Lüleburgaz geçtiğimiz hafta çok önemli bir değerini kaybetti.
Lüleburgaz’a 1940lı yıllarda Cumhuriyet Ruhu ile sanatı özellikle de müzik ve tiyatroyu aşılayan Aşkiye-Neşet Çal çiftinin oğlu olan Budak Çal’ı 85 yaşında sonsuzluğa uğurladık.
Kendisi de Galatasaray Lisesi’nde almış olduğu eğitimi 1960’lı yıllardan itibaren Lüleburgaz’a aşıladı. Tıpkı anne ve babasının Cumhuriyet Ruhu’nu Lüleburgaz’a aşıladığı gibi.
1960 ve 1970’li yıllara Lüleburgaz ve Babaeski’de yapmış olduğu çalışmalarla damga vuran Budak Çal, aynı zamanda Lüleburgaz ve Babaeski CHP örgütlerine de büyük emek verdi.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise gülerek ve mimiklerle Komünizm propagandası yaptı diye komik bir nedenle uzun süre hapis yattı. Ancak karşılaştığı bu zorluklar O’nu yolundan vazgeçirmedi.
Koronavirüs tedbirleri başlayan kadar sahneden inmedi. Tedbirler gevşeyince de provalar yaptı dostları ile sürekli bir arada idi. Son nefesine kadar sanat için, Lüleburgaz için çalıştı.
Yobaz kafalılar; “Budak Çal, Lüleburgaz’a ne kattı?” diye konuşabilir, bunu ancak sanata değer verenler Lüleburgaz’ı sevenler anlar. Bugün Lüleburgaz’da yaklaşık 10 amatör tiyatro grubu var. Yaklaşık 15 tane de müzik grubu var okul gruplarını saymazsak. İşte bu gruplar Budak Çal’ın 60 yıllık sanat hayatında verdiği emekler sayesinde oluşmuştur.
Geçmiş dönemde Budak Çal’ın sanat hayatı için olumsuz laf söyleyen kişiyi bile Budal Çal yetiştirmiştir. Türkiye’de her şehrin bir Budak Çal’ı olmayabilir. O nedenle Lüleburgaz’da Budak Çal’ı tanıma fırsatı yakalamış kişiler, O’nun la sohbet etme fırsatı yakalamış kişiler ayrıcalıklı kişilerdir.
Bu nedenle bizde diyoruz ki” Keşke her şehrin bir Budak Çal’ı olsaydı. O zaman Türkiye daha güzel olurdu.”
Kalın sağlıcakla…