılmaz bir noktaya taşıyor. İşin garip yanı ise belediyeden vatandaşa iletilen bilgilendirme mesajları sanki kasten vatandaşın tepkisini yükseltmeye çalışıyor ve meseleyi içinden çıkılmaz hale getiriyor. Yağmurlar sonrası gelen mesajlarda: içme sularına karışan sulardan bahsedilip suların bir müddet içilmemesi gerektiği belirtilmişti. Su kesintileri sonrası gelen bilgi mesajları ise daha fazla kaygı ve soru işareti yaratmaktan başka bir işe yaramadı. Çünkü mesajda: içme suyunun kuyulardan geldiği, kuyulardaki elektrik kesintisinden dolayı şebekeye su verilemediği bildirilirken, b mesajlar Lüleburgaz halkının çok daha zor ve cevapsız sorular sormasına sebep oldu. Hem de Lüleburgaz deresinden alınan numunelere Devlet Su İşlerinin İÇİLEBİLİR raporu verdiği ve bu raporla tüm Lüleburgaz’da dalga geçildiği günlerde belediyeden gelen bu mesajlar belediyenin imajını derinden zedeledi. Bu durumda SU sorununa biraz daha yakından bakmamız lazım.
Literatürde kuyu suyunun ancak doğal su kaynakları bulunamayan yerlerde (Afrika gibi) kullanıldığı belirtilirken, Ergene ovasında sadece Lüleburgaz’da değil, Babaeski’den Çorlu’ya Pınarhisar’dan Hayrabolu’ya kadar bütün ilçelerde neden KUYU SUYU kullanılıyor? Bu sorunun cevabını ve sorunun çözümünü Milletvekili adayı olduğumuz günlerde ilçe ilçe gezerek anlatmıştık. Ancak aradan geçen onca zaman rağmen ne belediyeler ne de hükümet, bu konuda tek bir adım bile atmadı. Tarihe not düşmek açısından bir kez daha yazıya dökmek gereği hissediyorum.
Trakya’mız su kaynakları bakımından oldukça zengin olsa da Ergene ovasında ki yerüstü suları (ERGENE NEHİRİ) fabrikalar tarafından kirletildiği ve belediyeler tarafından yeterinde korunmadığı için ZEHİRLİ SU halinde akmakta ve hiçbir şekilde kullanılamaz haldedir. Trakya’mızın dağlık bölgelerinden (YILDIZ DAĞLARI)çıkan sular ise Pabuçdere ve Bayramdere barajları ile bölgemiz halkının değil İstanbul halkının kullanımına sunulmaktadır. Yıllık 110.000.000 (yüz on milyon) metreküp TEMİZ ve İÇİLEBİLİR SU İstanbul’a götürülürken bunun karşılığında suyun idari sahibi olan ne Kırklareli İl Özel İdaresine ne de bölge halkına tek kuruş ödenme-mektedir. Lüleburgaz Belediyesi bütçesinin 3 katı, Kırklareli belediye Bütçesinin 6 katı ve İl özel İdare bütçesinin 10 katı olan bu gelir, İstanbul’a akarken siyasetçilerimiz sadece suya yazı yazmaktadır. Bu TEMİZ ve İÇİLEBİLİR sular İstanbul’a götürülürken, İstanbul’da insanlar yıllardır çeşmeden su içmediğine göre bu su nerede kullanılıyor: TUVALETTE. Yani kanuna göre Trakya halkının öncelikli hakkı olan dağ suları, -Trakya’da ve Lüleburgaz’da bizim içmeye bulamadığınız TEMİZ SULAR- İstanbullunun tuvaletlerini temizliyor.
Yıllarıdır bu konuyu anlattığımız halde, yerel idarelerimiz (belediye- kaymakamlık-valilik) duruma sessiz kalırken, parti yönetimleri ve milletvekilleri konuyu henüz anlayamadılar bile. Lüleburgaz Belediyesinin de üye olduğu Marmara Belediyeler Birliği toplantılarında bu konu hiç gündeme gelmiş midir? Onu da bilen yok. Yerel yönetimler en kolay yolu seçerek günü kurtarma telaşındalar. En kolayı vuralım kuyuyu nasıl olsa 100 metreden sonra yeraltından su geliyor. Elektrik paralarını da yükleyelim su faturalarına nasıl olsa vatandaş ödüyor. Köylerdeki kuyulara gelen elektrik paralarını muhtarlar köylüden topluyor, toplayamazsa cebinden ödüyor. Kuyudan gelen su temiz mi diye soran olursa onu da DSİ’ ye göndeririz nasıl olsa oradan Lüleburgaz Deresine bile İÇİLEBİLİR raporu geliyor. Yerel yönetimler ve hükümet, Pınarhisar Evciler köyündeki su göletini baraja çevirip bütün ovaya Elektriğe ihtiyaç duymayan doğal cazibeli (eğimden dolayı kendinden akan)Temiz SU vermek için kim uğraşacak havasında, görmedim-duymadım-bilmiyorum diyerek üç maymunu oynuyorlar. Böyle gelmiş böyle gider diyerek kuyu açmaya devam ediyorlar.
Peki bölgemizdeki fabrikalar yeraltından çektikleri suyu kimyasallarla karıştırdıktan sonra tekrar yeraltına basınca YER ALTI (KUYU) SUYU kirlenmiyor mu?
ERGENE, ZEHİR akarken bunun bir kısmı YERALTINA sızıp oradaki sulara karışmıyor mu?
Tarım da kullanılan binlerce ton kimyasal madde yağmurlalar birlikte önce toprağa sonra YERALTI suyuna karışmıyor mu?
YERALTI suları KUYULARDAN çekilip bölge halka içirilmiyor mu?
YERALTINDAN gelen sular Trakya’nın Kanserden ölümde Türkiye 1.si olmasına sebep olabilir mi?
Türkiye’nin en çok diş doktorunun Şehrimizde çalışıyor olması -dağ suyunda bulunan- yararlı minarelerin YERALTI (KUYU) suyunda bulunmamasından olabilir mi?
Bölgemizdeki kadınların-annelerimizin erken yaşta KEMİK ERİMESİNE yakalanması YERALTI (KUYU) sularındaki mineral eksikliğinden olabilir mi?
2020 yılında Trakya’da Halka KUYU suyu İÇİRİLİR Mİ?
Bütün bunları bilerek –siyasi sebeplerden- SUSMAK… Vicdana sığar mı?
Selam ederim .