ÇARÇUR EKONOMİSİ
Her haber kaynağından okuduk. Oysa pandemi dönemi bize sağlıktan sonra 3 şeyin önemini gösterdi; gıda, su ve enerji. Türkiye pandemi öncesinde de pandemi döneminde de bu 3’ü hususunda ne kadar ciddi adımlar attı, tartışılır.
İsraf denildiği zaman akla ilk ekmek örneği gelir. Yılda şu kadar ekmek israf ediliyor, şu kadar ekmeğin bedeliyle şunlar yapılırdı, ekmek için harcanan paranın şu kadarda bu kadarı çöpe gidiyor, tahıl israf ediliyor, bedeli çarçur ediliyor. Ne acıdır ki bunun arkası bir türlü gelmez. Suyun kirli akması, havanın kötü kokması, toprağın ekilip dikilemez, şehirlerin yaşanmaz hale gelmesi kaynakların çarçur edilmesinden kaynaklanır oysa. İsraf haberlerini görünce ‘’amma müsrif milletiz ya’’ diye tepki veririz ama ne acıdır ki bundan da öte gidemeyiz.
Ekonomik müeyyidesi zarar olan israfın ülkemizde tepeden aşağı kadar sirayet ettiğini düşünüyorum. Şunu da biliyorum ki; Ailede, kurumda, ülkede, yerel yönetimde ve kısaca her yerde var olan kişilerin eylemi israfın boyutunu belirliyor. Haliyle israfın önüne geçmek için ortak bir akılda buluşmak gerekiyor. Ortak bir akıl olmadığı için de Türkiye’deki kaynakların etkin ve yetkin kullanılması da mümkün görünmüyor.
yıl Türkiye ve Dünya’da özellikle gıda, enerji ve su gibi alanlarda istatistikler raporlar halinde paylaşılır. Bu istatistiklerin belirli bir kısmı israf üzerindedir. Örneğin; Birleşmiş Milletler son Gıda İsraf Raporuna göre ülkemizde her yıl 7,7 milyon ton yiyeceğin çöpe atıldığını pek çok
Gelelim Lüleburgaz özelinde çarçur ekonomisine…
Bugün biri kalkıp; Lüleburgaz sakinleri çöplere sürekli ekmek atıyor hatta satılan her 10 ekmekten biri çöpe gidiyor dese, ben o kişinin hedefi saptırmaya çalıştığını düşünürüm. Çünkü israf ve israftan çarklarla dönmeye başlayan çarçur ekonomisi bir yönetim ve yönetici zaafıdır.
İsraf etmek ahlak kuralları açısından ayıp, dini kurallar açısından da günah sayılır. Elindeki kaynağı har vurup harman savuranın kanun nazarında suçlu olma durumları vardır. İster aile reisi olsun, ister evin hanımı veya ister şirketin müdürü veya yerel yönetimin bir karar vericisi…
Türkiye’de her yıl şu israf ediliyor, hadi kentimizde bunu yapalım demekten öteye geçemeyen, yönetimindeki kurumun kaynaklarını yıllarca verimliliği konusunda soru işaretleriyle idare etmeye çalışanların ahlaki, dini ve kanuni açıdan konumunu varın siz değerlendirin.
Sormak isterim; Yıllardır kapısı kilitli duran yapılar, değerlendirilemeyen enerji kaynakları, boşa akan dereler, halkın kullanımına açılamayan alanlar israf değil midir? Ertesi gün harcanan bedeli gazete manşetlerine düşen etkinlikler ve organizasyonlar, çözüm bekleyen sorunlar veya çözüm olacağına inanmadığımız ki arkası gelmeyen göstermelik çalışmalar, neden yapıldığı asla anlaşılamamış projeler çarçur ekonomisinin bir parçası değil midir?
Hane halkı çöpe ekmek atmasın tamam ama yerel yönetimler bütçelerini iyi kullansın, yönetimde söz sahibi olanlar da günlük ve hatta anlık kararlar yerine orta ve uzun vadede; başta su ve enerji israfını önleyecek çalışmaları halkın önüne sunsun, sonra gıdaya erişim konusunda da elinden geleni yapsın öyle değil mi?
Bir de kaybedildiği anda telafisi asla mümkün olmayan ve çok kıymetli harcanması gereken bir değer var. Zaman.
Bir kentte sürekli ötelenmiş bir projeyi gerçekleştirebilirsiniz ama o projeyi ihtiyaç ortaya çıktıktan çok uzun bir süre sonra gerçekleştirirseniz, geçen zamanı geri getiremeyeceğiniz için zamanı israf etmiş olursunuz. Türkiye’de ve Dünya’da başarılı kabul edilen yerel yöneticilerin diğerlerinden farkı da tam olarak burada ortaya çıkıyor. Genelde ülkelerinde ve dünyada ilke imzayı atıyorlar, en yeniyi ilk olarak en iyi uygulayanlardan oluyorlar. Yani işi herkesten önce öğreniyorlar.
Buradan kentimiz ve kendimize çıkarabileceğimiz bir soru eşliğinde pay var. Karar vericileri beğenmiyoruz ama bizlerin de her 5 yılda bir önüne bir sandık geliyor. Biz bu sandıktan çıkan neticeye göre yaşadığımız kentteki sorunları bir 5 yıl daha ertelemiş mi oluyoruz, yoksa çözümü sağlayanları mı desteklemiş oluyoruz. Ertelemek çözüm değildir. Şu işi şimdi halledelim o iş de bir sonraki döneme kalsın demek çözüm değildir. Sorunlar tartışılırken dikkatleri başka konulara çekmeye çalışmak çözüm değildir. Israrla bu zihniyetten medet ummak çözüm değildir.
Son olarak da şunu eklemek isterim. Dünyanın en müsrif insanları ve çarçur ekonomisinin patronları, mevcut sorunları sürekli kendi sorumluluk alanlarının dışına iten idarecilerdir.
Ozan AKARSU