‘’İnsanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır’’ diye boşuna dememişler. Klişedir ama doğrudur. İletişim kurmak insanoğlunun en temel gereksinimidir. Fakat doğru iletişim kurmak çok daha önemlidir. Bazıları için ise bırakın doğru iletişim kurmayı, iletişim kurmaktan ya korkarlar ya da egolarına yenik düşüp, git gide sessizleşen bir yalnızlığa hapsederler kendilerini. Peki neden? İnsan neden iletişimsiz kalmak için çabalar? Hem de kendisine rağmen? Bugün biraz bu konudan bahsetmek istiyorum.
Hepimizin hayatında, hayatımızın bir dönemine damga vurmuş sıkı dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar olmuştur. Bazıları belki hala hayatınızda size eşlik ederken, bazıları ise çoktan yolunu değiştirmiştir.
Fakat benim anlayamadığım nerede ve ne zaman bu döngünün kırılmasına izin veriyoruz. Hepimiz hayal kırıklığına uğruyoruz. Zaman geliyor sinirleniyoruz. Samimiyetten uzak kırgınlığımızın vermiş olduğu kendimizi koruma iç güdüsü ile kendi kabuğumuza çekilme eğilimi gösterebiliyoruz. Tabii ki bu bir yere kadar gayet doğal ve insani. Fakat bir noktadan sonra eğer gerçek bir dostluk, samimiyet yaşadıysanız, asıl normal olan, sorunun neden kaynaklandığını gurur yapmadan konuşabilmektir. İletişim kurmak ilişkiler arasında en doğru çözüm sağlama yöntemidir. Sakin, samimi ve kırmadan konuşmaya çalışmak hangi samimi duyguları tekrar açığa çıkarmaz ki?
Fakat neden kaçıyoruz ve korkuyoruz bu kadar konuşmaktan? Çok istememize rağmen neden gurur yapıp kendi kendimize hapsediyoruz içimizdekileri? Aslında cevap hepimizin bildiği gibi asıl yüzleşemediğimiz sadece kendimiziz. Ego, gurur, kin, nefret sevgi ile tam zıt olan çok güçlü negatif duygulardır. Bu duyguları yok etmenin en temel yolu sadece kalbinize odaklanmakta saklıdır. Çünkü saf sevgi hiç kaybolmayan bir duygudur. Gerçek sevgi günün sonunda mutlaka iletişim kurmayı hak etmez mi? Tekrar kırılmaktan mı korkuyorsunuz? Samimi duygularınızı düşüncelerinizi ortaya dökmek sizi küçültür mü sizce? Cevap tabii ki kesinlikle hayır! Cevabı zaten içinizde bir yerlerde emin olun hissediyorsunuz. Sizi yanıltan yine sadece kendinizden başkası değil. Kendinize yenik düşmemelisiniz. Düşünceler değişir, fikirler çatışabilir ama sevginin dili hep aynıdır. Ne kadar kırgın, kızgın olursanız olun bir zamanlar yakın olduğunuz bir insana kalbinizi açmak sizi küçültmez. Gerçek sevgiler samimiyeti hak eder.
Bazen de karşılıklı samimiyet olduğunu sandığınız kişiyle ilişkinizin her ne kadar özünüz gibi sağlam olduğunu düşünseniz de belki de sandığınız kişi olmayabilir veya aranızda çok sıkı bir bağ var gibi anlam yüklediğiniz kişi sandığınız anlamı o ilişkiye vermemiş olabilir. Bu da bir olasılık tabii. Ama her ne olursa olsun iletişim kurmaya çalışmak yine de küçültmez sizi. Sonra bir bakarsınız zaman boşa geçip gitmiş. Maalesef zaman hala geriye akamıyor. Öyle bir teknoloji ne yazık ki henüz gerçekleştiremedik. Dolayısıyla yapabileceğimiz en güzel şey ego denen canavara bir tokat atıp, kenara çekilmesini söylemek.
Ayrıca her ne kadar karşılıklı olarak samimi bir ilişki yaşamamış olsanız dahi sizin için gerçek ve samimi ise gerisini boş verin gitsin! Bazen yıllarca aynı sıralarda okumuş olduğunuz, her anınızın birlikte geçtiği, ilk heyecanlarınızı paylaştığınız dostluklar bile gün gelip bitebiliyor. Hayat o kadar çok değişkeni içinde barındırıyor ki, bir bakıyorsunuz yıllar geçip gitmiş ama dün gibi taptaze orada duruyor. Her ne kadar o güzel samimi duygulara gülümseyerek baksanız da bir şeyler karşılıklı değilse bir yerde kopabiliyor her şey. En güzeli, olanı olduğu gibi, olduğu şekliyle, samimiyetiyle hatırlayıp, sevgi ile kabul etmek ve yolunuza devam edebilmek. Gerçeklerle yüzleşmekten korkmamalı insan. Bazen bazı insanlar sadece hayatınızın bir dönemine eşlik eder, size bir şeyler katar ve başka yollar seçerek yoluna devam eder. Fakat farklı yola devam edilecekse bile, devam etmeden önce insanca olanı ilk önce iletişim kurup, sağlıklı şekilde yola devam etmektir.
Bir köşeye çekilip, sessizliğe gömülerek değil. Bence iletişimsizlik hem kendinize hem de karşınızdakine uyguladığınız sessiz bir psikolojik şiddettir. Başka hiçbir şey değil…
Hayat gerçekten çok kısa ve bizi asıl biz yapan hislerimizdir. Hayat hissettiklerimizle çok güzel ve anlamlı. Zamanı boş bir sessizliğe gömülerek geçirmek yerine konuşmaktan korkmamak ve çekinmemek için inanın çok sebeplerimiz var. İletişimin ve gerçek duyguların dile geldiği hiçbir soruna çözüm bulunamayacağını sanmıyorum.
Sevgiyle kalın…