Her zaman Dini konuları yazmamaya gayret ederim pekte keyif almam zaten ama özellikle yerelde Din ve maneviyat söylemleri başladığında nedense Sivas Katliamı, Kahramanmaraş olayları aklıma gelirde ürperirim. Özellikle Alevi & Sunni gerginliği gereksiz olmakla birlikte en tehlikeli harekettir.
Aslında halkın kendi yaşam süreci içinde hiçbir zaman sorun olmayan Dinler ve bunlara bağlı mezhepler Siyasetin kullanım aracı olduğunda Halkın en büyük sorunu olup çıkıyor. Üstelik tüm siyasiler bundan şikayetçiymiş gibi gözükmek çabasında olsa da bu husumeti, çekişmeyi ve ötekileştirmeyi kurgulayanda yine siyasiler.
Hiçbir dinin veya mezhebin önceliği, gerekliliği veya diğerine karşı üstünlüğü konularına girmeyeceğim, O inanç sahibinin özeli olmakla kalmalı ve müdahale edilmemeli hele hele Hükümetler ve siyasiler tarafından asla. Her inanç kesiminin kendi inancı ibadetini yapma ve ibadethane edinme hakkı olmalıdır. Ancak Din ve siyasetin birlikte taraflı olması, Gerek Anayasal bir yasak ve sakınca, gerekse de ulusal birliğin en büyük tehlikesidir.
Şunu doğru anlamakta fayda var. Diyanetin kuruluş amacı“İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurum” olarak açıklanır. Ancak siyasiler kendi mezhepleri dışındaki inanışlara karşı bir sopa olarak kullandığında Diyanet vasfını yitirmiş olur. İşte o zaman tüm gruplar bu ülkenin gerçek sahibi kendileri, gerçek dininde kendi inandıkları din olduğuna inanır. Farklı inanışlara sahip insanların, Aynı evde, sokakta, köyde ve şehirde yaşadıkları, Evlilikler yaptıkları, Pazardan domatesi alırken dinini ve mezhebini sormayan halka siyaseten dayatma yaparsanız zararının ne kadar olacağını düşünemiyorum bile.
Sağ görüşlü partiler temel olarak Din/Mezhepler ve Irk/Milliyet önceliklerini merkezlerinde barındırır, seçmende bu merkezde odaklanır. Sol görüşlü olarak tanımladığımız siyasi düşünceler genelde halkın manevi ve Dini tercihlerinde eşit davranmayı esas alır ve onlara müdahale etmeyi öncelikleri arasında saymaz. Ancak nasıl ki sistem olarak sol partiler sağ görüşe doğru evirilmeye başladıysa Din ve mezhepler konusunda da aynı ayrıştırma ve değişime ayak uydurmakta olduklarını görüyoruz.
CHP de görev yapmış ve halende belli görevlere talip Alevi kökenli iki siyasetçi arkadaşımın Cemevi içerikli köşe yazılarını okuyunca daha da tedirgin oldum, istekleri elbette diğer inanış gurupları kadar haklı ancak siyaseten de doğru bulmadım. Hele ki Hacı Bektaşi veli derneği başkanı arkadaşın “Bu ülkenin gerçek sahibi olan Alevi Bektaşiler” cümlesi tamda Siyasilerin mezhepleri kullanmasına cesaret verecek tarzda hiç şık olmamış, umuyorum kendiside farkındadır. Üstelik bu tür bir kesimin parçası olmayı asli işlev gören siyasette gelecek arayanların yarın diğer din ve mezheplere sahip halkı nasıl ikna edecekleri de merak konusu olur.
İki yazıda da Alevilerin ezildiğinden, ayrıştırıldığından ve Lüleburgaz belediyesine sitem var, Hatırlatmak isterim Kırklareli CHP Milletvekili alevi, CHP il başkanı alevi, CHP ilçe başkanı alevi, Belediye Başkan yardımcısı alevi, Eee siz ikinizde CHP içi muhalif Alevisiniz. Buna rağmen CHP’li Lüleburgaz belediyesinden talebinize cevap alamıyorsanız sorun Belediye başkanında değil yukarıda saydığım makam sahiplerinde olmalı, ya da onlar siyasetin Din ve mezhep işleri ile uğraşmanın sakıncalarının farkındalar.
Bu ülkede ve bu şehirde yaşayan insanları hangi din ve mezhebe sahip olursa olsun insan kimliği ile tanımak hak ve özgürlüklerine o çerçevede sahip çıkmak ve dile getirip çözüm aramak siyasilerin en azından kendini solcu olarak tanımlayan siyasilerin asli amacı ve görevi olmalıdır.
Özellikle yereldeki siyasilerin daha dikkatli olması gerekmektedir. Biz kimseye inancını sormazken Lütfen sizlerde tehlikeli sulara giden gemilere doldurmaya çalışmayın halkı. Bir topluluğu Halk yapan şey Din ve mezhepler değil ADALET ve HAKKANİYET kavramlarıdır. Bunların sağlanması için enerjinizi harcansanız biz mutlu, sizlerde bu halkın kahramanları olursunuz.
Hayri AKPINAR