Haritaya baktığımızda ülkelerin sınırlarının nasıl çizildiğini ve ne kadar net olduğunu görebiliriz. Coğrafi açıdan bir anlamı olduğu kadar, psikolojik açıdan da sınırlarımızı bilmenin bize ihtiyaçlarımıza dair önemli mesajlar verdiğine inanıyorum. Bunu tıpkı denizin bittiği, sahilin başladığı yere benzetiyorum. Görünmez ama kesin. Kişilerarası ilişkilerimizdeki sınırlar da kesin ama bir o kadar da katı olmayan biçimde şekil almalıdır. Duygusal, fiziksel, maddi sınırlarımızı tanır ve bunları koruyabilirsek ihlal edilmiş de hissetmeyiz. Hayır diyebildiğimiz her an daha da özgürleşiriz. Nasıl ki deniz sahilin, sahil denizin sınırlarını aşamıyor sağlıklı sınırlar da ilişkilerimizde nerede duracağımızı bilmemizi sağlıyor.
Çizeceğiniz her sınır, bir ötekinin daha ileri gidemeyeceğini, sizi neyin kırıp, neyin üzeceğini anlamasını ve davranışlarını buna göre şekillendirmesini sağlayacaktır. Çizeceğiniz her sınır, kendi topraklarınızı daha da genişletecek ve inanın bana, iç huzurunuzu daha da artıracaktır.
Herkesin alan ihtiyacı, kabul edeceği ve hoş karşılamayacağı durumlar farklıdır. Bu nedenle sınır çizebilmek için önce kendimizi tanımamız elzemdir.
İhtiyaçlarının farkında oldukça insan, sınırlarını doğru şekilde koyabilecek, ilişkilerindeki iletişim artacak ve sağlıksız ilişki örüntüsünden çıkmak için bir kapı aralamış olacaktır.
Romantik ilişkilerde, çocuklarınızla, arkadaşlarınızla ya da iş hayatınızdaki kişilerle sınır çizebilme kapasitesine sahip olabilmek psikolojik sağlığınız için ihtiyaçtır.
Sınırlar, hem sağlıklı ilişkiler hem de olgunlaşmış karakter inşa etmeyi sağlar. Alışveriş merkezlerinde, uçakta, süper markette ağlayan çocuklara rastlamışızdır. En çok istediği oyuncağı ya da şekerlemeye sahip olabilmek için elinden geleni yapan çocuklar… Gözünüzün önünde canlanan sahneler gözenekli sınırlara sahip olan ebeveynlerin çocuklarının kontrolü ele geçirmesi durumuyla bağlantılıdır. Esnek, gözenekli sınırlara sahip anne babalar, duyguları daha kolay alevlenen çocukların yetişmesine ortam hazırlar. Sınır koyma yeteneğine sahip olamayan ebeveynlerin çocukları yetişkin yaşantısında sorumluluk ve disiplin konularında güçlük yaşarlar. Buna karşılık sınırları olan insanlar, dağınık/denetimsiz, zihni bulanık değildirler. Yaşamında gideceği güzergahlar belli, geçeceği durakların farkında ve her an kendi yönünü kendi belirleyebileceği olduğunun bilincindedir.
Unutmayalım ki her ilişki en az iki kişiliktir. İlişkinin ipleri de bu kişilerin avuçlarının arasındadır. Birinin bu ipi daha sıkı kavraması ve daha çok çekmesi, ötekinin düşüşüne yol açar. Sağlıklı ilişki dinamiklerinde görmek istediğimiz şey ise bundan daha farklıdır. İp gergin olmalı ve iki tarafta bundan mümkün mertebe zarar görmemelidir.
İlişkilerinizi sağlıklı bir zemin üzerinde sürdürebilmek, kişisel sınırlarınızı koruyabilmek ve bu sınırları içselleştirebilmek kolay olmayan bir alışkanlık pratiği gerektirir. Kişiler arası iletişiminizi güçlendirmek isterseniz psikolojik destek almaktan çekinmeyiniz.
Sevgiyle kalın…