Bazen gözlerimi kapatıyorum. Uçsuz bucaksız bir ekin tarlasının ortasında, ılık ilkbahar rüzgârını tenimde hissettiğimi hayal ediyorum. Sanki böyle herkese, her şeye karşı zamanı inadına yavaşlatmışım ve sadece o anın tadını çıkarıyorum. Yüzüme kocaman bir huzurun gülümsemesinin yansıdığını fark ediyorum…
Hayat yaşanmışlıklarımızla ve yaşayacak olduğumuz hayallerimizle renkli ve güzel değil midir? Siz de bazen benim gibi durmadan koşuşturmacayla geçen hayatlarımızda hızlı akan zamana ayak uyduramadığınızı hissetmiyor musunuz? Aslında her şey hissettiklerimizle alakalı. Peki ya hissettiklerimiz insanların bize ne hissettirdiğinden ziyade bizim duygularımızla yaptığımız yorumlarla orantılıysa?
Hayatı bütünüyle ele aldığımızda çalışıyoruz, çabalıyoruz, bir amaca bağlanıyoruz, bir amaç uğruna kalbimizi ortaya koyuyoruz. Bazı şeyleri hak ettiğimizi düşünüyoruz. İsteklerimiz yerine bazen geliyor, bazen gelmiyor. Demoralize oluyoruz. Duruyoruz, dinleniyoruz ve sonra tekrar başlıyoruz. İşte yine başa döndük… Bu hiçbir zaman bitmeyecek bir akıştır ve bu akışta sürüklenip gidiyoruz.
Benim tek derdim bu akışta ilerlerken asıl önemli olan, kaçırmamamız gereken şeyleri görmezden gelmeyerek, tercihlerimizi doğru belirleyebilmek. Mutlu olmaktan başka bir amacı olmayan insanoğlunun aslında bazen amaç olarak hayatına dahil ettiği şeyler uğruna, hayatını gerçekten yaşayamayıp kendi kendini mutsuz etmesi ve sahip olduklarının güzelliğinin farkına varamaması beni düşündürüyor.
Bu bana göre sadece bir tercihtir…
Tabii ki insanın azami derecede de olsa temel ihtiyaçlarını giderebilecek modern yaşam koşullarına sahip olması önemlidir. Fakat benim sözüm bundan fazlasına sahip olmak isteyip, sahip olamadığında hayatı kendine zindan eden ve bakış açısını daha da çok bardağın boş tarafını görüp, kendine de gerçekçiyim diyen kişilere… Veya başka bir örnekle ikili ilişkilerde sonsuz beklentilere sahip olup, beklentileri karşılanmadığında dünyanın merkezinde yalnızca kendisini görüp kendini kurban psikolojisine sokan insanlara… Gördüklerimiz veya göreceklerimiz gerçeklerle olduğu kadar bizim olaylara hangi pencereden baktığımızla alakalıdır. Yani sadece bizim kafamızın içindekilerle ve yönlendirilmiş düşüncelerimizle alakalı.
Albert Einstein : “Hayat iki şekilde yaşanır: Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey birer mucizeymiş gibi…” demiş. Enerjiye kesinlikle çok inanıyorum. Zaman akıp giderken yaşadığımız her anın tadını çıkararak yaşamak ve modumuzu her zaman pozitif olmaya odaklayarak hayatımıza çok daha fazla renk ve güzellik katacağımıza emin olabiliriz. Bu doğanın görünmeyen kanunudur. Tek mesele farkındalığımızdır. Farkındalığımız ne kadar artarsa bir o kadar daha mutlu olacağımıza yürekten inananlardanım…
Sevgiyle kalın…