Elbette israfa karşıyız ve israfın üzerine gidilmelidir Aslında Türkiye zengin bir ülke. Türkiye’ yi bitirdiler, Türkiye battı diyenlere inanmıyorum. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle ve birikimleriyle batırılamayacak, bitirilemeyecek bir ülkemiz var. Kötü yöneticileri iktidar yapan bir de halkımız var. Dünyada, emperyalist güçleri ülkesinden kovarak , ulusal bağımsızlık savaşı vererek cumhuriyeti kuran ve tüm mazlum ülkelere örnek olmuş ilk ülkeyiz biz.
Cumhuriyetçi ve yurtsever uzmanların görüşlerini sizinle paylaşmak isterim. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’ de yastık altında 4670 ton altın olduğunu kendisi açıkladı. Bu ekonominin dışına çıkartılan para demektir. Bugünkü parasal değeri 350 milyar dolar civarındadır. Bu kaynak, altının sahipleri tarafından yatırım sermayesine dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Türkiye’ nin yurt dışına kaçırılan 500 milyar dolar parası bulunmaktadır. Bu paranın yurt içine getirilmesi ve yatırımlara harcanması Türkiye’ nin kaynak sorununu çok önemli şekilde çözecektir. Yurt dışında yaşayan Türklerin yurt dışı bankalarda yaklaşık 300 milyar avro civarında parası olduğu hesaplanmaktadır. Bu paraların Türkiye’ ye yönlendirilmesinin teşvik edilmesi bile Türkiye’ deki kaynak ihtiyacını çok önemli şekilde çözecektir. Türkiye’ nin dış borcunun 500 milyar dolar olduğunu düşünürsek ekonomi dışına itilmiş dış borcun iki katı bir kapasiteden söz ediyoruz demektir.
Yabancı bankalar başta olmak üzere bankaların olağanüstü ölçülerdeki faiz geliri ve karlarından etkili oranda kurumlar vergisi alınarak kamu yatırımları için ek kaynak yaratılmalıdır. Tasarrufun üretime yatırım için yapılması gerektiğini herkes bilirken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek öğrenememiş sanırım veya New York ve Londra bankalarında sıcak para için kapı kapı dolaşırken kafası karışmıştır. Açıklanan pakette yatırımların yüzde 15 azaltılması hedeflenmektedir. Yatırımları azalttığına göre hedeflenen tasarruf nereye aktarılacak? Tabiki faize aktarılacak.
Türkiye’ nin asıl sorunu üretim diye yıllardan beri söylüyoruz. Biz üretmeden tüketiyoruz. Üretimle tüketim arasındaki olumsuz farkın adı da zarardır. Tasarrufu da faiz giderlerinde kullanacaklarına göre üretimle tüketim arasındaki fark borçlanmayla kapatılacak demektir. Borçlanma faizi getiriyor, faiz de enflasyonu getiriyor. Bu yılın ilk dört ayında 250 milyar lira faiz ödemesi yapılmış. Çok yüksek faizlerle ve döviz cinsinde borçlanılıyor. Daha da ilginci Merkez Bankası bilançosunda bir dip not var. Bin Türk Lirası kısaltılmış. Yani Merkez Bankası üç sıfır atmış. Gerekçeleri de hesap makineleri artık almıyormuş.
Bu denli üç sıfır atılacak ortamda 100 milyar tasarruf ne işe yarar?
servetsenyigit@gmail.com