Dünya değişiyor, teknoloji hızla gelişiyor; her teknolojik alet ile dilimize birçok yabancı kelime giriyor ya da biz dilimize hızla giren bu kelimeler çok çabuk Türkçe karşılıklarını bulamıyoruz veyahut var olan Türkçe karşılıklarını kullanmayı tercih etmiyoruz. Oysaki Türkçeyi korumanın bir diğer yolu da bu hızla giren kelimelerin yerine Türkçe karşılıklarını kullanmayı tercih etmektir.
Bu yazımda özellikle, yabancı dillerden girmiş ve çok kullanılan bazı sözcüklere örnekler vermek istiyorum. “Kettle” (ketıl)sözcüğü, kullanmaya başladığımızdan beri bu teknolojik aletle dilimize girdi. Bu kelimenin Türkçe karşılığı ise “su ısıtıcısı”. Niçin kullanmıyoruz bunu?. Suyu ısıtmak için kullandığımız bu teknolojik alet, işlevini anlatan kelime ile gayet güzel anlatılıyor dilimizde. Türkçesini kullanmalıyız ki dilimize yerleşsin.
Bir diğeri yaptığımız kış hazırlıklarını uzun süre muhafaza etmek için kullandığımız derin dondurucudur. Ne de güzel anlatıyor Türkçede amacını. Neden “deepfreze” (dipfriz) diyelim ki. Dememeliyiz dilimizi korumak istiyorsak.
Yine elde taşıdığımız dizüstü bilgisayarı anlatmak için “laptop” deyince çok da havalı olmuyor. Sadece özentinin içinde diline yapmış olduğun kötülüğün, yanlışlığın farkına varamıyorsun.
Daha da saymayla bitmez: lokanta yerine restoran, etkinlik yerine aktivite, hesap yerine adisyon, saldırgan yerine agresif demeye başladık maalesef. Söylendikçe yerleşen bu yabancı kelimeler “Türkçe” değil. Dilimizde kullanıyor olmamız kökenini değiştirmez.
Şimdi soruyorum size “Sizin ana diliniz Türkçe değil mi” bu da soru mu şimdi, diyeceksiniz belki de. O halde ana dilin Türkçe ise neden Türkçesi varken kullanmazsın? Bu sorunun cevabını okurlarım bulduğunda ve anladığında dilin önemini de keşfedecekler ve dilimizi daha çok önemseyecekler.