OKUL ÖNCESİ DİN EĞİTİMİ KARARI YERİNDE BİR KARARDIR
Kıymetli Okurlarım,
Toplum olarak maruz kaldığımız problemlerin belki de en büyük sebebi eğitimdir. Müfredat bir yana, eğitim sistemimizin pozitivist akımlardan etkilenmesi ve bu noktada maddeci nesiller yetişmesine ne yazık ki engel olamadık.
Tarih boyunca cihana Türk mührünü vurduğumuz her dönemde bunun yegane kaynağı eğitim olmuştur. Lakin eğitimin maddeci değil manada birer kahramanları bünyesinden çıkarması çok çabuk unutulmuştur. Allah aşkına, Türk oğlu Türk’e Machivelli’yi öğretmenin, Freud’u öğretmenin bir sakıncası yokta bu milletin çocuğuna Kur’an öğretmenin ne gibi bir sakıncası olabilir?
Ne olacak peki bu nesillerin hali? İşte görüyoruz, anayasa bu ülkede yürürlükte, peki ben sorarım sizlere kanunlarımız ne kadar sert olursa olsun suça engel olabildi mi? Engel olamadığını çok acı tecrübeler ile yaşıyoruz, yaşadık. Şüphesiz ki din kuralları, pozitif hukuklardan daha sağlam bir şekilde bağlayacıdır. Ağaç yaş ilken eğilir. Müslüman Türk’ün evladı, ahlak dünyasına en temiz çağlarında İslamın kolonlarını diker ise inanınız ki sosyal ve içtimai hayatta bu millet için büyük hizmetlere imza atacaktır.
Fatih Sultan Mehmet kaç yaşında hafız oldu? Kaç dil biliyordu? Bunları cevaplamak sadece ve sadece dini eğitimin terakkiye ve ilme engel olmadığını bir kez daha anlaşılır kılacaktır. Ayrıca dini eğitimin Maturudi- Hanefi ekolü çerçevesinde öğretilmesi, genel manada ehli sünnet akidesinin iyice anlatılmasının en büyük yararı olarak fetocu zihniyet gibi zihniyetlerin türemesine mutlaka engel olacaktır.
Zira bu milletin çocuğuna siz din eğitimini vermediğiniz takdirde ve bu çocuk belli dini hakikatlere otuzlu yaşlarından sonra vakıf olursa inanınız gidip her sakallıyı tabiri caiz ise dedesi sayar. Feto nasıl meydana çıktı bir defa bunu iyi idrak etmemiz lazım. Feto hangi boşluktan faydalandı da 1970’lerden itibaren bu milletin damarlarına bir sis dumanı gibi sindi? Cevabı basit … Dini boşluktan. Yapılan araştırmalara göre şuanda bir Türk genci namazı 16 yaşında öğrenebiliyor. İtikadı hakikatleri ise daha da ileri yaşlarda… Peki bu tür ilimden uzak bir Müslüman ne şekilde dinini öğrenip bu konuda doğru ve yanlışı ayırt edebilecek duruma gelecek?
Bugüne kadar bu boşluğu feto ve benzeri örgütler çok hainane bir şekilde değerlendirdi. Açıkçası özellikle ehli sünnet akidesine sahip tasavvufi camiaların itikadı anlatma bakımında iki hizmetleri olmasaydı bugün dini muvacehede daha büyük bir fitnenin esiri olabilirdik. Tasavvuf bu boşlukta millete ve dine büyük hizmetlerde bulundu şüphesiz. Ama bunun kanuni bir zemine oturtulması gerekmektedir, o da değinilmesi gereken çok ayrı bir meseledir.
Burada yazdım yine yazıyorum, dini eğitimin tamamı ile diyanete verilmesi zamanımızın bir gereğidir. İlahiyat fakültelerinin YÖK’ten alınıp tamamı ile diyanete verilmesi lazım. Diyanet İşleri Başkanlığının da tamamen özerk olması lazım. Allah aşkına din gibi yüce bir müessese devletin emrinde olur mu? Peki bu diyanet işleri başkanı doğruyu nasıl söyleyecek? İmam hutbede nasıl rahat konuşacak? Dinin emirlerini nasıl tebliğ edecek?
Mevzu çok uzar yazmaya devam etsem.. Ama netice itibari ile okul öncesi dini eğitim çok kıymetli bir adım olması hasebi ile takdire şayan bir karardır. Emeği geçen herkesi tebrik ediyor, teşekkür ediyorum. Yarının güçlü Türkiye’sini, Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temellerini dinine, ilmine, fennine hakim kardeşlerimizin azmi ve gayreti gerçekleştirecektir.
Unutmayalım, dinini bilmeyen yaşadığını din zanneder. Nasıl inandığımızı bilirsek, neye inandığımızı bilirsek biz kudretli günlerimize yine ve yeniden döneriz, inanın döneceğiz.
Baki selam ve hürmetlerim ile.