Türkçenin dil zenginliğinin nereden geldiğine bakarsak anlatım çeşitliliğinin fazla olmasını söyleyebilirim. Bunların başında kelimelerin temel, yan, mecaz, yakın, eş, zıt anlam ve eş sesli olarak kullanılabilmesinin yanında atasözü ve deyimlerimizin var olması gelir.
Anlatım çeşitliliğinin çok olması konuşma gücümüzü arttırırken ifade zenginliğimizi ortaya koyabilmemizi ve kendimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı daha kolay ve doğru anlatmamıza yardımcı olur. İşte burada bunun en önemli unsuru olan atasözü ve deyimleri kullanmanın öneminden bahsedeceğim.
Dil zenginliği çok kelime ile çok cümle kurmak değildir. Düşüncelerimizi en doğru kelimelerin seçildiği en özlü ve tecrübe aktaran cümlelerde kısa olarak anlatabilme yeteneğidir. Dilimizin burada başvuracağımız en önemli rehberi “atasözlerimiz” ve “deyimlerimiz” dir.
Atasözü; ataların uzun denemelere, gözlemlere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce ya da öğüt olarak veren ve kalıplaşmış bir biçimi olan, kamuca benimsenmiş kısa özlü sözdür. Yani sayfalar dolusu cümlenin düşüncenin kısa ve öz ifade edilmiş biçimidir. Bu bize ne kazandırır? Tabi ki zaman ve özgün olabilme, düşüncemizi en doğru şekilde kısaca anlatabilme imkanı sunar. Sıkıcı olmadan bilgece konuşmamıza katkı sağlar. Çok şeyi az cümle ile anlatmamıza olanak sağlar. Ayrıca kendi tecrübemize ve fikirlerimize referans olan başka tecrübelerin de geçmişte var olduğunu aynı tecrübe ve düşüncelerden geçen insanların ortak yaklaşımının farkında ve bilincinde olduğumuzu gösterir.
Bir diğer dil zenginliğimiz de “deyimlerimiz”dir. Konuşurken deyimlerimizi kullanmamız anlatımımıza akıcılık, çekicilik katar. “Deyim, gerçek anlamından ayrı bir anlamı bulunan, genellikle de birden sözcüklü dil ögesi, kalıplaşmış sözcük topluluğudur.” Deyimlerimiz de uzun tecrübeler sonucu ortaya çıkmış, çoğu mecaz anlam taşıyan söz öbekleridir. Ortak düşüncenin o dile kattığı ve asla değişmeyen, nesillere aktarılabilen dilin en önemli unsurlarıdır. Her nesil ortak tecrübenin ürettiği deyim ve atasözlerini kullanarak aynı veya benzer tecrübelerden geçtiğini aslında anlatmış olur. Geçmişte yaşanmış, konuşulmuş şimdi de yaşanıp konuşuluyor ve gelecek nesillerde de aynı dil içinde yaşanacak ve konuşulacağını gösterir.
Kısaca “atasözü ve deyimler” bizim, dile katılan ata miraslarımızdır. Ve her nesilde yeni tecrübeleri anlatırken yerini alır.