DÜZEN PARTİLERİ.
Türkiye siyasi partilerini incelediğimizde bir birinden farklı olmadıklarını hepsinin bir düzen çerçevesinde sistemin partisi olduklarını görebiliriz. Demokrasi öyle ilginç bir yönetim biçimidir ki eğitimli, haklarını ve görevlerini bilen topluluklarda uygulandığında en adil sistemdir. Sorgulamayan, lider odaklı dar düşünceli toplumlarda uygulandığında zamanla monarşiye ve diktatörlüğe dönüşebilir. Çünkü Demokrasi sayılardan ibarettir 100’ün 51’ini alan 100’ü idare eder ve diğer 49 yok sayılır ve teslim alınmış olunur. Bu yüzdendir ki sistem ve düzen partileri Demokrasi için yanıp tuşturlar ve Demokratik yönetim adı altında Liderler saltanatı oluşturulur ve o parti içinde lider ve onun güvendikleri dışında ne adına olursa olsun karar alınamaz ve o sistemin içine de onlar istemedikçe kimse giremez. Siz hiç parti başkanına karşı aday olmuş bir muhalefet gördünüz mü? Göremezsiniz sitem ona izin vermez, Adaylıkta çok ısrar ederseniz hoop disipline oradan da partinin kapı önüne.
Daha da ilginç olan her şeyin halk istiyor diye ve halk adına yapıldığı söylenirken mecliste Halkın olmaması. Mesela çiftçi, İşçi ve Ev hanımı mecliste göremezsiniz, Ülkemiz tarzı demokratik yönetimlerde onlara ihtiyaç yoktur onlar yönetilmek için var kabul edilirler. Dikkat ettiniz mi ünlü bir markanın patronu da milletvekili olmaz. O; işini olanlara yaptırır böylece vekil olanda zengin ve Patron olur zaten.
Siyasi partilerde zengin veya zengin adayı değilseniz milletvekilliği dahil hiçbir yönetimin yada organın başkanı olmazsınız eğer oralarda başkan değil üye iseniz siz sadece sayının tamamlanması için varsınızdır, sakın ben şu görevi istiyorum, şu konuda çalışmak istiyorum, şöyle düşünüyorum demeyin; üzülürsünüz. Çünkü o başkanlığın yönetimine sizi Başkan yazmış ve seçtirmiştir. O yüzden seçimlerde Başkanlar seçilir yönetimleri ile kimse ilgilenmez.
Düzen partilerinin en belirgin özelliklerinden bir tanesi de Kutuplaştırma ve Ayrıştırmadır. Sizin rakip parti mensupları ile görüşmenizi, Halk yararına dahi olsa ortak faaliyette bulunmanızı istemezler ve sizde aksini yapamazsınız. Bu yüzdendir 10-15 bin nüfuslu yerlerde partiler odaklı yaşam tarzı diretmesi ve o yüzdendir parti tüzüklerine “parti suçu” diye bir sürü lider ve merkez korumalı suçlar sıralamaları. Unuttukları temel konu ise kasabalarda hepimizin bir birimiz ile, bir şekilde kan ve gönül bağının olduğudur.
Dikkat edin lütfen, Kişiler ister siyasi isterse STK’da bir kere başkan olduğunda yıllarca aynı koltukta kalmak için demokrasinin tüm nimetlerinden yararlanır. Etrafınızdaki başkanlara bakarsanız 10-15 hatta 20 yılı devirmişlerini görebilirsiniz ve bunların tamamı demokratik seçim ile gelmişlerdir. Hepsi bu kadar mı? Elbette hayır emekli olsalar da aynı koltuğun etrafında döner hayatları.
Bu düzeni gerçek Demokrasi ile değiştirecek olanlar yine Başkanların yok saydığı, kulak asmadıkları Yönetim kadroları olacaktır. Gerektiğinde başkanı ve icraatlarını eleştirebilecek, muhalefetini yapacak ve hatta halka olup bitenleri cesaret ile anlatacak cesur, demokrasiye inan ülkesini ve halkını seven yönetim kadroları olacaktır. Her şeyi bilipte susan dilsizlere de buradan bizden selam olsun.
Çözüm; Hangi yönetimin bir parçası olursa olsun, seçilirken vermiş olduğu vaatlerin peşinde koşan, hesap verebilen, halkından kopmadan demokrasi savaşı verebilecek yöneticiler bir gün bu düzen partilerini tarihteki yerlerine göndereceklerdir.
Sadece şunu unutmamalıdırlar; Eğer birileri size kolayca mevkii ve makam vaat ediyorlarsa, Yani “Yol kısa, Ödül Büyükse aman dikkat o işte bir Hin’lik vardır.”
Hayri AKPINAR