BTP, MURAT GERENLİ VE VELİ ÖNER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU BULUNDU
Kırklarelispor Adana Demirspor'u eledi
Hemzemin geçitte feci kaza
Bu yazı 11 Aralık 2024, Çarşamba 09:21:37 tarihinde eklendi. 337 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

HAYATIN HER AŞAMASINDA YENİDEN BAŞLAMAK - Burcu Çalışkan

HAYATIN HER AŞAMASINDA YENİDEN BAŞLAMAK

 

Hayat, sürekli bir değişim ve evrim süreci olarak karşımıza çıkar. Bu değişim, bazen sevinçli, bazen de zorlayıcı olabilir; ancak her durumda, kişisel gelişim ve dönüşüm kaçınılmazdır.

Bazılarımız yas sürecini yalnızca sevdiğimiz bir insanı ya da canlıyı kaybettiğimiz bir dönem olarak görse de, aslında yas, hayatta bağ kurduğumuz her türlü insan, canlı, nesne, durum, olgu, hatta kendimiz ve işlerimizle ilgili de yaşanabilir. Yas, hayatımızdaki tüm bağlantıların değişimiyle şekillenen evrensel bir deneyimdir.

Çünkü kişi hayatta oluşturduğu bağlar sayesinde yaşamı anlamlı kılar, ancak birey belirli periyotlar içerisinde hayatta değişerek ilerlerler. Bunu ıstakozun büyümesi hikayesine benzetebiliriz. Istakoz kabuğuna sığamayacak hale geldiğinde acı duymaya ve rahatsız olmaya başlar, belli süre sonra, kendine güvenli bir alan bulur ve kabuğunu kırar ve içinden çıkar ve kendine yeni bir kabuk yapar, bu döngü sürekli olarak devam eder.

Her ‘an’dan başlayarak hem bedenimizde hem çevremizde sürekli olarak bilinçli veya bilinçsiz şekilde bizde değişimler yaşarız. Bazıları çok uzun zaman alırken, bazıları daha kısa zamanda gerçekleşir. Bundan sebeple bazı değişiklikleri kolay fark ederken, bazılarını fark edemeyiz ya da geç farkına varırız.

Her değişim içerisinde bir kaybı barındırır. Bu, bazen fiziksel, bazen ruhsal, bazen psikolojik olarak veya birlikte gerçekleşebilir. Bu değişim ve kayıp içerisinde kurduğumuz bağlamlar ne kadar kuvvetli ise kayıp ve değişim sırasındaki acı da o kadar büyük olacaktır. Genel olarak hayatta en büyük bağları da yakınımızdaki insanlar ve hayvanlar gibi canlılar ile oluştururuz. Dolayısıyla en büyük acıları ve yas sürecini de burada yaşadığımızı düşünürüz.

Buraya kadar doğruluk payı içerse de aslında biz bu bağlamları kendi içimizdeki duygular ile oluşturur. Başka canlılar üzerine giydiririz. Dolayısıyla da aslında hayatımızdaki kişi veya bağlam oluşturduğumuz durumlar değişse de aslında içimizde olan duygular ve yaşanılanlar kaybolmamıştır. İnsan burada aslında kendi değişimi ve dönüşümü yani yeni olacağı kişiden, yaşayacağı bilinmezlikten korkar.

Bu evliliğiniz bittiğinde, biri öldüğünde, bir yerden taşınmak zorunda kaldığımızda, iş değiştirdiğinizde vb. karşınıza çıkabilir. Çünkü insan bilinmezlikten ve büyük fark edilen değişikliklerden korkar. Bazen o kadar çok korkar ki olduğu yerden ilerlemek istemez. Bir ilişkiden kaçar veya bir ilişki içinden çıkmaz ya da kendini sadece tek bir alana adar. Hayatta kalmak için öğrendiği en kolay ve güvende hissettiği yolu seçer ve orada kalır.

En büyük sıkışmışlık ve en büyük yası da aslında bu beraberinde getirir. Kendi inandığın ve istediğin potansiyelden kaçmak. Dönüşümüne ve tanımaya izin vermediğin her duygu bir gün daha acılı şekillerde karşımıza çıkar. Bugün hepimizin yetersiz, değersiz hissetme, anksiyete ve depresyonlar yaşama sebebi altında kendi isteklerimizden, kendimizi ve duygularımızı tanımaktan, sadece çevresel uyarılarla sürüklenip gitmek ve kendimizden uzaklaşmamız var.

Kendini keşif yolculuğuna çıkmayan, kendi değişiminin önüne engeller koyan, her birimiz yaşayamadığımız kendimizin yası içinde kalırız. Kendimizin eski versiyonlarıyla vedalaşmak ve içsel keşfimize çıkmak, değişimin olduğunu kabul etmek gerekir. Bugün gelişen toplum, kapitalist düzen ve hız içerisinde kendimizden ve soyutluktan uzaklaşarak başkalarının istediği tek ve yalnızlaşan sürekli kıyas ve daha iyisi olma insan tipi, bireylerin kendini keşfetme yolculuğunu olumsuz etkilemektedir.

Sürekli olarak denge aramak, sürekli olarak pozitifin peşinden koşmak, sürekli negatif olmak, hep en iyisi, daha iyisi olmak değildir. İnsan doğru veya yanlış evren ve diğer canlılarla kurduğu bağlamlar sayesinde gelişir, kendisi içinde olması gereken bağları kurmayı ve kendini tanımayı sağlar. Eski bir Japon felsefesi olan Kintsugi kırılan bir nesneyi eskisinden çok daha güzel hale getirmeyi amaçlar. İnsan da kendi yolunda ilerlemek için hayatta büyük veya küçük sürekli kırılır, bunlardan elenmesi gereken parçalar hayatımızdan çıkar, bu noktada yasa izin vermek ve kabul etmek önemlidir. Daha sonrasında kaçınmazsak kendimizin yeni haliyle tanışırız. Bu süreçte hayatımız boyunca devam eder. Umarım hepimiz duygularımızı acı ve tatlısıyla kabul eder, kolaylıkla değişmeye devam ederiz.

Yolunuza ışık olması dileğiyle…

Sevgiyle kalın…

Yazdır Paylaş
Diğer Burcu Çalışkan Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek