37. CHP Kurultayını dikkatli gözlerle takip edenler ülkemizde AKP iktidarının sonuna gelindiğini ve CHP’nin ilk seçimde iktidar olacağının net olarak fark etmişlerdir. CHP’nin 37.Kurultayı’nın neden İktidar hazırlığı olduğunu herkes farklı gerekçelerle açıklayabilir. Ancak ben meseleye başka bir açıdan bakmak ve gelişebilecek tehlikelere dikkat çekmek istiyorum.
CHP’nin iktidara ne kadar yakın olduğunun şifresi aslında Türkiye’de her partide kendine yer arayan ve CHP içine sızmış kimi çıkar gruplarının geliştirdikleri tutumla açıklanabilir. 37. Kurultay’da görüldü ki bu çıkar grupları hızla CHP’nin etrafında toparlanmaya başladılar ve hatta güçleri ölçüsünde CHP’nin en üst organı olan Parti Meclisi’nde konum elde etmeye çalışıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun geniş tabanlı mutabakat adına yaptığı 80 kişilik ‘’Geniş liste’’ içerisinde kendilerine benzeyenlerle yan yana gelerek partiyi bu güne kadar omuzlamış partili kadroları da kritik noktalardan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. CHP’yi geçmiş sağ partilere benzetmeye çalışan bu çıkar grupları CHP’yi ideolojik duruşundan uzaklaştırmaya, merkez siyasetinde sermaye ve çıkar gruplarıyla uyumlu bir parti haline getirmeye çalışıyorlar. Ve maalesef bu çıkar gruplarının Kurultay sürecinde, parti içinde koltuk beklentisiyle siyaset yapan kimi grupları ve gelecek beklentisiyle siyasete müdahale etmeye çalışan kimi belediye başkanlarını da ikna etmiş oldukları görülüyor.
Aslında bizler bölgemizde buna benzer eğilimleri yaşamış ve bunun yaratacağı sorunlarla ilgili uyarılarımızı yapmıştık. Parti içerisinde çıkar birliklerinin ülkeye ve CHP’ye bir şey vermeyeceğini, belediye başkanlarının siyasete değil hizmete odaklanması gerektiğini, örgütlerin belediyelerin kontrolüne girmemek için direnmesi gerektiğini her platformda vurgulamıştık. Sen beni seç ben seni mantığıyla ve gizli pazarlıklarla yapılan siyasetin partiye zarar vereceğini, siyasette önemli mevkileri ‘’aile boyu’’ ele geçirmeye çalışmanın partiyi ve partiye gönül verenleri yaralayacağını defalarca anlatmıştık. Ancak iktidar hırsı ve iktidar nimetlerinden yararlanma arzusuyla harekete geçen ve siyaseti bir menfaat dağıtma aracı haline getiren gruplara sesimizi duyuramamıştık.
Bu süreçte Bölgemizde başlayan bu yanlış eğilim haklı ve doğru olmayı değil de, makam ve mevki ele geçirmeye yönelik çıkar ortaklığı anlayışıyla, BİZ BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ sloganıyla netlik kazanmıştı. CHP’nin siyasi duruşu için son derece yanlış olan bu bakış açısı ve eğilim partinin 37. kurultayında en üst organlarında da görülmeye başlandı. Bu anlayış bölgemizde belediyelerden idare edilen ve siyaseten yok hükmünde ve siyaset üretemeyen parti yönetimlerini ve belediye meclislerini ortaya çıkardı. En başta Kırklareli merkez’de başlayan CHP açısından Kırklareli Merkez’de facia yaratan bu anlayış, Kırklareli Merkezde CHP siyasetinin sonunu hazırlarken son seçimlerde çıkar ittifakı kuran siyasetçiler tarafından Kırklareli’nin tüm ilçelerine ihraç edildi. Ve maalesef bu anlayış şimdi de CHP Genel Merkezi düzeyinde bu eğilim yeni ittifak ortalarıyla güç makam ve mevki kazanıyor. Bu eğilimin durdurulması ve CHP’nin dava partisi kimliğini kaybetmemesi için tabanın güvendiği iki unsur var.
1.KEMAL KILIÇDAROĞLU: Partideki gücü ve liderliği artık tartışılmaz hale gelmişken MYK’da yapacağı hamlelerle dengeyi kuracak ve CHP’nin dava partisi kimliğini koruyacaktır.
2. DEVRİMCİLER VE ATATÜRKÇÜLER: Bu güne kadar muhalefette kalmış partiyi omuzlayıp taşıdılar ve iktidara bu kadar yakınlaşmışken CHP’yi çıkar gruplarına teslim etmeyeceklerdir. Hiçbir menfaat beklemeden siyasete emek zaman para harcayan bu gruplar, CHP’nin zihnen sağcı bir çıkar ittifakı tarafından ele geçirilmesine karşı koyacaklardır.
Parti tabanının inandığı bu iki güç harekete geçmese bile AKP yolun sonuna gelmiştir, CHP iktidar olacaktır. Ancak CHP iktidarının halkın iktidarı mı? Sermaye ve çıkar gruplarının iktidarı mı olacağını da parti içindeki mücadele belirleyecektir.