Lüleburgaz’ın son dönemde usul usul konuştuğunu bir önceki yazımda dile getirmiştim. Lüleburgaz’ın o günden bu güne konuştuğunu görmek, ilerleyen günlerde konuşmaya devam edeceğine dair inancımı pekiştiriyor artık.
Niye sussun Lüleburgaz? Yağmur yağdığında ayrı derdi, soğuk olduğunda ayrı derdi var. Üstelik üstü kapanmaya çalışılmış her mesele, birkaç yıl sonra daha büyük bir halde insanların önüne geldikçe, halkın derdine dert katıldı resmen.
Yazılarımda Lüleburgaz adına tekrar tekrar ‘’geç kalınmışlık’’ vurgusu yaptım. Bunun yanına ‘’alelacele, apartopar’’ yapılanları ekledim. Ne değişti? Ne yazık ki ‘’haklı’’ çıkmanın hüsranını yaşadım. Oysa ben de isterim sayfalar dolusu teşekkür etmeyi, benim edebilenden neyim eksik ki? Aslında çok eksiğim var da neyse…
Sosyal medyanın doğru kullanıldığı takdirde ne büyük nimet olduğunu bir kere daha anlıyorum bu günlerde. İnsanlar sadece toplumsal olaylar hususunda tepkilerini değil, yerel siyasete yön verecek gelişmeleri de dile getiriyor artık. Getirmelidir de. Çünkü insanlar her gün bu şehrin sokaklarında yürüyor. Sabah işe gidiyor, akşam işten geliyor. Her şeye boyun büker razı gelirse, bir gün razı olacağı bir şey kalmayabilir elinde.
Geçen yazıda Taşköprü karanlığında kaybolanları yazmıştım, bu yazımda İstasyon caddesinin tozunda kaybolanlara değinmek isterim.
Neredeyse kendimi bildim bileli, ömrümün büyük kısmı İstasyon caddesine bakan bir sokağın ucunda geçti. Akşamüstü işten gelen babamı karşılamaya gittiğim cadde, yıllar sonra işe gitmek için beklediğim işten gelirken indiğim cadde oldu.
Son aylarda yaşadığım muhit değiştiği için, ancak şöyle bir göz ucuyla bakar oldum Işıklardan her geçişimde. Caddenin sonuna doğru bakınca çocukluk anılarım canlanır, küçük kırmızı bisikletiyle arabaların arasından fırlayan o çocukluğuma rast gelirdim birkaç saniyeliğine.
Son günlerde sadece bir toz bulutu ve iş makineleri gördüm. Haliyle haylaz çocukluğumu da göremedim. Nasıl göreydim? Böyle makineler yolları işgal ettiğinde annem beni sokağa salmazdı ki bisikletle?
Son toz bulutunu gördüğümde ‘’Ne kadar uzun sürdü bu yol çalışması’’ dedim. ‘’Umarım kapsamlı bir çalışma olmuştur’’ diye umut ettim. Oysa akşamına gördüm ki; bizim İstasyon Caddesi kısa süre içinde tekrar yol çalışması yapılacak kadar zor durumda kalmış. Kısa süre sonra yeniden iş makineleri caddelerde sıralanmış. Ben ise hiç gitmediklerini düşünmüştüm.
Bu kadar kısa sürede kentin en önemli caddesi tekrar çalışma yapılacak duruma gelmişse, bu mesele tüm detaylarıyla kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Sosyal medya yönetimi hususunda Belediye tarafından gösterilen ehemmiyet, sadece açıklama yapmaktan ibaret olmamalı. Bunun yerine önceki yazılarımda belirttiğim gibi ‘’şeffaflık’’ merkezli olmalı ki kamuoyu vicdanı rahat edebilsin.
Bu hususta eklemek isterim; kıymetli karar vericiler, halk sokağa çıktığı anda sahip olması gereken kolaylığı ve konforu sağlayamazsanız, ‘’kapı önü süpürme’’ tembihine karşı işte böyle bozuk asfalt tepkisi alırsınız. Haliyle söz uçar yolun tozu kalır. Böyledir bu işler.